İnsan niçin yazar
“İnsan niçin yazar?”
sorusunu cevaplandırmadan önce, “insan
niçin okur?” Ve asıl soru “insan
niçin yaşar?” sorularını cevaplandırmak gerektiğini düşünüyorum.
“Her türlü iman ve inanç şu soruya
karşılık vermelidir: “Dünyada yalnızca insanların nazarında değil, sadece ve
sadece beni yaratan, bu dünyaya gönderen o sonsuzluk sahibine karşı nasıl
yaşamam gerekir?” Bu soruyu sorup cevabını da hazırlamak ve ona göre hareket
etmek gerekir.” (İman Vicdan ve Dua, s. 23) diyerek
Tolstoy “İman Vicdan ve Dua” kitabında anlamlı bir soru ile okuru sarsar âdeta.
Yazmak
istidadı Allah’ın bazı insanlara verdiği bir yetenek. Bu yetenek kişinin belli
yaşa ve olgunluğa geldiğinde kendisi tarafından veya ailesi, öğretmenleri,
çevresi tarafından keşfedilince yazmaya azmettirilir ve bu şekilde yazı
yolculuğu da başlamış olur.
Benim
yazı yolculuğum bu şekilde başladı diyebilirim. Çocukluk yıllarımdan itibaren
iyi bir okurdum. Okumak beni yazının kıyılarına getirdi. Ve nihayetinde
öğretmenlerim benim yazıya olan istidadımı keşfedince beni yönlendirmeye
çalıştılar. Bu resim alanında da böyle oldu. Resim öğretmenim benden her zaman
ümitliydi. Bir gün önemli bir resim sanatçısı olacağımı düşünür beni
yüreklendirirdi lise yıllarında. Şimdi de öyle düşünüyorum ki bu benim için
oysa ulaşılmaz bir hayaldi.
Ben
niçin yazmam gerektiğini, neden yazıyla iştigal ettiğimi anladığım zaman
aslında bir bakıma inanmanın da şuurlu duraklarında soluklandığım zamanlardı.
Öncesinde yazmak benim için yeteneğimi keşfetmek, öğretmenlerimin teşviki ile
kendimi yazı ile ispatlarken bir şeyler yapmaya çalışmak iken, üniversitenin
ilk yıllarında da kendimi gerçekleştirmeye basamaktı benim için okumak ve
yazmak.
Gençlik
yıllarımda arayışlarımın ayyuka çıktığı zamanlarda, metafizik ürpertilerle
sarsıldığımda âdeta kendimden kaçışlarımın olduğu zamanlar vardı.
“Bir insanın kendinden kaçarak
yaşadığı çok sık görülür; ama bu üstündeki pek az kafa yorulan bir olgudur.
Kendisiyle karşılaşmamak için nereye gidebilir insan? Koşar, gene koşar, kaçar,
umutsuzdur ve hep kendisini bulmamaya çalışır. Kendisini kendisinden kurtarmak
ve benliğinin farkında olmadan hayatını düşleyebilmek için kendisini dünyaya ve
yanılsamanın hayaline koyuverir. İntihar edenlerin kim bilir kaç tanesi bunu
ağır gelen bir hayattan değil de kendilerinden kurtulmak için yapar!”
(Unamuno, Günlükler, s. 35)
Benim
de kaçışlarım tıpkı yazarın bahsettiği gibi, kendimden kaçmak; kendi
gerçeğimden uzaklaşarak aslında beni huzura, bilgeliğe, erdeme ve soylu bir
yaşantıya doğru çeken inanmanın sularına doğru yaklaştıran sorgulamalarımdan
uzaklaşmaya çalışmaktı gençliğimin ilk yıllarında yaşadığım...
“Kaçarak yaşayan bahtsız ruhlar!
Nerede huzur bulacaklar?” diye soran Miguel de Unamuno
(Günlükler, s: 36) gibi ben de, yaşadığım hayat yolculuğunda, arayışlarımla
nice buhranlı zamanların, ağulanmış anlarında, tutunduğum ayetlerden bir ayetle
bu sorgulamayı yapıyordum.
Nihayetinde
bu durum nice çeldiricinin daima önüme çıkması, düşünsel ve kalbi arayışlarımla
çıktığım hikmet yolculuklarında bir iğva olarak önümü kesmesiyle, harekete
geçme noktasında, devamlı erteleme durumu da yaşıyordum… Dünyanın geçici
hevesleriyle tüm düşünsel sanrılar, baş edemediğim fikrî
sancılar, şeytani bir güç olarak tüm ayartıcılar, varoluşsal arayışlarımın
önüne güçlü bir set oluşturuyorlardı.
Yazmak
yaşadığım sürece amel defterime anlamlı notlar olarak düşen bir eylem olsun
diye hep dua ettim. Öyle ki yazdığım kitaplar şahitlidir diye düşündüm her
daim. Yazdığım her satır her harf şahitlidir diye düşündüm ve böyle inandım.
Çünkü şahitli bir kalemle, yemin edilmiş bir kalemle yazıyordum.
Yazmak
da yaşamaya, varolmaya, kul olmaya dairdir diye düşünmekteyim.
Ramazan
geliyor dostlar, ramazanın coşkusu, bereketi, güzelliği tüm gönülleri sarsın.
Ramazan bizi tutsun bırakmasın, bize derman olsun, şifa olsun, zor günlerimizin
kurtuluşu olsun. Mübarek zamanları arınma, temizlenme, manevi detoks zamanları
olarak yaşayalım, zorlukları aşma noktasında bize mihmandar olan güzel ve soylu
ayın her anına her dakikasına tutunalım.
Dertlerimize
derman Ramazan hoş geldin, sefalar getirdin.