Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Nisan 2021

​Dışarıyı boş ver sorun içeride!

Amerika’nın Ermeni soykırımı diyerek bir yalanı dile getirmesi üzerine yeniden başlayan tartışmalar maalesef meselenin hâlâ doğru zeminde ele alınamadığını gösteriyor.

Doğru zemin nedir?

Meselâ, Amerika veya Avrupa, kısaca emperyalist Batı devletlerinin, bizim hakkımızda aldıkları bir karar, yapıştırmak istedikleri bir yafta veya baskı kurmak için bir taraflarından uydurdukları bir meseleye “reaksiyoner” tepki göstermek üzerine kurulu bir politika yürütmekten vazgeçmek doğru bir zeminin ilk adımı olabilir.

Dünyaya adeta kötülüğü cisimleştirmek için gelmişçesine her türlü vahşeti, katliam ve soykırımı uygulayan emperyalist Batı’nın bir de üste çıkarak katlettiklerini suçlamasından daha vahimi, bu gözü dönmüş vahşilere lafla bir şeylerin anlatılabileceğini düşünmektir.

Zalimlerin genel karakteri şudur ki, onlar güce tapar, güçlüyü haklı görür ve gücün önünde diz çöker.

Biz ne dersek diyelim, hangi doğru argümanları koyarsak koyalım, hangi belgelerle haklılığımızı ispat etmek istersek isteyelim onları ikna edemeyiz. Tarih bunu ispat etmiştir.

***

Batının bizim için aldığı her karar, Hakikat kaygısı olmadan, adalet gözetmeden, doğruyu umursamadan tamamen siyasi, kendi çıkarlarını önceleyerek ve bizi kontrol etmeye dönük olarak alınır.

Emperyalistlerin, Ermeni soykırımı yalanıyla Türkiye’yi, dolayısıyla Müslüman bir ülkeyi yaftalama çabasının politik çıkarın ötesinde bir sebebi de şudur:

Bütün tarihleri soykırım, katliam işgal, tecavüz ve yağma ile dolu olan emperyalist Batının son yirmi yılda İslam’ı kötü, Müslümanı vahşi gösterme çabasında olduğu gibi, kendilerini aklayarak Müslüman dünyayı tarih önünde mahkum etmek…

Onların tarihi utanç tarihidir, bizim tarihimiz insanlık tarihi… Bunu algılarda tersine çevirme gayreti de diyebiliriz.

Uluslararası hukuk diye bir şey de yoktur. Uluslararası ilişkilerde belirleyici şey sadece güçtür. Gücünüz varsa haklısınız, gücünüz yoksa suçlu!

Bu temel anlayış bize güçlü olmanın zaruretini gösterir. Bunun için ise siyasi, iktisadi, ahlâki ve sosyolojik olarak atılacak adımların kadim düşmanların çizdiği rota ile değil, özümüze dönerek atmamız gerektiğini gösterir.

Bu noktada bizi güçsüz kılan en önemli nokta nedir sorusu gelmelidir akla?

Birincisi, hâlâ emperyalistlerin oluşturdukları küresel sisteme entegre edilmiş bir sistemle yürümeye çalışmamız. Ki onlara, onların belirlediği sistemle karşı çıkmanın handikabını yaşıyoruz her gün.

İkincisi ise, ülkemiz ve maalesef coğrafyamızın en büyük sorunu, yıllarca emperyalist devletlerin fiili ve zihni iğfaline maruz kalarak onların beslemesi haline gelmiş belirli kesimlerin varlığıdır.

Zafiyetimiz budur. Dışarıyı boş verin. Asıl sorun içimizde !

***

Bizi içerden yakalıyor, içimizden çökertiyor içimizdekileri kullanarak teslim alıyorlar.

Tarih boyunca dışardan direk saldırıyla yıkılmadı hiçbir devletimiz. İçimizden devşirdikleri eliyle diz çöktürdüler bize.

Normal bir ülkede, ülkenin bölünmesini isteyen, savunan, destek veren, kendi milletinin inancına kültürüne ahlakına geleneklerine düşman hiçbir yapı barınamaz. Amerika veya Avrupa ülkelerinde bu gibiler anında mahkum edilir. Ya ölüme ya yokluğa…

Ermeni kararından sonra, fırsatını bulsalar tazminatla başlayıp toprak talebine kadar gidecek, yani ülkemizi bölecek bir karara “ülkemizde” destek verenler kimlerdir mesela? Yahut PKK’nın ülkemizi bölerek emperyalizmin maşası bir devlet kurma isteğine destek verenler?

“Katilin hiç mi suçu yok ?” dedirtecek kadar Amerika’ya tek laf edemeyip faturayı iktidara kesmeye kalkan müptezel politikacılara, gazetecilere, yazarlara, akademisyenlere, oyunculara bir bakın.

Kavga küresel veya yöresel çapta kimin kime yer gösterdiğiyle alakalıdır. Küresel çapta Emperyalist Batının, bizim ve bizim gibi, belirlediği “rolün” dışına çıkan her ülkeye baskı uyguladığını, her yönden kuşatıp, her türlü iftira ile yaftalayarak, ekonomik siyasi veya askeri olarak saldırıya maruz bıraktığını bilmeyen var mı?

Veya Yöresel çapta yıllardır şahit olduğumuz gibi, askeri darbelerden ahlaksız politik saldırılara kadar kuklaları eliyle “içerden” vurulan darbelerin arkasında emperyalist Batı’nın olduğunu bilmeyen?

Akdeniz’den Karadeniz’e menfaatimiz için yapılan çalışmalara, Afrika’dan Balkanlara, Libya’dan Azerbaycan hamlelerine, savunma sanayiindeki gelişmelere, kendi hakkını arayan, koruyan savunan bir ülke olma gayretinden rahatsız olan emperyalizmin saldırısını görmeyip, İktidarın yanlış politikaları diyerek Amerika’yı kollayan kuklaların kim olduğuna iyi bakın.

Sorunumuz ne dış düşmanların bizi kuşatması ne her gün yapılan siyasi ekonomik ve psikolojik saldırılar değil.

Güç, birlik ile sağlanır. İçerden birliği bozan, gücümüzü kıran, her meseleyi emperyalistlerin çıkarına göre dayatmaya çalışan iç düşmanlardır.

Gücümüz de var imkanımız da… İçimizdeki Batı kuklalarından arınırsak dışarısı vız gelir tırıs gider!