Batman Kitap Fuarı'nda kitap kokusuyla kardeşliğe yürümek
Anadolu insanı türküler gibi sıcak, içten, türküler gibi coşkuludur… Geçen ay sonu gittiğim, Batı kentlerinin soğuk ve insanı yoran, yıpratan yalnızlığından sonra Doğu şehirlerinin birinde Batman’da bir buluşma yaşadık.
Batman
4.Kitap Günleri, salgın sonrası belki de gittiğim ilk
kitap fuarıydı. Ne çok şeyi özlemişiz, kitap kokusunu, dost sohbetini, şehrin
kalabalığını, çocukların şenlikli dolanışlarını kitapların arasında, ne çok
şeyi özlemişiz. En çok buluşmayı, tanışmayı, görüşmeyi, bir olmayı özlemişiz
dostlar.
Batman genç bir şehir. Bana neredeyse mihmandarlık
yapan Mehmet Sait, “hocam Batman sizden genç, otuz yaşında” diyor. Bana
genişliğiyle Şanzelize Caddesi’ni andıran Diyarbakır Caddesiyle, modern yapısı,
sımsıcak insanları ile ilk defa gittiğim bir şehri çok sevdim.
4.Kitap Fuarı oldukça coşkulu geçti. Behçet Gülenay kitap fuarı için
çırpınan yüreklerden. Başındaki onca telaşeye rağmen bizleri ne güzel ağırladı.
Anadolu insanının yürekleri gibi geniş sofraları var, sıcak muhabbet kokulu
çayları var sonra beraber söylediğimiz türküleri.
“Gelmiş
bahar geçmiş yazlar/Neyleyim / Dinleyin derdimi dağlar söyleyim /O yardan bir
haber verin /Öleyim vallah vallah/Öleyim billah billah…”
Batman sonbaharın güneşli, sıcak günlerinde bizleri
dostlukla, kardeşlikle kucakladı. Kitap fuarında heyecanlı, okumayı özlemiş bir
kalabalık coşkuyla dolaşırken bir genç delikanlı karşıma dikildi.
Çok özel bir delikanlı, sanki beni bekliyordu, sanki
bu fuara onun için gelmiştim. Elindeki kitabını gösterdi ben yazar, şair,
ressam, sanatçı Mehmet Sait Kaya diye tam karşımda gülen gözleriyle, tertemiz
yüzüyle öylece heyecanla karşımdaydı. Tam da oğlum Mustafa Harun gibiydi. Bir
anne şefkati hissettim onun coşkusunu, masumiyetini, samimiyetini görünce.
Şiirleri vardı, resimler yapıyordu. En çok kitap okuyan ödülünü almıştı. Özel
bir genç olarak sınırlarını zorlamış örneklik gösteriyordu Sait. Sazıyla
türküler söylüyordu coşkulu, sıcak, temiz…
“Ölürsem gökyüzüne gömsünler beni
Bulutlar kefenim olsun mavi sancak
Bir mısra olup buharlaşayım bedenimden
Bir damla şiir gibi düşeyim gökyüzünden
Toprak kokusu gibi yağmurlu bir hazanda
İçine çeksinler sevdalı yürekler şairi
Ölürsem gökyüzüne gömsünler beni
Kuş sesleri ardından ezanlar yükselen göğe
Kuşlar kanatlarıyla taşısınlar tabutumu
Ve kar sularıyla sulasınlar her Perşembe” (Mehmet Sait
KAYA)
Sazını çalarken söylediği türküler, Neşet Ertaş’ın
hüznünü yüklenmesi, Adıyaman türküsünü söylerken ozan yürekli bir duyarlı şair
oluyor…
“Adıyaman
yolu yaman vay vay yavrucağım, amman yavrucağım dön gel dayanamam, sesimi duy
ver elini, kalk gidelim dağlara, tütün kokan ovalar, dön gel dayanamam…”
İnanıyorum güzel günler gösterecek bize Mehmet Sait Kaya. O çok özel bir çocuk,
tüm olumsuzlara rağmen, tüm imkânsızlıklara rağmen sınırlarını zorlayarak
çırpınıp duruyor. Türküler söylüyor coşkuyla, aşkla, hüzünle, şiirler yazıyor
içten, derinlikli ve kitaplar okuyor kimsenin okuyamayacağı kadar. Ve o masum
güzel yüzüyle hep tebessümle bakıyor herkese hep gülüyor. Mehmet Sait gülünce
hepimiz gülüyoruz. Bizim özlem duyduğumuz gençliği yaşıyor. Diyorum “Mehmet
Sait namazlarını kılıyor musun?” “Kılmam mı hocam kurban olurum Rabbime” diyor.
