Ramazan seferi (1)
Ramazan gelir. Nice yaşanmış zamanların buğusu üzerinde bu sefer baharlarımıza gelir… Güneşin bakir aydınlığıyla, Nisan yağmurlarının bereket sağan kokusunu yüklenmiş; Mayıs çiçeklerine, portakal ağaçlarının gümrah dallarına, leylak ve yaseminlerin eşsiz renklerine gelir…
Ramazan gelir zor günlerimize, karantina zamanlarına… Camilerde cem olamadığmız, bereket kuşanmış iftar sofralarında buluşamadığımız ahir zamanın çetin imtihan zamanlarına konuk olur.
Ramazan zor zamanlara da gelse kendi zamanını getirir. Arındırır, kiri pası siler. Gönülleri yıkar, zor günlerin kuşattığı eviçlerine, insan yüreklerine kendi sürur ve huzurunu akıtır durmaksızın…
Çetin muharebelerin en başındasındır ey yolcu, hastalık ve salgın günleri sarıp kuşatmıştır dört bir yanını… Ölüm haberleri artık ekranlardan durmaksızın akıp durur dünyanın yaşlı yüzüne vurulan bir tokat gibi…
İşte o zor zamanlarda, baharın diriliş aşısı değince toprağa, ağaca, çiçeğe, lirik yağmurlar boşalınca toprağın bağrına, buğu buğu insanı silkeleyen bir koku yayılınca tabiata sen de, seni yeniden dirilten Ramazan soluğuna bırakırsın kendini ey yolcu…
Mayıs çiçeklerinin tüm renklerini, tüm kokularını kuşanmış halde gelen mübarek zamanlar, oruçlunun dualarına derman, sancılarına şifa gibi durmaksızın akar.
“O halde nereye gidiyorsunuz?” (Tekvir; 26) diye seslenen ayetlerin sarsan yankısı yüreğine ayrı bir dokunuş bırakır. Soluksuz akan gündemler, aktüel haberler sarstığında, gün ağarırken, akşam inerken, mevsim dönerken insan yola revan olduğunda Ramazan gelir, mübarek vakitler gelir…
Bitmeyen sancıların, karantina günlerinin kasveti, hasreti olsa da, kangren olmuş yaraların, coğrafyanda ve ülkende tükenmez dertlerin olsa da kuşatır mübarek zamanlar sancılı zamanlarını. Yüreğine katman katman birikmiş yüklerinle gelirsin kapısına mübarek ayın, kabuk bağlayan nice yaran kanar ve sızlar, seni senden eder dertlerin ama yüreğine çerağ gibi akar mübarek ayın bereketi.
Kutlu bir işaret gibi ay belirdiğinde, Furkan’ın indiği zamanlardır bilirsin, anlarsın ki Kadir Gecesi gizlidir ve senin araman yollara revan olman gerekir ey yolcu… İş o zaman bilirsin ki yüreğine eşsiz zamanların Hızır soluğu dokunur, aziz ve mukaddes beldelerden dualar gelir, sırlar ayan olur, dertlere derman Ramazan şifa olur…
Ümmetin yaralanmış zamanlarına akan oruçtur. Günahlarını an an hastalıklarla, salgınlarla döken dünyaya akan oruçtur. Ayrı düşmüş, dertlenmiş kalpleri secdelerde cem eyleyen, teravilerde, sahurlarda ve dahi iftar sofralarının bereketinde buluşturan Ramazan’dır artık özlediğin...
Ruhlar bir şölene hazırlanır gibi gecenin karanlığında bir bir yanan evlerin kandillerileriyle akarlar sahur sofralarına. Gecenin en karanlığındasındır bilirsin ama ruhun en aydınlık zamanların şuur duraklarında medeniyetin dirilten soluğu ile bitimsiz sevinçlerin durağına taşınır.
Ramazan gelir, zaman bereketlenir, sabah, kuşluk, öğle, ikindi, akşam, yatsı vakitleri mübarek arıtan vakitler olarak seni abı hayat suyuyla arındırıp, eğiterek kâmil duraklara taşır.
Vaktini şaşırmaz oruç, insanlığın tükenmiş zamanlarına akmak, inanmışların ruhuna şifa için, salah için, bereket soluğunu durmaksızın akıtır.
Ölümsüzlükten bir cüz gibi, arıtan ruhu yüceleştiren, maddiyatın, nefsani arzuların, maişetin sarsan arzulu zamanlarında ruhsal yüceliğe, salt insan olmanın erdemli ve soylu zamanlarına taşır inanmışları.
Huzura taşır, şifaya, arınmaya taşır. Ramazan onmaz acılar kuşandığımız şu zorlu zamanlarda bizi kurtuluşa taşır…