Kurtuluş zamanlarına
Bahar geliyor. Cemreler bir bir düşecek toprağa. Yeşerecek
kurumuş dallar, börtü böcek şenlenecek tabiat. Ruhumuzun da baharı gelecek
elbet. Kutlu zamanlar kuşatacak yürek ülkemizi. Hastalıklara, ölümlere duçar
olduğumuz salgın zamanlarında yeniden yeniden dirilişe şahit olacağız ve umutlanacağız
yeniden. Açan çiçeklere, öten kuşlara canlanan tabiata bakarak…
Arıtan iklimler, sade derin akacak yaralarımıza onarmak için
tüm tahribatlarımızı, tüm yalnızlıklarımızı ve acılarımızı. Kutlu bir dua gibi
kuşatacak bahar coşkusu ve tazeliğinde her anımızı mübarek zamanlar. Değil mi
ki zamana yemin eder Rabbimiz. İşte o yemin edilmiş zaman akar üzerimize her
daim. Sonra biliriz, nice şifalar gizli anlar dokunur zamana ilmek ilmek.
Gelen Recep’tir, Şaban’dır ama en güzeli geridedir. En
merhametlisi, en şahı, en arıtanı ve kutlu dualar saklı koynunda gelecektir Ramazan. Recep ve Şaban merhametin
yüreği olan, Kur’an ayı Ramazan’a hazırlar insanlığı oysa. Tüm çaba, tüm telaş
kutlu ayın mübarek zamanlarına kavuşmak, bu ayın eşsiz dua ve kurtuluş ikliminden
hakkıyla nefeslenmek için insanlığı tadilat ve tamirat mevsimine hazırlamaktır
oysa. Bir yılın kinini, kirini, hıncını, düşmanlığını, günahını akıtmak için
akar üzerimize kutlu zamanlar. Bakım ve onarım ayları gelir, Ramazan gelir
dostlar. Kurtuluş sakası gibi avuçlarımıza akıtacağımız her bir duanın sırlı
aydınlığı akar yüreklerimize…
Efendimizin Hira'ya yürüyüşü vardır. Gönlüne, acılarına,
içinde bulunduğu insanlığın sancılarına, yüreğinde yavaş yavaş yeşermeye
başlayan muştu gibi yüreğini kuşatan risalete yürüyüşü vardır. Hirasına
yürüdüğünde, nice meşakkatle uzun yolculuklar sonu Nur Dağı'nın zirvelerindeki
o kutlu mağaraya sığındığında, anlıyoruz ki asırlar sonra asıl yürüyüşü
yüreğindeki Hırasınadır… Yüreğindeki imani sancılarına yürüyerek, umudu, aşkı,
huzuru, süruru kuşanarak yaralı coğrafyasına, Nur Dağı'nın doruklarından dualar
göndermiştir. Mübarek çehresini yalayıp geçen gözyaşları ile bedeninden ziyade
yüreğindeki acıların yorgunluğu onu kuşattığında, uzaktan gördüğü Mekke'nin
kavrulan evlerine, Kutlu mescide kim bilir hangi kurtuluş dualarını
göndermiştir.
Onun, kutlu mescit Kâbe’ye gönderdiği dualar; şirk,
adaletsizlik, isyan, nifak, fuhşiyat bataklığında çırpınan insanlığa gönderdiği
seslenişi ve duası, hala bugünün sokaklarında yankılanmaktadır. Bu sesleniş,
gerçek ve mutlak kurtuluşun müjdesi olan bir sesleniştir. Bu seslenişe kulak
vereceğimiz mübarek zamanlar gelmiştir. Esenlik yurdunun serin meltemlerini
yorgun ve yıpranmış yüreklere taşıyan eşsiz kurtuluş yüklü rüzgâr, artık
durmaksızın esmektedir.
Dostlar! Mübarek, kutlu ayların bağrından ayaklarımızı
kaldırarak kendi Hiramız'a doğru bir yürüyüşe çıkalım.
Yüreklerimizdeki
Hira'ya doğru arıtan, dirilten, yakınlaştıran yolculuğun heyecanı ile yürüyelim
kurtuluşumuza. Kendi Hiramız’a, yüreklerimizdeki o en coşkun ve sıcak hal ile
bize hâkim olan azamızın çeperlerine akarken, ümitsizliğe kapılmadan yolcu
olalım.
Dostlar! Kutlu mevsimlerin arınmış zamanlarında gariplere
hami olalım. Yolda kalmışa dost, kimsesizlere çare olalım. Kurtuluşumuz,
vermenin erdemli duraklarında, paylaşmanın sevincindedir, unutmayalım. Mübarek
aylarda Efendimizin izinden Rabbe iltica makamlarında Hiramız'a yürürken
hayırlı bir ümmetin bireyleri olarak bencillikten uzak, hep yardım makamında
olalım. Bilelim ki verdiklerimiz bizimdir, sahip olduklarımız değil. Kırgın,
yaralı bir dostun yüzünü güldüren birlikteliklerle, maddi-manevi paylaşacağımız
her türlü sermayemizi ortaya dökme zamanlarındayız. Yüreğimizin derinliklerinde
kurtuluş yolculuklarına çıkma zamanlarındayız.
"O
halde içinizden, hayra davet eden ve iyiliği emredip kötülükten men eden bir
topluluk bulunsun! Ve işte kurtuluşa erenler, ancak onlardır."
(Al-i İmran Suresi, 104)
Rabbimizin kurtuluş iklimi kuşanmış aylarında, zamanlarında
soluklanırken, mübarek aylar kutlu
olsun, kurtuluş olsun, dua olsun, cennet olsun.
Selvigül Kandoğmuş Şahin