Çocuklara bayram olan öğretmen
“Bayram sevinci” diye bir tabir vardır.
Meleklerin
bayram ettiği karşılamalar olmalı bizler ölünce de...
Öyle güzel yaşamak öyle razılıkla, öyle pak,
öyle dolu, hayatta iken de. Hem de bayram sevinci gibi ...
‘’ İyi ki geldin’’
diyerek kucakladığın bir dostun
sevincini, ahir aleme göçtüğümüzde de melekler
diyebilmeli bize.
Bir şehidin yüzünde tebessüm bırakarak gitmesi
gibi...
Çok kıymetli bir ağabeyimizdi O. Hocamız,
dostumuz, her işi kolaylaştıran, nice insandan
yük alan, gönül adamı Rıfat Bayramı ‘ı kaybettik.
Çocukların onu gördüğünde bayram ettiği koca
yürekli adam.
Onun
kalbinde var olan çocuk sevgisini ve merhameti bölüştürme imkânı olsaydı
dünyanın dört bir yanı dağ taş nasiplenirdi.
Onun” cennet ehli” diye seslendiği yavrulara
olan duyarlılığı, onlarla olan diyalogları tüm öğretmenlere rehberlik edecek
kadar kalbidir.
Oğlum Ömer
Tarık 8 yaşında ciddi bir kaza geçirmişti ölümden dönmüştü.
Eve çıktığımızda bir baktık ki Rıfat Hoca
sınıfındaki tüm öğrencilerle” geçmiş olsun’a “gelmiş
Hediyeler, konuşmalar gülüşmeler. Oğlumun
sanki yeniden dünyaya geldiğini fark etmiştim.
Mahallede, okulda, arkadaş çevresinde hangi
çocuğun neye ihtiyacı olduğunu bilen ve bir şekilde onlara ulaşan Rıfat Hoca çocuklarla çok özel bir bağlar kurmuştu.
Çocuğunun yaramazlığı yüzünden sürekli okula
çağrılan veliyi okul kapısında teselli edişi, onun okuldaki tüm çocukları iyi tanımasındandı.
O çocuk şu an iyi bir hukukçu olarak
ardından gözyaşı ile yaz tutuyorsa kendine inanan birini tanıdığı içindir.
O aynı zamanda çok iyi bir veli idi. Torununu
sınıfıma alıp getirdiğinde’’ bu çocuk sizinle kendine geldi hoca hanım’’
diyerek gözlerinin gülmesini hiç unutamıyorum. Torununu sarıp sarmalayan
onlarca çocuğa hediyeler getirirdi. Kasa kasa meyve getirir dağıtırdı
Bir tahta parçası üzerine futbol sahası
yapmıştı. öğrencilerim için teneffüste büyük bir aktivite idi yıllarca.
‘’sosyal bilgiler dersinde eskiden oynadığımız
oyunları işlerken bunları öğretmek istiyorum kıymetli hocam’’ demiştim.
Onlarca topaç alıp gelmişti okul bahçesine. Okul
bahçesi topaçların çevrilmesinden çok, çocukların öğretmenlerin mutlulukla
dönen dünyasına dönüşmüştü.
Ahmet hocam onu nasıl da güzel tasvir etmiş:
"Ondan
bize boynu bükük ve sefil
Bahçeye
diktiği üç beş karanfil."
Bu akşam
Rıfat Hocanın şu yalan dünyayı terk eyleyip, Daru’l bekâya irtihal ettiğini
söylediler...
Sanki
kocaman bir dağı kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler.
Hayatımda
tanıdığım en güzel eğitimcilerden biriydi Rıfat Hoca.
Çocuklar
için "Cennet ehli/ Cennetin gülleri." derdi.
Yetişkinlerin
arızalı olduğunu ve şayet yapılabilirse çocuklardan öğrenebileceğimiz çok
önemli şeyler olduğunu vurgulardı her defasında.
Ahirete
hulus-i kalple inanan/ iman eden sayılı insanlardan biriydi. "Ben vadeli
çalışmayı severim. Burada verebildiklerim öte tarafta karşıma daha fazlası ile
çıkacak." ifadeleri beni her defasında hayran bırakırdı kendisine.
Kar
yağmamış saçları, her daim mütebessim çehresi ile delikanlı bir duruşu vardı.
"Çocuklarla
birlikte olanlar yaşanmaz." derdi.
Genç
yaşadı genç öldü.
Onun
gölgesinde serinleyen Cennetin Gülleri şefaatçileri olsun...
O sadece insana yatırım yapmadı, terasında
kocaman kocaman ağaçlara çeşit çeşit çiçeklere babacan ruhuyla bahçıvanlık
yapardı. Yemyeşil bir botanik bahçesiydi, gözleri kamaştıran bir huzur deryası.
Ailesine müşfik, dostlarına vefalı, tüm
canlılara merhametli, gözü gönlü aydınlık, cömert, yıkmadan kırmadan gönül ve
yol alan, inşa eden bir dava adamıydı.
Mehmet batar hocam şu sözleri sarf etmişti
onun için:
Hep bir
umudu vardı. En kötü anında bile. Gençleri ve çocukları çok severdi. Arkadaş
gibiydi en küçük çocukla bile. Anlatır anlatır anlatırdı. Doğru bildiğini
söylerdi. Her ortamda.
Doksanlı
yılların başında Yeşiltepe'de bir ilkokulda tanıştık. Ben Yeşiltepe Lisesinde
öğrenciydim da Yeşiltepe'de öğretmendi. Öğretmenler Odasında oturduk. Tabi
Rıfat Hoca yerinde hiç durmuyordu.
Öğretmen
öğrenci hizmetli herkese yetişiyor anlatıyordu.
Sıra dışı
bir öğretmendi.
Namaz
kılmak için camiye gideyim dedim."Gardaş" dedi.
"Yeryüzü
Mescit kılındı burada kılabilirsin" dedi.
Öğretmenler
odasına bir şey serdi.
"Burada
namazını kıl" dedi. "Bu da bir tebliğdir herkes görsün" diye
ekledi yüksek sesle.
Doğrularını
açık açık yüksek sesle söyler kimseden de korkmaz çekinmezdi.
Güzel bir
adamdı.
Abimiz
hocamızdı.
“Bir Mektupla
Başlayan Kardeşlik ‘’ adıyla bir anı kitabı yazdık onunla. Bir köy okulunu
tepeden tırnağa donatmıştık, sonrasında da o çalışmayı kitaplaştırdık.
Bir köy
okulundan mektup gelmişti O’na. benim yardımlaşma hikayemi okurken tam da.
“ İşte
kardeşlik öyküsü buradan başladı” demişti. Pütürge’de bayram yaşanmıştı bu
mektupla, Rıfat Hoca’mın verdiği kutlu emekle, bu kitap bizim için gönül
yolculuğudur.
Vücudunda başlayan deprem son anına kadar
yıldırmadı onu, rabbinden geleni hep güzellikle karşıladı” iyi olacağız” dedi
her sorana.
Şubat depremi ;şehrini evini çevresine elinden
alsa da, Ankara onun için gurbet olsa da, dünya sürgününü tamamlayıp rabbine
kavuştu büyük bir teslimiyetle.
Ardından konuşulacak nice güzel anı bıraktı.
Onun gibi örnek öğretmen, baba, eş, dost, abi kolay bulunmuyor. Birçok güzel hasleti
bir arada taşıyan güzel insan.
Gönüllerde bu kadar yer eden biri rabbine
mutlu varmıştır inşallah, diyoruz mekânı cennet olsun.