Ne verildi ki ne bekleniyor?
İnandığı değerler uğruna mücadele eden, inancını,
kültürünü, ailesini ve geleneklerini koruyarak yaşamak ve yaşatmak isteyen
güzel Anadolu insanları da olmasa savrulup gitmişti koca millet…
Evet, bu insanların, vatanı milleti için, inancı ve mukaddesatı
için, geçmişi ve geleceği için insanüstü gayretleri olmasa, bataklığa dönmüş
ortamda kim sağlam kalabilirdi batmadan?
Çünkü sistem, sorunlu bir sistem. Ama bu insanların çabası bir yere kadar etkili olsa da yeterli
olmuyor…
Şiddet görüntüleriyle dolu bir hafta geçirdik yine. İnsan
bir yanıyla eşrefi mahluk- yaratılmışların en şereflisi, diğer yandan esfeli
safilin, en aşağılık sefil sıfatını aynı anda aynı bünyede taşıyan varlık.
Yaptıklarıyla ya şerefli bir hayat sürüyor yahut sefalet
çukurunda debelenip gidiyor.
Şiddeti; kadına şiddet veya erkeğe şiddet olarak ayırmayı uygun bulmuyorum. “Kadına şiddete karşı”
oluşturulan platformların çoğunu, eskiden beri şüpheli, ideolojik gayesi olan ve ısrarla bu
milletin inanç ve değerlerine karşı savaş açmış yapılar olarak değerlendiriyorum.
Ve bu düşüncemi haklı kılacak binlerce hadiseye de şahit oldum.
***
Sefil egosu ve kompleksli zihnini tatmin etmek
için kendinden zayıf gördüğü her canlıya (insan veya hayvan) zulmeden mahlûkları telin etmeyi,
ideolojisine, bulunduğu sosyal ortama, inancı, partisi veya grubuna göre
belirleyen bu gibi kesimlerin derdi, gerçekten şiddet karşıtlığı
olamaz.
Kendi zihin yapılarında olan tecavüzcüleri “gerinerek
savunan” zihniyetin samimi olduğunu düşünmek ancak safdillik olur.
Suç, suçu oluşturan şartları ortadan kaldırmadan
engellenemez. Suçu oluşturan şartları doğuran, besleyen, koruyan ise mevcut sistemdir.
Hukuki olarak da böyledir, sosyal olarak da böyledir.
Bir arkadaşın ifadesiyle “Toprağa buğday ektin de arpa mı aldın? Arpa ektin de eline havuç mu geçti? Ne ektiysen
onu biçiyorsun...”
Sistem, insanları bireysellik adı altında
bencilliği dayatıyor. Özgürlük anlayışı ölçüsüz, kuralsız kaidesiz hedonizmin putlaştırıldığı
adeta eşek hürriyetine hapsedilmiş, toplumda statü algısı sadece maddiyatla
ölçülür hale gelmiş, sadece hukuki kavram olarak da değil, her anlamda adaletsizlik, eğitimi sadece
diploma olarak gören, medeni olmayı şık kıyafetlerle zenginliğe indirgeyen,
dininden, geçmişinden, kültüründen uzak, Batıcı yaşama tarzının her hücresine kadar sirayet ettiği bir sosyal ortamda,
insanlardan ne bekleyebilirsin?
Sorunu gerçekten çözmeyi
isteyen insan, önce sorunun kaynağına bakmaz mı?
Teşhisi doğru yapılmayan hastalığı nasıl
tedavi edeceksiniz?
***
Kadına şiddeti önlemek için “hadi diyelim iyi niyetle ortaya konulmuş” her uygulama, her yasa şiddetin daha da arttığı gerçeğiyle
karşı karşıyayken, “nerde yanlış yapıyoruz, asıl sorun ne? “ diye düşünmek ve
cevap bulmak neden bu kadar zor geliyor?
Sistemin dayandığı temel saikler insanı insan
olarak değil, meta olarak, ruhsuz robotlar olarak görüyor. Ruhsuz, inançsız, temelsiz, köksüz
insanlar yetiştirmeye teşne oluyor…
Eğitim denilse, artık tırnak içinde söylüyorum
“eğitimli insan eğitimsizden daha çok”, kanun desen yetersiz ve bakış açısı bu
milletin ruhuna uygun değil. Sosyal hayatı ele alamıyorsun bile. Televizyonlar,
sosyal medya, diziler filmler, zenginlik için her şeyi yapmayı meşru
gösteriyor. Güç ve şatafat için ne hak ne hukuk tanıyan “örnek” rollerle dolu.
Kadın erkek ilişkisi ya şehvani zevk, yahut gücü ele geçirip yanında
yöresindekilere tahakküm kurma üzerine inşa edilmiş, daha bıyığı terlememiş
çocukların özentisi dizilerdeki psikopat
roller, maddi meselelerde “babam olsa tanımam” anlayışını zerk eden rollerle
dolu…
***
Bizi yaşama tarzımızla ele geçiriyorlar…
Böyleyken, yani sosyal ortam ve sistemin
mevcut kural ve kanunları ortadayken, her olumsuz hadiseyi İslam’a ve Müslümanlara sarmaya çalışan
etki ajanlarına da dikkat etmeli. Vazifeleri, konumları, yaptıkları iş ne
olursa olsun her fırsatta bu milletin dinine, kültürüne, geleneklerine, tarihine ve mukaddesatına saldırmakla
vazifeliler. Sanki İslami bir sistemde, islami kurallara göre yaşayan ve İslamî
kanunlarla yönetilen bir hukuk sitemi varmış da, yaşanan bu kötülüklerin sebebi
İslammış gibi bir algı oluşturmaya çalışmaları tamamen bilinçli ve sistematik.
Öte yandan, bu azgın azınlığın saldırganlığını,
sadece sistemi beslemek ve ele geçirerek tahakküm aracı olarak kullanmak istediğini anlamayan ve maalesef
mücadelenin merkezine “sistemi değiştirmeyi” koyamayan hassasiyet sahibi inançlı
bir kesim de var.
Sorun kötülüğü ortadan kaldıramayan bilakis büyüterek yaşama tarzı haline getiren sistemde…
İnsanlara ne veriliyor ise geri dönüş de o aslında…
Bütün bunlara rağmen ülkemiz için “berbat bir ülkeyiz, insanımız kötü insanlarla dolu” yaftasını asla kabul etmiyor, bu tür söylemlerin de maksatlı olduğunu düşünüyorum. Bakmayın siz bu ülkede yaşanmaz diyenlere.
“Ülkeyi yaşanmaz bulanlar, ülkeyi yaşanmaz kılanlardır”
Yaşanan şeyler maalesef ki dünya kurulduğundan beri her ülkede her millette yaşanıyor. Mücadele edeceğiz, doğrunun hakim olması için çabalayacağız. Başka yolumuz da çaremiz de yok.