McCaw, Trump yönetiminin hayata geçirdiği kararname ile tutuklanan Columbia Üniversitesi öğrencisi Mahmud Halil'in durumu ile Filistin aktivizmine yönelik İslamofobik yaklaşımları AA muhabirine değerlendirdi.
ABD'de başkan Donald Trump'ın göreve gelmesinin ardından 30 Ocak 2025 tarihinde imzalanarak ve yürürlüğe giren kararname ile üniversite kampüslerinde Filistin yanlısı eylemlerin yapılmasının yasaklandığı ve bu eylemlere katılan kişilerin oturum ve vizelerinin iptal edileceği ilan edilmişti.
Bu kapsamda ay başında aktivist Mahmud Halil'in tutuklandığını hatırlatan McCaw, halen Halil'e herhangi bir suçlama ve yargılama kararının yöneltilmediğini anlattı.
"Filistinli protestocular bununla gurur duymalılar"
ABD'de Trump yönetimince hayata geçirilen bu uygulamanın, geçmişte soğuk savaş döneminde de kullanılan, terörizmi desteklemeyle ilişkilendirilen bir yasa olduğunu anımsatan McCaw, günümüzde Filistin'e destek verdiği için bu uygulamaya tabi tutulan kişilerin açıkça hukuksuzluğa maruz kaldığını söyledi.
McCaw, Filistin etki alanının ABD'de artmasından duyulan rahatsızlığa karşı hayata geçirilen bu uygulamanın, Filistin aktivizmi için onur duyulması gereken gelişme olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Bu, Trump yönetiminin, terörizmi desteklemeyle ilgili birkaç ulusal güvenlik yasasından bahsederek yapmaya çalıştığı aslında bir kandırmacadan ibadet. Yasa için kullanılan bu argümanlar, Filistin yanlısı aktivistlerin insan hakları mitingine katılmasıyla ilgili olup terörle herhangi bir alakası bulunmuyor. Trump yönetimi, Soğuk Savaş dönemi Göçmenlik ve Ulusal Güvenlik Yasası'na atıfta bulunarak, Dışişleri Bakanı'na ABD dış politikasını etkileyen her bireyi sınır dışı etme ve yasal daimi ikametgahını iptal etme yetkisi veren nadiren bilinen bir yasayı gündeme getiriyor. Bu, Filistin yanlısı öğrenci protestocularının, insan hakları savunucularının ve öğrenci aktivistlerinin ne kadar etkili olduklarını gösteren bir kanıt olup, onlar gurur duymalıdır."
Halil'in bu yasa kapsamında tutuklanmasıyla ilgili tartışmalar devam ederken, hakkında sınır dışı kararı alınan daha başka kişilerin de bulunduğunu, üstelik bu kişilerin Müslüman da olmadığını belirten McCaw, "Trump yönetimi şu ana kadar bir öğrenciyi daha sınır dışı etti. Hindistanlıydılar, Müslüman değillerdi, ancak Filistin yanlısı bir insan hakları aktivistiydiler ve hükümetin yeni uygulamasını kullanarak kendilerini sınır dışı ettiler." dedi.
"Filistinlilerin haklarını desteklemek, ABD yasalarını ihlal etmek değildir"
ABD'de, İsrail ve onu destekleyen ABD yönetimi aleyhinde insan hakları aktivistleri ve vicdanlı bireylerin barışçıl eylemler yaptıklarını belirten McCaw, "Bu başkanlık kararnamelerinin birçoğu, yeni bir Müslüman yasağı oluşturmak ya da Filistin yanlısı insan hakları savunuculuğu yapanlar, vizeyle burada olan öğrenciler ve diğer türlerde vizeye sahip çalışanları soruşturmak ya da sınır dışı etmek için bir çerçeve oluşturuyor. Filistin insan haklarını desteklemek, ABD yasalarını ihlal etmek değildir." dedi.
