Mehmet Saray
Edebiyat Fakültesi’nde okuduğum
yıllarda, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’müze en yakın kısım “Tarih”ti. Esasen
Türkoloji ortak paydasında “edebiyat” ve “tarih” kardeş bölümlerdi. Bu bakımdan
felsefe, sosyoloji, sanat tarihi alanlarına ünsiyetimiz vardı ama en fazla
aşina olduğumuz kısım “Tarih” katıydı. Bu kısımda “Hocaların Hocası” İbrahim
Kafesoğlu’na herkes hürmet ederdi.
O muhteşem hocalar neslinin son
temsilcilerinden biri de Prof. Dr. Mehmet Saray’dır. Zaten Mehmet Hocamız Prof.
Dr. Ahmet Zeki Velidi Togan ve Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu’nun talebesidir.
Hocalarını her zaman hayırla yâd eder. Biyografisi tafsilatlıdır, buraya sığmaz
ama eserlerinden birkaçını analım: Rusya’nın
Türk İllerinde Yayılması, Dünden
Bugüne Afganistan, Azerbaycan
Türkleri Tarihi, Kazak Türkleri
Tarihi, Kırgız Türkleri Tarihi, Özbek Türkleri Tarihi, Türkmen Tarihi, İpek Yolunda Türklerin İktisadi ve Ticari Hayatı.
Elimde Hocamızın yeni eseri Türk Dünyasına Adanan Bir Ömür Prof. Dr.
Mehmet Saray’ın Anıları ve Önerileri 1968-2023 var. Boğaziçi Yayınları’ndan
çıkan eseri bir solukta okudum. Rahmetli Turgut Özal ve Süleyman Demirel’e
danışmanlık yapan, TİKA’da önemli hizmetlerde bulunan Mehmet Saray, âdeta
hayatını Türkistan’a adamış bir ilim ve fikir adamıdır. Onu keşfeden,
Afyon’daki ilk tahsil öğretmenleri olur ve babası Ali Beye gelip “Bu çocuğu
mutlaka okutmalısın.” derler. Bir baba oğlunun muvaffakiyetini istemez mi? Ama
işi sağlama almak ister ve oğlunu çağırıp şöyle der: “Bana söz vereceksin, hiç
yılmayacaksın ve sonuna kadar okuyacaksın. Dürüstlükten ayrılmadan, harama el
sürmeden yoluna devam edeceksin. Ben de hep arkanda olacağım. Tarlamı,
bağımı-bahçemi satarım. Hiçbir şeyim kalmasa sırtıma küfeyi vurup hamallık
yapar seni yine okuturum.” Bu sözler üzerine delikanlı Mehmet, “Söz babacığım,
söz!” deyip babasının boynuna sarılır. Ali Baba’nın bu kararlılığına Hatice
annenin duası eklenir: “Ya Rabbim oğluma zihin açıklığı ver, derslerini
başarsın.” Ve o da oğluna nasihatte bulunur: “Oğlum doğru yoldan ayrılma,
harama el sürme, başkalarının namusuna kem gözle bakma.” Mübarek anne-baba ve
hayırlı evlat…
Eser, bir bakıma Türk Dünyası’nın
dünden bugüne serencamı. Bu hizmetlerin ve ilmî çalışmaların merkezinde olan
Mehmet Hoca, temel tahsilinden sonra üniversite hayatını anlatır ve bilhassa
Togan ve Kafesoğlu Hocaların ona nasıl sahip çıktığını vefalı bir talebe olarak
teferruatlı biçimde dile getirir. Akademik hayatta yaşadığı zorluklar da var
ama her zaman “babası gibi” çok sevdiği bu iki hoca âdeta hızır gibi imdadına
yetişirler. Ona el verirler, yol verip yön gösterirler. Hocamız hedefini
belirlemiştir: Türk Dünyası! Doğu Türkistan’a Çin’in, Batı Türkistan’a Sovyetler’in
yaptığı zulümleri mezuniyet tezinde ele alır. Bu samimi gayret ve ihlaslı
çalışma, Hocanın yolunu da, bahtını da açar. Artık üniversiteye intisap
etmiştir.
Türk dünyasının parçalanmışlığı Mehmet
Saray’ı kedere sürükler. Bu çetin yolda taşın altına elini değil, gövdesini
koymuştur. Âdeta hayatını bu ideale adamıştır. Akademik hayatın yanı sıra Asya
kıtasındaki mazlum soydaşlarımız biricik derdi-tasası olur. Türkiye ile Türk
dünyası arasında âdeta mekik dokur. İlmî toplantılarda tebliğ sunar, makaleler
ve eserler kaleme alır. Hükümetlerin kendisine verdiği hizmetleri hakkıyla
yerine getirir. Bu yönüyle hayatını bu yüksek mefkûreye hasretmiştir. Adanmıştır,
bir vakıf adamdır.
“Akademik Hayatıma Yön Veren
Hocalarım”, “Fikirlerinden Faydalandığım Önderler”, “İlk Görevim Bulgaristan
Türkleri İçin Oldu”, “Moskova’nın Türk Halklarını Sovyetleştirme Çalışmaları”,
“Sovyetler Birliği’nin Dağılması ve Kardeş Türk Cumhuriyetlerinin
İstiklâllerine Kavuşması”, “Dışişleri Bakanlığı Kardeş Cumhuriyetlere Yardım
İçin TİKA (Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı) Teşkilatını Kuruyor.”, “TİKA’da
Yürüttüğüm Projeler”, “Ortak Alfabe”, “Ortak Türk Lügati”, “Ortak Tarih
Yazımı”, “Türk-Gürcü Dostluğu” ve “Afganistan Halkını Rahat Bırakın” kitaptaki
bölümlerden bir kısmı. Özal ve Demirel’e dair önemli hatıralarının yanı sıra
Türkmenistan anılarını okurken bilmediklerimizi öğreniyoruz. Doğu Türkistan
Türkleri’ne yapılan haksızlık ve zulüm ise geniş şekilde dile getiriliyor. Bu
arada bu hayırlı hizmetlerde yaptıkları ile projelendirip
gerçekleştiremediklerini de anlatıyor tarihçimiz. Arada acı-tatlı hatıralarını
naklediyor, aksayan hizmetleri ise cesaretle sorguluyor.
Eserin sonunda Mehmet Saray Hocamız
Türk Dünyası ile ilgili ilmî çalışmalarını ve kardeş Türk Cumhuriyetleri ile
alakalı muhtelif hatıralarını aktarıyor. Bugün devletimizin çok önem verdiği,
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yakından takip ettiği ve desteklediği
“Türk Devletleri Teşkilatı” ile taçlanan bu hizmetler inşallah artar. Ortak
Türkçe hayalimiz de hakikat olur. Bu potansiyele dikkat çeken yazarımızın eseri
dikkatle ve rikkatle okunmalı ve birikiminden mümkün mertebe daha fazla
istifade edilmelidir. Hocamız, “Dilde, fikirde, işte birlik” fikriyatının
mimarı İsmail Gaspıralı için “Türk Dünyasındaki Birliğin Önderi Olmalıdır.”
diyor. Bu eseri kültürümüze armağan eden yayınevi, Mehmet Saray’ın Celal Bayar’la Son Mülâkat isimli
eserini de vitrinlere taşıdı. Aziz Hocamıza selam ve hürmet, Boğaziçi
Yayınları’na kalbî teşekkürler…