Afganistan'ı Nasıl Gördüm
(Prof. Dr. İbrahim Halil Çiçek
Hoca Efendinin İzlenimleri)
Bir program nedeniyle
Afganistan’ın Herat Şehrine altı günlük bir ziyarette bulundum. İki gün
Kabil’de geçirdim. Dört gün de Herat’ta kaldım. Hem Kabil’de hem Herat’ta üst
düzey bazı yetkilileri ziyaret etme imkânı buldum. Tabii giderken hazırlıklı
gittim. Buralarda Taliban yönetimiyle ilgili duyduğum olumsuz hususlar hakkında
Arapça hazırladığım 9 sayfalık bir öneri paketiyle gittim. Burada duyduklarımı
münasip bir dille sözlü olarak da anlatmaya çalıştım. Yazılı olarak da sundum.
Anlattıklarımdan son derece memnun olduklarını gördüm. Bunu daha üst düzeylerde
olanlara ileteceklerini de söylediler.
Birinci gündemim kadın eğitimi
konusuydu. Şunu peşinen ifade etmem gerekir ki, buralarda Taliban yönetimiyle
ilgili anlatılan olumsuzlukların doğru olmadığını gördüm. Örneğin çarşıya kadın
sokmayan, kadına yüzü açık olarak evinden çıkma iznini vermeyen bir yapı asla
yoktur. Kadınların isteyen yüzü peçeli isteyen de saçlarının bir kısmı
görülecek şekilde yüzü açık olarak serbestçe dolaştıklarını, alışveriş yaptıklarına
şahit oldum. Ayrıca Kabil Hava limanında birçok kadının çalıştığını da bizzat
gördüm.
Taliban asker ve polislerinin
kimseyi incittiklerini veya bağırdıklarını -bir defa hariç- bile görmedim.
Hayatın, ticaretin, idarenin normal akışında devam ettiğini gördüm. Taliban
yönetimi Batının/Amerikan’ın İslam karşıtlığı üzerine kurgulanmış bakış
açısıyla vahşî bir yönetim olarak kabul edilip bütün dünyaya başarısız,
acımasız ve vahşi bir yönetim olarak lanse edilmek istendiğini müşahede ettim.
Yani Taliban yönetimine karşı hem içerde hem dışarıda ideolojik bir bakış
açısının olduğunu ve dolayısıyla bütün iyiliklerinin görmezlikten gelindiği ve
hatalı bazı durumları cımbızlanarak dünya medyasına kasıtlı bir şekilde servis
edildiğini gördüm. Oysa Taliban hükümetinin belki dillere destan birçok
başarıya imza attığını kimse görmek istememektedir.
Evet, bazı hataları vardır ve bu
gayet normaldir. Çünkü 44 yıllık bir savaş geçmişi olan ve Amerikan’ın bütün
pisliklerini, insan artıklarını bıraktığı, hırsızlık, rüşvet ve insan ticareti dâhil
her türlü rezaletin olduğu bir Afgan toplumundan bahsediyoruz. Bütün bunlara
rağmen idareyi ele alan Taliban hükümeti elinde fazla kalifiye eleman
olmamasına rağmen iç emniyeti çok güçlü bir şekilde sağlamıştır. İnsanlar rahat
bir şekilde ticaretini yapıyor, işine güvenli bir şekilde gelip gidebiliyorsa,
toplumdan tüm pislikleri atabilmişse, bu bir başarıdır. İş başına geldiğinde
bir Amerikan doları 115 Afgan lirası iken bu gün bir dolar 67 Afgan lirası
olmuşsa bu başarı değil de nedir?
Herat’ta bana rehberlik eden
Afgan bir mühendis ki, iyi Türkçe konuşuyordu bana şunları anlattı: “Taliban
hükümeti gelmeden önce hırsızlık, kapkaççılık, insan ticareti, çocuk kaçırma dâhil
her şey yapılıyordu. Hatta Taliban gelmeden iki gün önce yolda telefonla
konuşurken telefonumu biri elimden kapıp motosikletle uzaklaştı. Taliban,
hükümet olduktan sonra bunların hepsi yok oldu ve iç güvenlik çok güçlü bir
şekilde sağlanmış oldu” dedi. Ayrıca görüştüğüm hükümetin önemli adamları son
derece mütevazı, kibar, diplomatik usul ve adabı bilen, İslam’ın izzetini
korumaya çalışan ve bununla iftihar eden samimi insanlar olarak gördüm.