McCaw, ABD'deki siyaset kanadının da Filistin yanlısı aktivizmi yanlış gösterdiğini, barışçıl eylemleri antisemitizm ile bağdaştırdıklarını ve bu nedenle ABD toplumunda İslamofobinin ciddi oranda arttığını kaydetti.
CAIR'in geçtiğimiz günlerde yayınlanan, ABD'deki İslamofobik vakaları ele aldığı raporuna da değinen McCaw, şöyle konuştu:
"Amerika'da İslamofobi en yüksek seviyeye ulaşmış durumda. CAIR, 2024 yılında 8 bin 600'den fazla sivil haklar şikayeti aldığını, bunların çoğunun okulda, iş yerinde ve kolluk kuvvetleriyle yapılan etkileşimlerde meydana geldiğini rapor etti. Açıkça söylemek gerekirse, ABD hükümetinin İsrail'e ve Gazze'deki soykırıma verdiği destek, Amerika'da büyük bir değişime neden oldu. Artık İslamofobi ne yazık ki ABD'de daha da güçlendi. Çünkü Amerikan halkı, hükümetin yurt dışındaki Müslümanları aşağılayan İsrail'i açıkça desteklediğini görüyor ve maalesef bu, Amerika'da da benzer şekilde yaşanıyor. CAIR gibi gruplar, İslamofobiye ve bu tür şiddet ve ayrımcılığa yol açan anti-Müslüman politikalara karşı mücadele ediyor, edecekler."
Özellikle Mahmud Halil'in tutuklanması sonrasında bu İslamofobik eylemlerin sokaklardaki karşılığının görülebildiğini belirten McCaw, ABD'li Müslümanlar olarak bu hukuksuzluğa karşı her zaman duracaklarını, kişilerin dini veya etnik mensubiyetlerine bakmaksızın Hristiyan, Yahudi, veya Müslüman olsalar dahi aynı şeyi savunmaya devam edeceklerini ifade etti.
Hükümetin uygulayacağı hiç bir baskı veya yaptırımın haklı olan mücadeleyi durduramayacağına vurgu yapan McCaw, sözlerini, Mahmud Halil'in tutuklanması sonrasında sokaklarda gösteriler yapan binlere verdiği mesaj ile tamamladı:
"Son olarak, Filistin insan haklarını destekleyen herkese güçlü kalmalarını söylüyorum. Çok fazla sayılarla, mitinglere katılmaya devam edin, hükümetin sizi yıldırmasına izin vermeyin. Bir kalabalığı tutuklayamazlar. Şu anda, Trump yönetimi, Mahmud Halil gibi öğrenci aktivistlerini sınır dışı edip edemeyeceklerini görmek için denemeler yapıyor, ancak biliyoruz ki, Amerika'daki öğrenci protestocularının ve aktivistlerinin büyük çoğunluğu aslında Amerikan vatandaşlarıdır. Bunu başaramayacaklar. İster Hristiyan, ister Müslüman, ister Yahudi olsunlar ve biz yılmamalıyız. Filistin insan haklarını talep etmeye devam edeceğiz."
Halil'in tutuklanması
ABD'de Columbia Üniversitesi protestolarına öncülük eden aynı üniversitenin yüksek lisans öğrencisi Filistinli aktivist Mahmud Halil, 3 Mart'ta eşiyle evine girerken gözaltına alınmıştı.
Aktivistin avukatı Amy Greer, Halil'in, "yeşil kartlı daimi ikametgah sahibi" olarak ABD'de bulunmasına ve eşinin ABD'li olmasına rağmen ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi yetkililerince tutuklandığını ve yeşil kartının iptal edildiğini belirtmişti.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, sosyal medya platformu X'teki hesabından paylaştığı mesajda, "Amerika'daki Hamas destekçilerinin vizelerini veya yeşil kartlarını iptal edeceğiz, böylece sınır dışı edilebilecekler." ifadesini kullanmıştı.
Avukatlarının mahkemeye başvurması üzerine ABD'de bir yargıç Halil'in sınır dışı edilmesine geçici engel kararı koymuştu.