Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Deprem şehitleri diriltecek ülkemi

Yüreklerimiz yangın yeri, ülkem, güzel Anadolu’mun güzel insanları büyük acılar yaşıyor.

Biliyorum yazmak çok zor, bir kıyamet gibi gelen afette yaşayanlar varken yazmak çok zor. Çok zor böyle bir trajedinin odağında kelimeleri bulmak, cümleler kurmak. Nutkumuz tutuldu acıdan.

Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Hatay, Osmaniye, Adana ah Anadolu’mun güzel diyarları. Sevgiyi, dostluğu, kardeşliği yaşadığımız güzel dostlarımızın memleketleri. Her bir şehirde hatıralarımız, dostluklarımız, kardeşliklerimiz var. Nasıl unuturuz.

Bu millet unutmaz, kardeşçe, dostça koşar yardıma. Yine öyle yapacağız. Canımızla, kanımızla, malımızla koşacağız yardıma. Kim neye yetiyorsa. Kimin neyi varsa koşacak. Şimdi yardım zamanı şimdi yaraları sarma zamanı. Paylaşma zamanı. Yüreklice verme zamanı dostlar…

Yıllardır güzel insanlarımız bu memleketin cömert, yardımsever insanları nerede bir zulüm görse, nerede bir savaş, bir kıyım, bir yokluk görse koştu yardıma. Rabbim de bırakmayacak bizleri. Bizleri bırakmaz Rabbim biliyoruz ve inanıyoruz. Yeter ki biraz sabırla duayla direnelim, biraz bekleyelim sarılacak yaralarımız.

Ne yapsak boş, elden bir şey gelmiyor, kavruluyor yürekler, sönen ocaklar var binlerce kayıp var. Ama işte şehadet tesellimiz. Gidenler cennetlere gidiyor biliyoruz. Kalanlar emanet, kutlu emanetler. Evimiz onların evi, ekmeğimizi böleceğiz beraber yiyeceğiz, tüm varlığımızla yanlarında olacağız. Biz buradayız kardeşler, ülkemin her yerinde, sizleri seven koşturan, yardımlar toplayan, ağlayan, sabahlara kadar dualar eden kardeşleriniz var.

Şimdi dostlar şimdi tam vaktidir. Yaraları sarmanın, erdemlice vermenin, soyluca paylaşmanın tam vaktidir. Neyiniz var dostlar, paylaşacak verecek neyiniz var. Onunla düşün yollara, konvoyları bulun, yardım yapılacak merkezlere gidin. Bulup buluşturun, bir battaniye, bir hırka, bir atkı, bir çorap. Kenara biriktirdiğiniz paranız. Koşacak ayaklarınız, yardım toplayacak ellerinizle koşun…

Verin, paylaşın, ağırlıklarınızdan kurtulun. Unutmayın tüm verdikleriniz sizindir. Verin dostlar, verin ki arının, bağışlayın ki dirilin, nefes alın, soylu ve erdemli bir paylaşımla kucaklayın yıkılmış insanlık ailesini. Vermek arınmaktır, vermek dirilmektir, vermek yeniden doğmaktır dostlar…

Kahraman Maraş, kurtuluş savaşında düşmanı dize getiren kahraman insanların memleketi, Yedi Güzel Adam’ın memleketi, bizim için mümbit edebiyat kalesi. Güzel insanlar diyarı. Dergilerle her ay yüreklerimizi, sözümüzü, edebiyatımızı besleyen, ruhumuzu besleyen güzel diyar.

Şimdi Şubat ayında, şehitler ayında, şehitler diyarı oldu Güneydoğunun güzel illeri…

Biz millet olarak nice acılar gördük, nice acılar yaşadık. Coğrafya kaderdir, coğrafya kederdir, coğrafya umuttur, coğrafya aşktır, coğrafya cennettir, coğrafya cehennemdir sonra.

Bizler nice cehennemi acılardan umutlar, yeni dirilişlerle doğan bir medeniyetin evlatlarıyız.

Adıyaman, yaman insanların, bereketli güzel insanların diyarı. Ah Hatay, o destansı güzelliğin hatırımda. Hiç aklımdan çıkmıyor gezdiğim, mübarek mekânların.

Urfa’nın kadim güzelliği, sımsıcak insanı, Osmaniye’nin dumanlı dağları geliyor aklıma, Adana’nın sımsıcak insanı, samimiyeti.

