Kararsızlık yıkımdır!
Politik değişim dönemi yok artık. Partilerin seçime gidip iktidara gelmesinden bahsediyorum. Seçim olur, bu parti olmazsa diğeri gelir deniliyor ya, artık o dönem geçti. Artık ülkemizde iktidar değişimini sistem değişimi -kim kimi muhalefet görüyorsa o kesimi tamamen tasfiye etmek için- olarak düşünülmeli. Ve “karşı taraf” bu tasfiyeyi “tecrübeli” ve arkalarında neredeyse bütün emperyalist ülke ve kurumlar olduğu için rahat yapabilecek durumda. Bunu da gizlemiyorlar zaten.
Yıllarca milletin ensesinde boza pişiren, bu toprakların ruhuna, bu milletin inancına düşman zihniyet, ellerini ovuşturarak, kendi hevesi için koca bir milletin geleceğini riske atan basiretsiz kişilerin gücü onlara teslim etmesini bekliyor.
Sorun “bizim” dediğimiz kesimde. Gerçekten bir sistem değişikliği yapılacağını düşündüğümüz adımlar atılmaya başlanmıştı. Fakat değişim şartlarına malik iken, o değişimi gerçekleştirecek adımları nihayete erdirmekte kararsız davranıyorlar ve bu kararsızlık her hadiseyi aleyhimize çeviriyor. Hem ülkemiz, hem çevremiz için.
Çünkü hâlâ gerçek bir değişim değil, mevcut sistem kurallarıyla aksaklıkları düzeltme yolu benimseniyor. Bu ise “sistemin” asıl sorun olduğunun anlaşılmadığını gösteriyor.
Sorun sistemin kendisi. Özelde ülkemiz, genel olarak ülkemizin de eklemlendiği küresel sömürge düzeni. Emperyalist düzen…
***
Demokrasi oyunuyla bir yere kadar mücadele edebiliyorsun. Ve o noktadan sonra mesele “varlık-yokluk” noktasına evriliyor. Ve sen olması gereken tekâmülünü gerçekleştirmezsen durağanlığa ve akabinde sistemin çarkları arasında erimeye doğru gidiyorsun.
Çünkü sorun sistem. Egemen emperyalist düzeni ayakta tutmak üzerine inşaa edilmiş olan sistem…
Gayesiz, o gayeye matuf fikirsiz, o fikre uygun aksiyonsuz, o aksiyonu gerçekleştirecek şuurda kadrosuz karşısında duramayacağın, değişimi gerçekleştiremeyeceğin sistem…
Gaye-hedef, insanın rotasıdır. Rotası belli olmayan gemi, ya alabora olur yahut karaya vurur.
Gaye cesarettir, kararsızlık çukuruna düşmeyi engeller.
Yavuz Selim Han’ın dediği gibi “Cesaret insanı zafere, kararsızlık hezimete, korkaklık ölüme götürür.”
Gündemdeki basit itiş kakıştan bahsetmiyorum.
Karşı taraf için politik mücadele denilen şey, ne olursa olsun iktidarı devirmek üzerine kurulu. Bu noktada, yalan söylemekten, ülke menfaatlerine aykırı davranmaktan, millet değerlerini çiğnemekten çekinmiyorlar. Organizeler, ittifaklarını zedeleyecek hiçbir şeyi ön plana çıkartmıyorlar. Çünkü ortak noktaları aynı elin oynattığı kukla olmaları.
Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in rahmetli Menderes’e mealen “sen onlardan hesap sormaz ve gereğini yapmazsan onlar senden hesap soracak” dediği bir noktadayız.
Milletin teveccühü var, devletin gücü var, sonuna kadar ardında yürüyecek milyonlar var ama çamurlaşmış, çamurunu temiz olan herkese ve her şeye bulaştıran belirli şahıs ve kesimler yüzünden yürüyemez haldeyiz. Tasfiye etmek gerek artık bu kirli yapıları. Milletin sırtına, hayaline geleceğine yük getirmekten başka işi olmayan gereksiz kişiler kim olursa olsun tasfiye edilmeli artık.
Seçim olur, bir parti gider diğeri gelir meselesi yok artık bize göre. Çünkü iç politikayı belirleyen ana etken artık dış politika. Dışarıda attığımız her adım içerde aleyhimize oyun olarak döndürülüyor.
***
Kâhin olmaya gerek yok. Seçim olsa ve mevcut haliyle muhalefet iktidar olsa, önce şu veya bu sebep gösterilerek ülkedeki her inançlı insana uzanacak bir darbe ve arkasından ülkemizi parçalanmaya kadar götürecek bir süreç var önümüzde. Mavi vatan projesini kaldırmak, PKK-PYD’ye bir devlet, İHA-SİHA vs dahil savunma sanayi üretimlerinin çöpe atılması, arkasından İstanbul’un uluslararası bölge ilan edilmesi ve daha bir çok şey…
Çünkü emperyalist devletler açısından “cin şişeden çıktı artık!”
“Türkler yine ezilmezse, önleri tıkanmazsa yine Osmanlı gibi bölgede hakim güç haline gelme potansiyeline sahip olduklarını gösterdi” diye düşünüyor emperyalist Batı. Bunun bir daha olmaması için yapmayacakları şey yok. Tabi ki yine içerdeki “kuklalarını” kullanarak…
Bu noktada ya olacağız ya öleceğiz. Bir an önce sistem değişikliği yapılmalı, geçmişin tortusunu taşıyan ve ayağımıza bağ olan zihniyetten başlayarak ne kadar kirli, arsız, yolsuz ülkenin sırtında yük olan kişi varsa tasfiye edilmeli ve yeniden dizayn edilen dünyada kendi sistem ve kurallarımızla oyun kurucu olmalıyız.
Kökten bir değişim gerek. Başka yol yok…