Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2964.24
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Mart 2021

Batı'dan gelen!

Aslında sadece Batı’dan gelen değil, bu topraklara dışardan gelen, ister sol ister kapitalist isterse İslamî görünümlü her hareket-ideoloji bu toprakların ruhunu karartmak için kullanılan bir manivela vazifesi gördü yıllarca…

Ama hakim güç Batı olduğu ve içimizde kurumsallaşması daha fazla olduğu için Batıyı merkeze alarak diyoruz ki, Batının dayattığı hiçbir şeyde bu ülke için hayır yoktur !

İyi olanı, bize iyi gelecek olanı zaten istemezler.

Genel olarak insanlığın faydasını gözeten meseleler de ise, Batı kendi kültürüne, anlayışına, ahlâkına ve kapitalist kârına göre kurallar belirleyip o şekilde dünyaya dayattığı için bize uymamakta ve sonucu yanlışa çıkmaktadır. Meselâ kadın haklarını koruyan dedikleri İstanbul Sözleşmesinde olduğu gibi…

İstanbul Sözleşmesinin, Batı hayat tarzını dayattığı ve bizim kültürümüzle hiç alakası olmayan bir kadın, aile, çocuk ve cinsellik anlayışına sahip olduğu ve yıllardır uygulanmasına rağmen iddia ettikleri gibi kadını korumak şöyle dursun, daha beter sonuçları doğurduğu ortadayken bunu savunmanın amacı ne olabilir?

***

İstanbul Sözleşmesini feshetme kararından sonra feveran eden kesimlere bakıyorum da, bu insanların zihnileri neden bu kadar karışık anlamakta zorlanıyorum. Özellikle Solcu görünen kesimlerin durumu çok vahim…

Üniversitede hocalık yapan sol görüşlü bir akademisyenle mülakat yapmıştım geçmiş zaman. Haysiyet sahibi nadir sosyalistlerdendi. Malum, şimdi bizde solcu takılanlar TÜSİAD gibi kapitalizmin koçbaşı kurumların desteğiyle varlık bulduğu bir zamanda, haysiyet sahibi, ideolojisine gerçekten sadık insan bulunca memnun oluyor insan, zıt kutuplarda olsa dahi…

Hoca sol hareketler üzerinden bahsederken sosyalizmin Batı'da algılanışı ile bizdeki algılanışı üzerine konuşmuş ve “Batı'da işçi hareketleri kapitalizmin çerçevesini çizdiği hayattan ve sömürü düzeninden memnundur. Yani ülkesinin dünyanın mazlum ülkelerini sömürerek elde ettiği güce, refah seviyesine hiç itiraz etmez ve bundan rahatsızlık duymaz. Onların solculuğu Batı emperyalizmin genel sınırları içindedir.” Yani “solcu” ama emperyalizmden rahatsız olmayan solcu demek istiyordu…

Bugün ülkemizdeki solcuların durumu böyledir. Aslında daha vahimi bunlar emperyalist kuşatmaya karşı direnen her yapıyı her fikri her inancı maddi manevi yıkmakla görevliymiş gibi hareket etmekten çekinmemekteler…

Solcular derken aslında ülkemizdeki sol, CHP kıvamındaki laik Kemalizm savunucusu ama bir yandan da eşcinselliğin yılmaz savunucusu olan yekpare bir zihniyetten bahsediyorum.

Gözle görünür olanları işte sanatçıları yazar gazeteci siyasetçilerinin genel argümanı “solcu” olmak olan ama solculukla alakası da olmayan zihniyet yani.

Sosyalizmin Kemalizm ile herhangi bir ortak noktası olabilir mi mesela?

Veya eşcinselliğe dibine kadar karşı çıkan ideolojinin eşcinselliği savunan bağlıları?

Bunu yapanlar genel olarak sorunun gerçekten kaynağıyla ilgilenmediler hiçbir zaman. Suçun oluş sebepleri, yaşam tarzının ortaya çıkarttığı vahşeti, gerçek suç ve gerçek cezayı hiç konuşmadılar.

***

Gerçekte, AB fonlarıyla beslenen, aile kavramına, erkeklere ciddi olarak düşman olan bir kesim kadın haklarını koruma adı altında her türlü rezaleti savunuyor.

Bu derneklerin fonlandıkları yere ve aldıkları paraların gittiği yere iyi bakmalı…

Suç, suçun oluş sebeplerini ortadan kaldırmadan bitmez. Suçun cezası ne olmalıdır ki caydırıcı olsun?

Alkol, zina, aile değerlerini yıkma, geleceğimiz olan nesillerin heba edilmesi birbirini besleyen bir yaşam tarzının ortaya çıkardığı cinayetler silsilesidir.

İktidar, İstanbul Sözleşmesini fesh etme kararıyla yanlıştan dönmüş ve doğru bir adım atmıştır. Çok şükür. Bundan sonrası o sözleşme baz alınarak yapılan yasaların ortadan kalması olmalıdır. Nafaka prangasıyla erkekleri mahkum eden ve hatta bazıları için ömür boyu gelir kapısı olarak görülen bu uygulama aile kurumunu yıkımını kolaylaştıran bir uygulamadır.

Bir de bu sözleşme yokken sanki ülkede kadınları sürek avıyla yakalayıp kesiyorlarmış gibi bir hava oluşturuluyor.

Kaldı ki estirilen rüzgar tamamen manipülatif ve algı oluşturmaya dönüktür. Hala aynı iddia üzerindeyim. Ülkemizdeki suç oranları, kadına şiddet, taciz tecavüz cinayet vesair suçlar dünyanın bir çok ülkesinden daha azdır. Ve istatistikler de bunu doğrulamakta. Bir can bile zarar görse “çok” gözüyle bakmalı ama yapılan algı operasyonlarına da dikkat etmeliyiz.

Batıya insanlık öğreten bir inancın ve medeniyetin çocukları olarak kadını, çocuğu, mazlum insanı koruyacak yasa yapmaktan aciz miyiz ki Batının dayattığı yasaları, sözleşmeleri kabul ediyoruz?

Ağacı kendi kökünden kopartıp başka bir yerde büyütmeye çalışmak o ağacın kurumasına sebep olur.

Problemimiz kendi kökümüzden kopartılmak, inancımızdan kültürümüzden uzaklaştırılmak.