Ah ki Ah, bizi vuran bu acılar diriltecek yeniden. Zor olacak ama yeniden yeniden inşa olacağız, küllerimizden doğacağız. Bu hafta zor geçecek, ilk günler zor geçecek. Bir de kayıplarımız, o güzel insanlarımız, analarımız, babalarımız, gencecik körpe evlatlarımız onların acıları yakacak, kavuracak yüreklerimizi. Ama bileceğiz ki onlar cennet şehitleri… İnanmanın, teslimiyetin, yakan kavuran acıların demlerinde teselli arar gibi yakaracağız Rabbimize… Yeniden yeniden iman edecek insanlık, yeniden diriliş ırmağı yürüyecek acılardan kavrulan yüreklere… İçli, derin dualarla…

Acılarımız sarılacak, güzel insanlarımızın acıları, yaraları sarılacak.

Sonra hatırlayacağız…

Bu hayatın ödünç verildiğini, kendi evlerimizin bile kiracıları olduğumuzu, aldığımız nefeslerin sayılı olduğunu… Bir ağaç gölgeliğinde konaklayan dünyanın göçebeleri olduğumuzu…

Oysa unutmuştuk bu geçici dünyanın göçebeleri olduğumuzu. Sabaha gözlerimizi açmanın garantisi olmadığını unutmuştuk, nefes alırken öldüğümüzü, nefes verirken dirildiğimizi unutmuştuk.

Bu acılar bizi onarmalı, diriltmeli dostlar, bu büyük zorlu acılardan çıkaracağımız dersler olmalı. Yaşadığımız ağır trajik imtihanlar bize ne anlatır diye düşünmeliyiz şimdi. Şimdi bu büyük, ağır musibetten ders çıkarmazsak, bize ne anlatıyor diye dönüp bakmazsak, kendimize çekidüzen vermezsek daha ağır musibetler gelir bulur bizleri.

Acıdan kavrulan ülkemde şimdi cepheleşme, siyasal dil ile cedelleşme zamanı değil. Şimdi birlik ve beraberlik, kardeşlik zamanı… Yıkılan betonlar kalkar, her yer onarılır, yeni evler yapılır. Ama betonlaşmış, yıkılmış, kin ve nefretle inşa olmuş yürekler, o yüreklere birikmiş kin, nefret, aşağılama, öfke yıkılmış tüm enkazlardan daha büyük. Bu enkazlar nasıl kalkar dostlar, bu yürek enkazlarının altında kalmayalım ne olur.

Toprak da nefes alıp verir. Dalgalanır, denizler gibi. Böyle bir coğrafyada yaşıyoruz işte. Ve unuttuk, unuttuk deprem bölgesinde yaşadığımızı, yığdıkça yığdık, binalar diktik. Açgözlülükle, alçaklıkla çaldık betondan, demirden. Kendi mezarlarımızı inşa ettik sonra. Sonra da kader dedik. Oysa kader bizim binaları alçak ve muhkem yapmamızdır, sağlam yapmamızdır, tedbir almamızdır. Bundan sonra başımıza gelen kaderdir. Artık ne desek boş dostlar. Kaderin üstünde bir kader vardır diyor ya Üstat.

Şimdi sevdiklerimizi bağrımıza basalım. O buz gibi soğukta, beton yıkıntılarının altında kalmış kızının elini saatlerce tutan babanın gözlerine bakalım ve ağlayalım. Dua edelim. Akşam gecenin üçünde canlı izledim; ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran Rabbim nasip etti, enkazların altından doğum yapmak üzere hamile bir kardeşimiz sağ salim kurtuldu. Nefes aldı, biz de nefes aldık, dirildi biz de dirildik.

Şimdi öğreniyoruz dostlar, birlikte ağlamayı, birlikte sevinmeyi, 6 Şubat Depremiyle nefes alıyoruz derin derin, ölümlerle diriliyoruz, yeniden doğuyoruz bir çocuk çığlığında.

Ah güzel ülkemin güzel insanları bu da geçecek. Yaraları saran, hâmi olan vatanımın güzel insanları bu da geçecek… Umudumuzu kaybetmeyelim ne olur, Üstadımız Sezai Karakoç’un dediği gibi:

“Eğer umudumuzu kaybedersek işte en büyük felaket budur.

İçinde bulunduğumuz durumdan daha kötüsü umudumuzu kaybetmektir.

Şartlar ne olursa olsun, içinde bulunduğumuz durum ne kadar kötü olursa olsun, umudumuzu kaybetmememiz lazım. Çünkü Müslümanız!

Müslüman Allah’tan umut kesmeyen insandır. Allah ise her şeye kadirdir. En kötü şartta da olsak hiç umut kalmamış olsa da Allah onu değiştirir ve hayal bile edemeyeceğimiz bir yere getirir. Onun için bizim hiçbir şart altında umudumuzu yitirmemiz gerekmez. Umudunu yitiren artık her şeyini yitirmiştir. Geleceğinden umut bulmayan insan, bu gününü de, haysiyetini de, şerefini de kaybetmiştir. Onun için bir her hal – ü şartta umudumuzu kaybetmeyeceğiz.”