Soru şu:
Harvard veya Yale'de doktora yapmış, NASA’dan iş teklifi almış veya Nobel jüri üyesi, ciddi bilimsel araştırma gruplarında bulunmuş. Ülkemize gelmiş ve iyi bir üniversitede göreve başlamış İsmi-unvanı çok bilinen bir bilim insanı-akademisyen. Fakat inancı, kültürü hayata bakışı, yaşam tarzı ve tercihleriyle bu vatana ve millete aidiyeti kalmamış. Her yazısı ve açıklaması bu milletin ruhuyla adeta doku uyuşmazlığı yaşıyor. En kritik zamanlarda bile, ilgili meselelerde bu ülkenin çıkar ve menfaatlerini değil Batı’ya endeksli bir söylem geliştirip, alanında kazandığı birikimi Batı norm ve çıkarlarına göre kullanan hayata Batılı gibi bakan bir bilim insanı-Profesör-akademisyeni mi tercih edersiniz?
Yoksa, ismini pek duymadığınız, “şartlara pek uygun zihin yapısında
olmadığı için” Batı’nın meşhur üniversitelerine gidecek yolu açılmamış, gitse
de orda pek kabul görmemiş, alanında kendini yetiştirmiş olsa da önü açılmamış,
mali destek görmemiş, piarını kimse yapmamış, çok uzun uğraşlarla yol almış, önü
açılsa dağları düz edebilecek ama dışardan bakılınca vasat seviyede ama
inançlı, vatanına milletine bağlı, kendi tarihine ve kültürüne aidiyeti olan ve
her şartta bu vatan için bu milletin ruhuna uygun gelecek tasavvuru olan bir
bilim insanı- Profesör-akademisyeni mi tercih edersiniz?
İlk paragrafta tasvir ettiğim bir Türk ! ile, kendi alanında çok
yetkin bir Amerikalı-Batılı akademisyen arasında ne fark var? Böyle birisinin vatana ve millete ne faydası
olur?
Batılı bir bilim insanının ya da bu topraklara fiilen ve ruhen
bağlı olmayan Türk birisinin ilmi çalışma ve kazanımlarının, insanlığa fayda
cihetiyle değerlendirip alkışlama dışında, yani “bizden ve bizim için olmayan”
bir başarının bu manada bizi doğrudan ilgilendiren hiçbir tarafı yok.
Çünkü insanın hayatı da dahil, yapılan her iş ve oluşun kıymetini
gayesi belirler. Dünyanın en zengin insanı ama zenginliğini insanlık için
kullanmıyor. Ya da ülkemize, milletimize veya mazlum dünya insanlarına zırnık
koklatmıyor. Adam deha çapında teknolojik icatlar yapıyor ama bu icatlar bize
yaramıyor ve hatta bizim gibi ülkeleri kontrol etmek için kullanılıyor. Bizi ne
ilgilendirir onun zenginliği, bilimi, icadı?
Yöntemini alalım, ilmini öğrenelim, daha iyisini yapıp daha
fazlasını kazanalım. Bu değil mevzuu.
Yıllardır örnekteki akademisyenlerin açıklamalarını duyuyor bu
millet. Her meselede ya bu toprakların ruhuna/inancına düşmanlık ediyorlar ya
kültürüne ya toprağına. Daha geçenlerde Batı standartlarına uygun adam
yetiştirmesiyle meşhur bir üniversitenin hocalarından birisi; "Cumhurbaşkanı bir Nato üyesine (Yunanistan)
'Bir gece ansızın gelebiliriz' diyor ve ciddi bir destek buluyor. Buna
şaşırıyorum" diye yazdı mesela. Diğer bir üst düzey diplomat çıktı “Yunan
tezleri daha doğru” diye video çekti, Yunanistan’a bize karşı güç verdi.
Yani Yunanistan’ın aylardır adalar dahil her yere silah yığdığı,
ülkesini ABD üssü haline getirdiği denizden devamlı tacizde bulunduğu hatta
gemilerimize silahlı saldırıda bulunduğu gerçeği yokmuş gibi… Kime hizmet etmekte
bu açıklamalar? Gayesi ne? Bu insanların alanında yetkin olması bizi ne ölçüde
ilgilendirir onu soruyorum?
Sanatçının, bilim insanının, tarihçinin vs… Ne yaptığından çok kim
olduğu daha önemlidir. (Milliyet olarak değil) Çünkü kim olduğu, kime hizmet
ettiğini gösterir. Eserleri, yaptığı çalışmaları, ortaya koyduğu tezleri kimin
için ve gayesi ne?
Nereden yetişti peki bu kişiler?
Kuruluşu itibariyle sistemin bilim ve kültür-sanat-askeriye alanlarında
da köşe başını kapan malum zihniyet bu alanlara tabir caizse Anadolu
çocuklarını hiç yaklaştırmadı. Yaklaşanlar artık “onların sesine ses katacak”
kıvama gelenlerdi sadece. Askeriye ve bürokrasi de olduğu gibi, Üniversitelerde
de akademik kadroya kendi zihniyetinden olmayan kimseye geçit vermediler. Yıllarca
alanında çok başarılı olsa bile o zihniyetten olmayan kimse sesini duyuracak
mecra bulamadı.
Çünkü Batının temsilcileriydiler, yöntem de Batı yöntemiydi.
Batı, bilimi insanlığın umumi faydası için elde etmeye çalışmadı
hiçbir zaman. Hiçbir zaman bunun derdini taşımadı. Bilimi, gücü elde ederek
insanlığa tahakküm edebilmek için vasıta olarak gördü. Batı, sadece savaşta,
siyasette, para da değil fikirde, bilimde ve sanatta da ikiyüzlüdür. Ahlaki
değeri de kriteri de yoktur.
Devam
edecek