Bilim Tanrısı!
“Batı, bilimi insanlığın umumi faydası için
elde etmeye çalışmadı hiçbir zaman. Bilimi, gücü elde ederek insanlığa tahakküm
edebilmek için vasıta olarak gördü. Batı, sadece savaşta, siyasette, para da
değil fikirde, bilimde ve sanatta da ikiyüzlüdür.” Demiştik en son yazımızda.
Herşey, hizmet ettiği gayesine göre kıymet bulur.
Ortaya çıkış sürecinde bilim insanları
tarafsız-objektif bir bakış açısı ortaya koymuş olsalar dahi, genel itibariyle
her ilmi keşif ve gelişme, keşfeden ellere göre, insanlığa bir tarafıyla hizmet
etmiş diğer tarafıyla da kıyıma sebep olmuştur.
Gücün ve bilimin kimin elinde olduğudur asıl
mesele.
Genel olarak son yüzyılda dünyada yaşananlara
baktığımızda bilimde ileri ama insanlıkta geri olan küresel emperyalistlerin
yeryüzünün neredeyse her karışını enkaz haline getirdiğini görürüz. Nerede bir
savaş, karışıklık, yokluk, açlık sefalet varsa bunun arkasında bilimden,
çağdaşlıktan medeni olmaktan bahseden bilimde ileri eğitimli emperyalist
ülkeler vardır.
Geçmişte dünyayı besleyen Afrika Kıtasının
bugün açlık, susuzluk ve iç savaşlardan kırılıyor olma sebebi “bilimde ve
teknolojide ileri, medeni Batının!” doymak bilmez kan emiciliği değil midir?
İki Cihan Harbinde ölen yüz milyon insanı,
sömürgelerde katledilen on milyonlarcasını, son 30 yılda yaşanan işgal, savaş,
darbe ve iç savaşları çıkartanların “bilimde ileri, kendisini modern ve medeni
diye addeden”Batı ülkeleri olduğunu anlamadan bilim meselesi ve bilimin gayesi
hakkında doğru tespitler yapmak mümkün müdür?
Herşey gayesi ile kıymetli. Ve onu kullanan
kişi ile.
İslam Dünyasının o veya bu sebepten güçten
düşmesiyle, Batı süreç içinde bilimsel gelişmeleri de iyi kullanarak siyasi ve
askeri hakimiyetini tesis etti.
Aslında Aydınlanma Çağı, kilisenin ve
genellikle kiliseyi kendi çıkarları için kullanan iktidarların tahakkümüne
karşı ortaçağ karanlığından çıkabilmek için isyan dalgasıydı. O zaman din
kılıcını elinde tutan ve bu konuda kimseye söz ve yaşam hakkı tanımayan iktidar
ve Kilisenin karşısına bir şey çıkartmak zorundaydılar. Kilisenin tanrısının
karşısına bilim tanrısını çıkardılar. Daha sonra her durumda çıkarlarına göre
pozisyon alabilen siyasi iktidarlar, bilim kılıcını elinde tutanlarla Kiliseyi
“ortak düşman olan İslam-Doğu” ile mücadelede aynı safta birleştirebilme
maharetini gösterdi ve o zamandan beri maddi manevi her yönden ruhumuzu ve
bedenimizi sömürüyorlar.
Bu gün bilim kılıcıyla değerlerimize düşman
olan zihniyetin ortak özelliği seküler bir anlayışla Batıcı bir yaşam tarzını
benimsemeleridir. Batının bilimi insanlığı tahakküm aracı olarak kullanma
şeklinde tasvir edeceğimiz hastalıklı zihin yapısı bizdeki seküler Batıcı
bilimcilerde de aynıyla mevcut.
Hani “akla ve bilime uygun, çağdaş ve medeni
ülkelere göre, bilimde yeri yok” şeklinde geveledikleri klişeler üzerinden
“medeni, çağdaş, bilimci, akılcı” olmayı kendilerine, “gerici ve bilim
düşmanlığı yaftasını da bize yapıştırdıkları meseller var ya, işte bu, bilim
kılıcıyla insanlara tahakküm etme hastalığından kaynaklıdır. Emperyalist
ülkelerin yüz milyonları katledip “insan hakları ve özgürlüğü” kimseye
bırakmadıkları gibi…
Ülkemizde son dönemde inançlı insanların bilim
ve teknolojide yaptığı her hamle, bilim tanrısına tapan laik sekülerBatıcı zihniyeti
neden bağırtıyor biliyor musunuz? Milleti tahakküm aracı olarak kullandıkları
bilim tanrısına inanmanın temelini oluşturan seküler zihin yapısı ve yaşam tarzının
çöktüğünü görüyorlar da ondan.
Hem Müslüman ve inançlı olacaksın ve hem de
bilimde ileri gideceksin öyle mi?
Ülkemizde kim bilim sopasıyla bu milleti
dövmeye çalışıyorsa bu toprakların en yobaz ve bağnaz kesimi odur. Kemalist
laik çağdaş sekülerBatıcıların ortak noktasıdır bu. Emperyalist Batının
oryantalist politikalarla beyinlerini ele geçirdiği kesim yani. Batı
hayranlığını, Batılı gibi yeme-içme yaşamayı “bilimsel” zanneden ama aslında
kendi kökünden kopartılmış, savrulan zavallılar.
Uzay araştırma merkezi açıldığında, İHA-SİHA
Uçan araba projeleri ortaya konulduğunda en çok dalga geçen, meseleyi ayağa
düşürmeye çalışanların, her meselede “bilimden, akıldan teknolojiden” bahseden
kesim olması garip değil mi? Millete tahakküm araçları ellerinden gittiği için
bunu yapıyorlar. On yıllardır bilim
adına ortaya koydukları hiçbir şey olmasa da,klişe cümleleri söyleyerek bu
tahakkümü sürdürme hevesleri her hamlede ellerinden kopup gidiyor çünkü.
Yıllarca cebri olarak imkanlarını gasp ettikleri
inançlı insanların, aynı geçmişte olduğu gibi ilmi çalışmalarla ortaya
koydukları şeyler “bilim sekülerlikle olur” tezini çöpe atıyor ya, deliriyorlar.
Herşey gayesine göre kıymetlidir. Güç, bilim,
teknoloji adına ne derseniz deyin, kötünün elinde kötülüğe hizmet ediyorsa
hiçbir kıymeti yoktur.
Batının bilim tarihi yalan üzerine
kuruludur.Askeri ve siyasi tarihinde olduğu gibi, sosyal bilimler diye teorisini
bizden apararak kendi kısır zihinlerine göre oluşturdukları gibi, bilim
tarihleri de yalan ve yağma üzerine kuruludur. Tabi bizdeki Batıcıların tarihi
de…