Dışarıyı boş ver sorun içeride!
Amerika’nın Ermeni soykırımı diyerek bir yalanı dile getirmesi üzerine yeniden başlayan
tartışmalar maalesef meselenin hâlâ doğru zeminde ele alınamadığını gösteriyor.
Doğru zemin nedir?
Meselâ, Amerika veya Avrupa, kısaca emperyalist Batı devletlerinin, bizim hakkımızda
aldıkları bir karar, yapıştırmak istedikleri bir yafta veya baskı kurmak için bir taraflarından
uydurdukları bir meseleye “reaksiyoner” tepki göstermek üzerine kurulu bir
politika yürütmekten vazgeçmek doğru bir zeminin ilk adımı olabilir.
Dünyaya adeta kötülüğü cisimleştirmek için gelmişçesine her türlü vahşeti, katliam ve soykırımı
uygulayan emperyalist Batı’nın bir de üste çıkarak katlettiklerini suçlamasından
daha vahimi, bu gözü dönmüş vahşilere lafla bir şeylerin anlatılabileceğini
düşünmektir.
Zalimlerin genel karakteri şudur ki, onlar güce tapar, güçlüyü haklı görür ve gücün önünde
diz çöker.
Biz ne dersek diyelim, hangi doğru argümanları koyarsak koyalım, hangi belgelerle
haklılığımızı ispat etmek istersek isteyelim onları ikna edemeyiz. Tarih bunu
ispat etmiştir.
***
Batının bizim için aldığı her karar, Hakikat kaygısı olmadan, adalet gözetmeden, doğruyu
umursamadan tamamen siyasi, kendi çıkarlarını önceleyerek ve bizi kontrol
etmeye dönük olarak alınır.
Emperyalistlerin, Ermeni soykırımı yalanıyla Türkiye’yi, dolayısıyla Müslüman bir ülkeyi
yaftalama çabasının politik çıkarın ötesinde bir sebebi de şudur:
Bütün tarihleri soykırım, katliam işgal, tecavüz ve yağma ile dolu olan emperyalist Batının
son yirmi yılda İslam’ı kötü, Müslümanı vahşi gösterme
çabasında olduğu gibi, kendilerini aklayarak Müslüman dünyayı tarih önünde
mahkum etmek…
Onların tarihi utanç tarihidir, bizim tarihimiz insanlık tarihi… Bunu algılarda tersine
çevirme gayreti de diyebiliriz.
Uluslararası hukuk diye bir şey de yoktur. Uluslararası ilişkilerde
belirleyici şey sadece güçtür. Gücünüz varsa haklısınız, gücünüz yoksa suçlu!
Bu temel anlayış bize güçlü olmanın zaruretini
gösterir. Bunun için ise siyasi, iktisadi, ahlâki ve sosyolojik olarak
atılacak adımların kadim düşmanların çizdiği rota ile değil, özümüze dönerek
atmamız gerektiğini gösterir.
Bu noktada bizi güçsüz kılan en önemli nokta nedir sorusu gelmelidir akla?
Birincisi, hâlâ emperyalistlerin
oluşturdukları küresel sisteme entegre edilmiş bir sistemle yürümeye çalışmamız. Ki
onlara, onların belirlediği sistemle karşı çıkmanın handikabını yaşıyoruz her
gün.
İkincisi ise, ülkemiz ve maalesef coğrafyamızın en büyük sorunu, yıllarca emperyalist
devletlerin fiili ve zihni iğfaline maruz kalarak onların beslemesi haline
gelmiş belirli kesimlerin varlığıdır.
Zafiyetimiz budur. Dışarıyı boş
verin. Asıl sorun içimizde !
***
Bizi içerden yakalıyor, içimizden çökertiyor içimizdekileri kullanarak teslim alıyorlar.
Tarih boyunca dışardan direk saldırıyla yıkılmadı hiçbir devletimiz. İçimizden
devşirdikleri eliyle diz çöktürdüler bize.
Normal bir ülkede, ülkenin bölünmesini isteyen, savunan, destek veren,
kendi milletinin inancına kültürüne ahlakına geleneklerine düşman hiçbir yapı barınamaz. Amerika
veya Avrupa ülkelerinde bu gibiler anında mahkum edilir. Ya ölüme ya yokluğa…
Ermeni kararından sonra, fırsatını bulsalar tazminatla başlayıp toprak
talebine kadar gidecek, yani ülkemizi bölecek bir karara “ülkemizde” destek verenler kimlerdir
mesela? Yahut PKK’nın ülkemizi bölerek
emperyalizmin maşası bir devlet kurma isteğine destek verenler?
“Katilin hiç mi suçu yok ?” dedirtecek kadar Amerika’ya tek laf edemeyip
faturayı iktidara kesmeye kalkan müptezel politikacılara, gazetecilere, yazarlara, akademisyenlere,
oyunculara bir bakın.
Kavga küresel veya yöresel çapta kimin kime yer gösterdiğiyle alakalıdır.
Küresel çapta
Emperyalist Batının, bizim ve bizim gibi, belirlediği “rolün” dışına çıkan her
ülkeye baskı uyguladığını, her yönden kuşatıp, her türlü iftira ile
yaftalayarak, ekonomik siyasi veya askeri olarak saldırıya maruz bıraktığını
bilmeyen var mı?
Veya Yöresel çapta yıllardır şahit olduğumuz gibi, askeri darbelerden
ahlaksız politik saldırılara kadar kuklaları eliyle “içerden” vurulan darbelerin arkasında
emperyalist Batı’nın olduğunu bilmeyen?
Akdeniz’den Karadeniz’e menfaatimiz için yapılan çalışmalara, Afrika’dan
Balkanlara, Libya’dan Azerbaycan hamlelerine, savunma sanayiindeki gelişmelere,
kendi hakkını arayan, koruyan savunan bir ülke olma gayretinden rahatsız olan
emperyalizmin saldırısını görmeyip, İktidarın yanlış politikaları diyerek
Amerika’yı kollayan kuklaların kim olduğuna iyi bakın.
Sorunumuz ne dış düşmanların bizi kuşatması ne her gün yapılan siyasi ekonomik ve
psikolojik saldırılar değil.
Güç, birlik ile sağlanır. İçerden birliği bozan, gücümüzü kıran, her meseleyi emperyalistlerin çıkarına
göre dayatmaya çalışan iç düşmanlardır.
Gücümüz de var imkanımız da… İçimizdeki Batı kuklalarından arınırsak dışarısı vız gelir tırıs gider!