Denge politikası!
Rusya’nın Ukrayna’ya yaptığı saldırı “uluslararası hukuk” söyleminin ne kadar boş olduğunu bir kere daha gösterdi bizlere.
“Uluslararası hukuk ve meşruiyet zemini” denilen şeylerin
uygulamada hiçbir karşılığı yok. Güçlü olanın kendisini haklı gördüğü ve
istediği kuralı zayıflara dayattığı zalim bir düzen hâkim dünyaya.
Aslında meselenin özü bu anlayışa sahip Batı’nın gücü elinde
bulunduruyor olmasında. Rusya da aynı anlayışa sahip olarak istediği ülkeyi
işgal etme hakkını kendisinde görüyordu ki, bu hakka istinaden Ukrayna’ya
saldırdı.
Egemenlerin hukuku ile onların “alt sınıf tür” olarak
gördüğü ülke/milletlerin hukuku farklıdır. Egemen ülkelerin tâbi olduğu
uygulama ve ayrıcalıklar “evrimini tamamlayamamış üçüncü dünya ülkesi insanlar”
için uygulanmaz. Ama lafta uygulanıyor-muş gibi yapılır. Batı bin yıldır
Doğu’yu böyle görüyordu zaten, son iki yüzyılda ellerine güç geçince fiilen de
böyle davranmaya başladılar.
Güç, haklılık, adalet, terörizm, demokrasi, insan hakları,
eşitlik, özgürlük… Bütün insanlığı ilgilendiren ve “medeni dünyanın” geri
kalmış ülkelere dayattığı her meselenin iki yüzü vardır. Batı için geçerli olan
ile Doğu-üçüncü dünya ülkelerine dayatılan kavram aynı olsa bile farklıdır.
Kriter, Batılı egemenlerin kabul ve tasdikine bağlıdır!
Batı’nın Demokrasi
anlayışı
Meselâ demokrasi derler, halkın kendi iradesiyle belirlediği
yöneticiler ve yönetim şekli egemen Batı çıkarlarına aykırı ise hemen devreye
girer ve yine “demokrasi için” darbeden başlayarak iç savaş ve işgale kadar
uzanan bir dolu müdahale uygulanmaya başlanır.
Meselâ insan hakları derler, ama Doğu ülkelerinde yaşayan
milletler ile Batılı olanlar hiçbir zaman aynı hakka sahip olamazlar. Kendi
hukuk sisteminde yasak olan işkence hanelerini işgal ettikleri yerlerde kurar,
binlerce insanı işkenceyle öldürebilirler.
Eşitlik mi? Sadece Amerika’da yıllık evcil hayvanlara 60
milyar dolar, kozmetiğe 100 milyar dolar para harcarken Afrika ve Orta Doğu’da
binlerce insanın açlıktan ölmesi hiç sorun değildir.
Ukraynalı mülteci meselesinde bile yaşanan ikiyüzlü tavra
şahit oluyoruz an be an . “Onlar Avrupalı, beyaz ve Hristiyan, bir Suriyeli,
Afgan veya Iraklı değiller…” diyerek ile Ukraynalı mültecilerin yaşadığı dramı
gözyaşları ile nasıl da anlatıyorlar ABD ve Avrupa televizyonlarında
yorumcular.
Şu an dünyada nerede bir savaş, iç savaş, kıtlık, yokluk,
karışıklık, diktatörlük, zulüm varsa arkasında mutlaka emperyalist bir ülkenin
sömürü çarkı kurduğunu görürsünüz ama insan haklarını koruyan, eşitlikçi,
demokrat ve özgürlükçü bu ülkelerdir, medeni olan da.
Ukrayna halkı mazlumdur ve biz mazlumun tarafında olduk,
olacağız her zaman. Ama sadece şu on yılda işgal edilen Müslüman topraklarını,
öldürülen milyonlarca masum insanı, bombalar altında katledilen yüzbinlerce
çocuk ve kadını, mülteci girmesin diye botlarını patlatıp, açık denizde
takalarını batırdığı, sınırda soğukta dondurarak öldürdüğü on binlerce Müslüman
mazlum mülteciyi hiç umursamayan o medeni Avrupa’nın iki yüzlü tavrını ve bu
tavrın altında yatan sebebi hiç unutmamalıyız.
Rusya’nın Ukrayna’ya yaptığı saldırı da bu vahşi anlayışın
tezahürüdür.
Amerika ve NATO’nun küresel tahakküm sınırlarını genişletmek
için attığı adımları, kendi küresel tahakküm alanı için riskli gören Rusya’nın,
vahşi bir saldırıyla karşılık vermesidir mesele.
Fakat, “fillerin tepişmesi…” meselinde olduğu gibi olan
gariban insanlara, mazlumlara olmakta.
Rusya’nın Ukrayna işgaline pazarlıksız karşı çıkıyoruz. Kim
olursa olsun bir başka ülke topraklarına saldırıp işgal etmenin haklı hiçbir
tarafı yoktur zaten.
Bunu söylerken Amerika/NATO yayılmacılığını mazur görüyor da
değiliz. Diyoruz ya; Amerikancı/ NATO’cu olmadan Rus işgaline, Rus’cu olmadan
Amerikan emperyalizmine karşı çıkabilirsiniz!
Bir zalimin zulmüne karşı çıkarken başka bir zalime sırtını
dayamak seni aklamaz, meşru kılmaz, iyi insan yapmaz.
İçimizdeki her şeyci olan ama bir türlü Anadolucu
olamayanlara bakmayın siz. Onlar dünyaya ve hadiselere “aidiyet duydukları”
merkezin gözüyle bakıyorlar.
İnsani ve vicdani olarak elimizden gelen ne varsa yapmanın
dışında, taraf olmadan, denge politikasını sürdürmek ülkemizin hayrına
olacaktır.
Dört tarafımıza onlarca üs kuran ABD ve NATO, kendi taraf
olduğu bir savaşta bile harekete geçmiyorsa bunun sebebini iyi düşünmek gerekir.
Bu üslerin ve hazırlığın hedefinin Türkiye olduğu düşüncemiz hiç değişmedi.
Bizi savaşın içine çekmelerine izin vermemeli ama diplomatik ve insani yoldan
verebileceğimiz her desteği Ukrayna halkına vermeliyiz.