Her anlamda bilinçli, şuurlu bir gençle olduğumu anlıyorum…
Rabbim böyle gençlerimizin sayını artırsın. Mehmet
Sait’in öncü, örnek bir genç olacağına inanıyorum. Öyle zaten, çok güzel bir
örneklik gösteriyor her şeyiyle… Selam olsun ona ve onun gibi gençlerimize…
Bizleri karşılayan kardeşimiz Behçet Gülenay adeta Batman halkının ve çocukların yüreklerini
fethetmiş. Onun kitaplarına sıra olurken kenarda öylece imrenerek baktık niye
yalan söyleyeyim. Ama öylesine güzeldi ki kitaplara koşması çocukların
gençlerin. Behçet Gülenay’ın “Elma Isırığı” adlı kitabına ilgi büyüktü. Ve
yazdığı çocuk kitapları tükendi. Batman halkının kitap okuduğuna şahit olduk
böylelikle.
Okul programımı, öğrenci sayısı fazla, şehrin gelir
seviyesi düşük bir bölgesinde yapıyorum. Bulunduğum derslikte toplanmış
çocuklarımıza konuşuyorum. Beni soluksuz dinliyorlar. Aynı zamanda fedakâr ve
her anlamda verimli olmaya çalışan öğretmenler de dinliyorlar beni. O zaman
daha bir samimiyetle yürekten konuşuyoruz. Değil mi ki buraya buluşmaya,
bilişmeye, kardeşliğe gelmişiz. Onlara Martı Jonathan’ı anlatıyorum. Tıpkı onun
gibi kanatlarınızı açıp çok uzaklara giderek kendinizle yarışabilirsiniz diyorum.
Okul Müdürü Abduselam Lale Bey her anlamda kuşatıcı bir
eğitimci, öğretmenleri, öğrencileri büyük bir yüce gönüllükle idare ediyor.
Kısıtlı imkânlara rağmen güzel bir eğitim vermeye çalışıyorlar.
Batman Valisi Hulusi Şahin’e, Millî Eğitim Müdürü
Mahmut Kurtaran’a şükranlarımı, Batman Milli Eğitim’e, Bizi ağırlayan Batman
halkına, emeği geçenlere, yayıncım Ünsal
Ünlü’ye, Behçet Gülenay kardeşime, Abdulselam
Lale müdürümüze teşekkürlerimi sunuyorum…
İstanbul’a döndüğümde, Batmanda’ki okulumuza Vicdan Hareketi Gökçe Değirmen’le
yardım yapma kararı alıyoruz. Ve bir yardım kampanyası başlatıyoruz. Kardeşlik
zamanlarında, beraber türküler söylediğimiz gibi, ortak bir kaderi yaşarken
yaralarımızı da beraber sarmalıyız diye düşünüyoruz. Gökçe kızın da yaraları
sarılacak, kardeş acısını dindirecek yeni başlangıçlar olacak, cömertçe yeni
sevgilerle onaracak kendini ve yeniden küllerinden doğanlar gibi yardımlara
koşacak. O gün bu gündür işte. Bizler hep birlikte şimdi bu kardeş okulumuza ve
1233 çocuğumuza yine özel eğitimli iki okulumuza ve özel insan güzel çocuk
Mehmet Sait’e güzellikler taşımak için çıkıyoruz yola. Kardeşlik bunu
gerektirir çünkü. Çünkü vatanımızın her karışı bizim için birdir, kutsaldır, kardeşçe,
dostça yaşayacağımız toprağımızdır.