Bu hafta ilk ve orta dereceli okullarımızda Ramazan Bayramı tatili ile birleştirilen ikinci dönem ara tatili başlıyor. Açıkçası çocuklarımız yoğun sınav haftasının ardından rahat bir nefes alacak. Son yıllarda bayramlar tatile çıkma dönemi gibi algılanmaya başlandı. Bayramlarda çocukların başta akrabalarıyla sonrasında da sevdikleri yakın çevreleriyle bir araya gelmesi beklenirken, “siz gidin ben gelmeyeceğim, evde duracağım” söylemlerinin sıkça duyulduğu bir dönem içerisindeyiz. Çocuklarımızı eleştiriyoruz. Asosyal oldu diyerek yakınıyoruz. Peki çocuklarımızın bu davranışı ya da düşüncesi nasıl oluştu diye düşünüyor muyuz?
Bu hafta ilk ve orta dereceli tüm okullarda ikinci dönemin birinci yazılıları tamamlanmış olacak. Ardından gelen bayram ziyaretlerimizin gündem konusu da pek tabii ki “sınav sonuçları nasıl?” olacak. Zaten alternatifi olarak da “dersler nasıl, karne nasıl?” soruları hazır olda bekliyor. Yetişkinler çocukları, gençleri sürekli sorguluyor. Sürekli bir beklenti halindeyiz. Aralara örtük bir biçimde kıyaslama cümlelerimizi de ekliyoruz. Ziyaretleri görev bilinci ile yapıyoruz. Şefkat ve keyiften yoksun…
Çocuklarımıza ve gençlerimize kendi beklentilerimize yönelik sorular sorup kendi değer yargılarımıza göre cevaplar bekliyoruz. Onlarla inatlaşıp öfkelendirdiğimizde şakalaştığımızı düşünüyoruz.
Bu bayram karşılaştığımız çocuklara, gençlere sadece hâl hatır soralım. Duygularından, hobilerinden bahsedelim. Sağlıklarını soralım. Hayallerinden bahsetmelerine olanak tanıyalım.
Bize maaşımızın ne kadar olduğunun sorulmasından nasıl ki pek hoşnut olmuyorsak çocuklarımıza da sınavlardan kaç puan aldıklarını sormayalım.
Bir de son olarak ülke gündemi hareketli. Özellikle ilkokul çağı çocuklarımızın yanında söylemlerimize dikkat edelim. Her çocuğun kendini güvende hissetmesi en doğal hakkı. Onlar yetişkin dünyasının sembollerini çok farklı olarak imgeleyebilirler.
Hepimize şimdiden hayırlı bir bayram diliyorum.