Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.19
Gram Altın
2964.23
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Şubat 2021

Politikayla Savaşmak!

Batı ile çekişme ve içimizdeki Batıcı unsurların gürültüsünün artması, gelecek günlerin sıcak geçeceğini gösteriyor. Bu kaçınılmaz, çünkü bizim güvenlik ve menfaatimizi ilgilendiren her mesele, emperyalist Batının bize karşı koz olarak kullanma aparatına dönüşmüş bir halde. Bu itirazlarını da genellikle yaptıkları gibi içimizdeki kullanışlı aparatları ile dile getiriyorlar.

ABD seçimlerine bel bağlayan güruhun Biden yönetiminin iktidarı devirmesini ellerini ovuşturarak beklemesi ve 15 Temmuz dönemi suçüstü yakalanınca hesap sorulur diye sinip geri çekilen zihniyetin, doğru düzgün hesap sorulmadığı için sesinin gür çıkmaya başlaması yakında ortalığın kızışacağının işareti gibi...

Türkiye, neredeyse yüz yıl aradan sonra hem kendi topraklarında hem de bölgede oyun kurucu olma niyetini gösterdi. Attığı adımlarla da bunun arkasında duracağını ilan etti.

***

Tarihi misyonu, stratejik coğrafi konumu ve yüz yılların devlet ve millet olma birikimiyle siyasi ve ekonomik gelişme çabası ve bağımsızlık yolunda attığı adımların, herhangi bir ülkenin gelişme hamleleri gibi değerlendirilmediği ortada.

Nitekim Batılı ülkelerin ülkemizi ilgilendiren en basit hadiselerde bile içişlerimize müdahale anlamına gelebilecek açıklamalarda bulunmaları ve bu milletin lehine olan her gelişmeyi “kaygıyla” takip etmeleri bu yüzden.

Bir şey iyi anlaşılmalı. Cin şişeden çıktı artık. Yani bana göre önceki dönemlerde olduğu gibi politik arenada rol değişimi olur, bir parti gider diğeri gelir hikayesi yok artık gelecekte. Çünkü Türkiye’nin öyle veya böyle Batı güdümünde olmayan bir liderlikle neler yapabileceği, hâlâ o eski tarihi misyonu üstlenebilecek potansiyele sahip olduğunu herkes gördü. Bundan sonra ülke liderliği, karar verici mercii Batı güdümünde bir zihniyetin eline geçerse, bu ülkede inançlı, milli ve bu toprakların ruhuna sahip bir Allah kulunu ayakta bırakmamak için her türlü kıyımı yapacaklarını anlamak gerek. Ne insan ne üretim ne bağımsızlık… Bir daha uzun bir süre ayağa kalkamayacak hale getirme niyetleri belli değil mi?

***

Hadiseleri parça parça değerlendirirken bütün içindeki yerini de anlamak sadece fikir nispetiyle mümkün. Bugünün muhasebesini yapabilmemizi sağlayacak fikir, geçmişin muhasebesiyle bugünü ve geleceği şekillendirecek tarih şuuru… Bu idrak olmayınca günlük politikanın kısır çekişmeleriyle gündemi peşinden sürükleyen değil, gündemin peşinde savrulan olmak kaçınılmaz.

Clausewitz’in “Savaş politikanın başka vasıtalarla devamıdır” sözü bugünün şartlarında “politika, savaşı devam ettiren bir vasıta” olarak ele alınmalı ve buna göre mücadele edilmelidir. Ülkemize, inancımıza, değerlerimize, topraklarımıza düşmanlık edenlerin “politik muhalefet” maskesini kullanmaları bu yüzden değil mi?

Düşünebiliyor musunuz? 13 Askerimizi şehit eden terör örgütüne tepki gösteremeyen partiler, ülkemizin en hayati güvenlik meselelerinden biri olan Mavi Vatan meselesine bile karşı çıkan politikacılar, ekonomi çöksün, Batı iktidarı değiştirsin diye bekleyen, Atilla İlhan’ın ifadesiyle “Türkiye’nin yüzde 10’luk hain kontenjanını “ doldurmuş bir kesim var bu ülkede…

Hiçbir ülke kendi topraklarını bölmek isteyen, bunun için askerini halkını katleden, iktidarı ele geçirmek için ülkenin batmasını isteyen milletine, tarihine inancına düşman bir zihniyeti meclisinde de topraklarında da barındırmaz, onların bu kadar rahat hareket etmesine izin vermez.

Ama bu bize Meşrutiyet dönemlerinden kalma Batı dayatması bir alışkanlık… Koca İmparatorluğu parçalayarak birçok ülkeye bölen hareketlerin içerdeki uzantıları Meclisteki azınlık vekilleri olmamış mıydı? Her birini arkasından sıvazlayan bir emperyalist Batı ülkesi yok muydu?

Aslında Batı güdümündeki “karşı” tarafın savaşı devam ettirmek için bir araç olarak politikayı nasıl kullandığını göremiyor musunuz? Bu sinsi ve tehlikeli zihniyeti mevcut anlayışla durdurabilmek çok zor.

Bu iş artık teamüller içinde düzeltilme çabasının ötesine evriliyor. İktidar, sistem içinde kalarak değişimi gerçekleştirme niyetinde belki ama sisteme entegre olan kendi kadroları da dahil kemikleşmiş yapı buna direniyor. Çünkü asıl sorun sistemin kendisinde ve mevcut sistem zihniyetiyle yetişmiş o anlayışla hayata bakan kadrolarda…

Bu noktada karşı tarafın kullandığı argümanları elinden almak ve doğru kadrolar, doğru fikir ve anlayışla tavizsiz ve net bir şekilde dik durmak gerek… Ancak bu şekilde emperyalist güçlerin oyunlarını içerdeki kuklalarıyla beraber bozar ve akan suyu menziline ulaştırabiliriz…