Pembe ceketli küçük Hamza'yı vurdular
Ah dostum, şimdi ekranlardan şahit oluyorsun ya, yaralı
güvercinler gibi, ölü güvercinler gibi düşüyor çocuk bedenleri Gazze’ye…
Kudüs’ün mübarek sokaklarına…
Ah dostum bilir misin Nisan gelir, Mayıs gelir nice baharlar
gelir… Oysa Gazze’nin, Kudüs’ün semalarına her nisan yağmurlarından ziyade
bombalar yağar daha çok da bayram geceleri ve bayram sabahları.
Şimdi sen de gördün mü, kara kaşlı, kara gözlü pembe ceketli
Hamza’yı vurdular.
Ah dostum bayramlık giyecekti Hamza, yüzünde aydınlık bir
tebessüm Kudüs’ün dar ama ferahlık sağan sokaklarından geçip ulaşacaktı Kutlu
Mescide ama izin vermediler.
Hamza’nın ceketi pembe, yanakları al al, pembe ceket giyen
bir çocuğun ne günahı olur be dostum, ne suçu olur hiç düşündün mü?
Ben oysa bayram sabahına, esenlik ve sürur kuşanmış bir
bayram sabahına uyanmak istemedim bu Ramazan bitimi. İçimde acılar yumağı
utandım dostum. Çocuklarımı sevmekten utandım, kurduğum sofradan, tüm
varsıllarımdan utandım bombalar yağarken, kana bulanırken Gazze sokakları,
çocuk bedenleri pare pare dağılırken cennet soluğuyla Kudüs sokaklarına,…
Sonra dedim Rabbim nasıl nasıl hesap vereceğiz o mizanda Sana.
Ah Rabbim! Garip, biçare kalmış, yıllardır üzerlerine
bombalar yağan bir kahraman halk var orada Kudüs’te, Gazze’de, kadim şehrin
sokaklarında ölümü yaren bilip günlerini ve gecelerini şehadet muştusuyla
yaşayan bir kahraman halk var...
Ben o halkı gördüm dostum. Kudüs sokaklarında gezdim
şükrolsun. Sonra gördüm ki o kahraman çocuklar cennete sevdalı, şehadete
sevdalı bunu yakinen gördüm.
Bir bayram sabahı onların sevincini yaşadım onlarla. Gördüm
ki onların bayramları gerçek bayramlar, onlar yaşanması gereken bayram
sevincini doyasıya yaşıyorlar.
Şimdi dostum bombalar senin de başına yağmadan, adım adım
gelen batının ve Siyonizm’in, Amerika’nın kuşatması senin semalarından bombalar
yağdırmadan kardeşine sahip çık.
Ne yapabilirim deme…
Sorma bana.
Verecek çok şeyin var dostum. Önce dualarını yürekten, içli,
secdelerde ıslanmış dualarını göndereceksin kardeşlerine.
Sonra dostum öyle kuru kuru dua olmaz Rabbinin sana verdiği
nimetlerden onlarla paylaşacaksın, bir dilim ekmek, bir somun, bir bereketli
sofra, elinden ne geliyorsa. Unutma verdiğin senindir güzel insan. Sen ne
verirsen o senin, kullandığın, yediğin içtiğin sana ait değil, ne kadar
verirsen o kadar yatırım yapıyorsun cennet yurduna.
Salgın terbiye etmek için geldi diyoruz ama yine de terbiye
olamıyoruz be dostum. Yine de tamahkârız yine de doymuyoruz. Hala anlayamadık
dünyanın göçebeleri olduğumuzu. Hala doyamadık şu obur, aşağılık dünyaya. Harlı
cehennem ateşi gibi daha daha yok mu daha diye soran o ateşe attığımız odunlar
gibi dünyalıkları yığıyoruz. Bilmiyoruz ki o od’ları buradan götüreceğiz.
Sonra 3 yaşında Melek Al – Tanani’yi vurdular dostum. Dünyalar
güzeli. Bakmaya doyamadığımız bir yavruyu vurdular katil Siyonistler ve daha
pek çok çocuk, genç, kadın, yaşlı, zalimlerin hedefi oldu…
Bilmiyorlar oysa onların silahları, onların gizli ve aşikâr
güçleri olsa da Kudüs Müslümanlarının korkusuz yürekleri var. Ölüme nişanlı
gençleri var. Ben gittim Kudüs’e dostum onları dinledim, gördüm yakînen,
onların yüreklerindeki sevdayı görmek benim yüreğimi ürpertti.
Şimdi dostum, bu yazıyı yazarken bile zorlanıyorum oysa.
Yazmak öylesine zor ki orada şehitliği yaşayanları gördükçe. Sözün bittiği
yerdeyiz. Ama bitmeyen nedir bilir misin o da kardeşliktir, o da birlik ve
beraberlik için akıttığımız gözyaşımızdır. Kudüs’e olan dualarımızdır. Gazze’nin
yollarına dökülen her bir gözyaşına bizim de gözyaşımızın karışmasıdır.
Şimdi dostum, sen şimdi kardeşlik bağını göster, dualarında,
attığın mesajlarla, yaptığın tüm maddi ve manevi dualarla Filistin’e sahip çık.
Filistin için ağla, gözyaşı akıt, akıt ki senin de yaşantın arınsın, dua dua
bir inşirah yürüsün yüreğine seni kurutuluşa taşıyan....
Şimdi dostum kardeşlik, birlik, dua zamanı. Şimdi pembe
ceketli Hamzalara hâmi olma zamanı. Rabbim bizlere böylesine güzel bir millete,
böylesine kahraman çocuklara hâmi olmayı, Kudüs’e bekçi olmayı nasip eylesin.
Kaybettiğimiz o güzel günlerimiz, Kudüs’ün kandillerini yaktığımız
zamanlarımız, demir yollarını onardığımız zamanlarımız, Kudüs’ün duvarlarını
ördüğümüz zamanlarımız geri gelsin inşallah. Kudüs’ün kandilleri sönmesin…
Rabbim mübarek bir fetihle İstanbul’dan, Diyarbakır’dan, Mardin’den,
Kayseri’den, Sivas’tan Çanakkale’den, Bursa’dan Van’dan yürüyen ordularla Kudüs’ü
yeniden fethedeceğimiz günleri göstersin bizlere. Yeniden Selahattinler
yetişsin imdada… Hz. Ömer gibi kahramanlar nasip etsin Rabbim bizlere.
Ah dostum şimdi dua zamanı, maddi ve manevi dua zamanı
dostum, şimdi aç ellerini semaya, dön Rabbine, vermenin mutluluğunu ve huzurunu
yaşayarak paylaş lokmanı, sofranı, cebindeki paranı cennete nişanlı Kudüs
halkıyla…
Haydi dostum, sen de verenler kervanına katılarak, cennete
bir bilet kestir salih ameller işleyerek. Dünya boş, çok boş dostum. Sen
gafillerden olma, sen verenlerden ol, sen kurtuluşa yürüyenlerden ol, sen dua
ol, sen yol ol, sen şifa ol dostum…
Haydi, hemen şimdi yola çık dostum, Yollar seni bekliyor,
Kudüs’ün yetimleri seni bekliyor, Kutlu mabet seni bekliyor…
Haydi, ne duruyorsun…