Toplumda çok fakirlik var; ama
bu, dün yönetime gelmiş Taliban’ın suçu değil, eseri de değildir. Her halde
Taliban’ın elinde sabahtan akşama her şeyi düzeltecek sihirli bir değnek yok.
Eğitim kurumlarını de zayıf gördüm. Buna acilen çözüm bulunması gerekir.
İşsizlik ve dolayısıyla fakirlik da fazla var. Zira nüfusun çok arttığı modern
zamanlarda işsizliğin en büyük çözümü sanayidir. Afganistan’da da sanayi yok.
Onların eğitimde, sanayileşmede, ticarette, idarî yapılanmada ve bazı yapıların
kurumsallaşmasında Türkiye gibi Müslüman ülkelerin tecrübelerinden istifade
etmeye ihtiyaçları vardır. Müslüman ülkelerin hem halk olarak hem yönetim
olarak onlara lojistik destek sağlamaları İslamî ve de insanî bir vecibedir.
Taliban’ın bu sade yaşamları devam ederse çok şeyler başarabileceklerini
düşünüyorum.
İktidarın bol imkânları, lüksü ve
şatafatı ilerde onları bozmazsa, şu an için durumları gayet iyidir. Ne var ki,
İslam dünyasının herhangi bir ülkesinde siyasî, iktisadî, ahlakî, ilmî veya
teknolojik alanlarının birisinde bir başarı kaydedildiğinde hemen lanetli gizli
bir el devreye girer ve onu bir şekilde bozar ve hedefinden saptırır. Bu
lanetli el kimindir nasıldır ve ne biçimde çalışır fazla kimse bilmez. İşte
böyle mel’un bir elin tehlikesi her zaman Taliban için de pusudadır.
Kadın eğitimi konusunda vasat bir
çözüm üzerinde çalıştıklarını anladım. Eğitim kurumları zayıftır, sanayi yok
denecek kadar azdır ama üzerinde çalıştıklarını da ifade ettiler. Et pirinç ve
ekmek gibi temel gıda maddeleri boldur ve hayat çok ucuzdur. Trafik çok yoğun
ve düzensizdir. Ancak insanlar birbirlerine karşı hoşgörülüdür. Ayrıca birilerinin burun kıvırdığı ve bir şey
beceremeyeceklerini düşündüğü o mollalar kendilerini nasıl bir dünyanın
izlediğini ve siyaseten karşılarında kimlerin, hangi güçlerin olduğunu, onlara
karşı ne tür manevralar peşinde olduklarını iyi biliyorlar.
Son olarak şununla bu notlarımı
bitireyim: Bizim Afganistan’da üç tane TİKA ofisimiz aktiftir. Herat’ta birkaç
gün kaldığım için Herat TİKA ofisinin maşallah çok iyi çalıştığını gözlemledim.
Yaptığı güzel ve kalıcı hizmetlerle toplumun gönlünde adeta taht kurduğunu
gördüm. Hem Herat başkonsolosu Sinan İlhan Bey mütevazı ve sevecen kişiliği ile
hem de Herat TİKA koordinatörü Arafat Deniz Bey çalışkanlığıyla Herat’ta çok
olumlu izler bırakmışlar. Özellikle TİKA koordinatörü Arafat Bey zeki, cesur,
cömert, özgüveni yüksek, nerde ne yapacağını bilen, izzet nefsini koruyan, inisiyatifini
kullanan ve iki ülke halkları arasında köprü olma görevini bilinçli bir şekilde
yerine getiren bir diplomat olarak gördüm. Hem kendisini hem de başkonsolosu
buradan tebrik ve takdir ettiğimi ifade etmek isterim. Bu tür diplomatlar
Türkiye’nin yüz akıdır. TİKA’nın çalışmalar sonucunda nasıl bir Türkiye
sevgisinin oluştuğunu gördüm. Bu da koordinatörün uygun bir şekilde inisiyatif
kullanmasıyla başarıldı. İdarecinin en büyük başarı sırlarından biri kuşkusuz inisiyatif
kullanabilmesidir.