Zulüm biter
Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Dünya sınırları yeniden
şekilleniyor ve belli ki farklı bir tarih yazılıyor. Hepimiz uyanık olmalıyız.
Bu hengâmede zulmün, sömürünün, katliamın, soykırımın ne vakit ve nasıl
biteceğini düşündüm. Aklıma gelen çözümleri paylaşacağım. Bu konuda katkılar,
tenkitler ve değerlendirmeler yapılırsa sevinirim. Zira bu mesele özelde
Türkiye’nin, ama genelde İslam âleminin ve bütün insanlığın derdidir. Öyleyse
başlayalım:
İnsanlar, bilhassa Müslümanlar her konuda faziletli, ahlaklı
ve hakkaniyetli olduğunda. Fani dünyaya bağlanmadığımızda, süfliliklere düşkün
olmadığımızda. İsraftan kaçınıp iktisada yöneldiğimizde.
Sosyal medyada bebeklerin katili olan Siyonist İsrail ve
emperyalist ABD ile İngiltere, Almanya ve Fransa’nın aleyhinde iki satır yazınca
sosyal medya hesaplarımız sınırlanıyor, hatta kapanıyor. Öyleyse şikâyet etme
yerine kendi internet dünyamızı kurduğumuzda.
Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi’nin Türk mü, Kürt mü, Arap mı
olduğu gibi kısır ve abes bir çekişmeye girmeyip onun Kudüs’ü kurtaran cesur,
kahraman ve cihangir Fatih olduğunu idrak ettiğimizde.
Son yıllarda bazı çevrelerce özellikle dayatılan ve itikatta
“Maturidilik” olarak bildiğimiz hak mezhebin sanki diğer hak mezhebimiz
“Eşarilik”in karşıtı olduğu safsatasına inanmadığımızda. Mübarek imamlarımızı
kavga ettirenlere tavır koyduğumuzda.
İkisi de cennetmekân olan Sultan İkinci Abdülhamid Han ile
İstiklal Marşı Şairi Mehmed Âkif Ersoy’u dövüştürme gibi bir bedahete
düşmediğimizde. İkisini de sevgiyle, hürmetle andığımızda.
Türkiye’nin hedef hâline getirildiği sırada hâlâ “müzik
helal mi, haram mı?” gibi eblehçe tartışmalarla vakit öldürmediğimizde.
Milliyetçilerin Kudüs ve Gazze için yüreği yandığında, beri
tarafta dindarların da Doğu Türkistan ve Karabağ için gözyaşı döktüğünde. Başta
Türk ve Müslüman olmak üzere bütün mazlum coğrafyalara aynı vicdan, inanç, aşk
ve şevkle sahip çıktığımızda.
PKK, FETÖ, DEAŞ gibi ihanet ve terör örgütleri mensuplarının
dışındaki herkesi kardeş bildiğimizde. Müslümanların Kur’an-ı Kerim’de
buyurulduğu gibi “kardeş”liğine tam iman ettiğimizde.
Bize yakışır şekilde Sünni-Alevi kucaklaşmasını tesis
ettiğimizde. Düşüncelerine katılmasak da farklı fikirde olanlara saygıda kusur
etmediğimizde. Ancak cümle ırkçılıklara, cesaretle karşı çıktığımızda.
Bazı ülkelerin mallarını boykot etme teşebbüsleriyle oyalanacağımıza,
kendi iyi ürünlerimizi piyasaya sürdüğümüzde. Böylece ülkemizi büyüttüğümüzde, ekonomik
kalkınmamızla düşmanlarımızın iktisadi hayatını çökerttiğimizde.
İslam’ın hak olan bütün mezhep ve meşrep mensupları,
“İttihad-ı İslam” bayrağı altında toplandığında. Farklı tarikat, cemaat, grup,
hizip ve parti mensupları samimi olarak bir araya geldiğinde; temel meseleleri akıllıca
ve muhabbetle istişare etmeye başladıklarında.
Kendi medeniyetimize bağlandığımızda, öz güven sahibi
olduğumuzda. Teknolojimizi geliştirdiğimizde, herkesin işini en iyi şekilde
yaptığında. Yerli, millî ve dürüst fertler olduğumuzda.
İslam’ın yasakladığı batıl gelenekleri terk ettiğimizde,
dinimizin özüne sahip çıktığımızda. Dünyaya nizam getirmiş olan şanlı ecdadımıza
lâyık torunlar olmaya başladığımızda.
Gazze’de yıkılan camiler için gözyaşı döktüğümüzde,
katledilen bebekleri kendi yavrularımız gibi gördüğümüzde. “Küfür tek
millettir.” hakikatine inandığımızda ve bunun için “Ümmet”in birliği ve
beraberliği için gayretle çalışmaya başladığımızda.
Dünyevi işlerimizde bütün işleri ve görevleri ehil olanlara verdiğimizde.
Liyakat anlayışını esas aldığımızda. Menfaatperest ve bencil olmak yerine
devletimizin, milletimizin ve ümmetimizin hayrı, iyiliği ve geleceği için üstün çaba
harcadığımızda.
Medya ve sosyal medyanın, yeni dünya düzeninde çok önemli
rol oynadığını kabullenerek bu konuda üzerimize düşen görevleri yerine
getirdiğimizde. Dindar, milliyetçi, muhafazakâr gazetecilerimiz, bir an önce
sağlam, geniş katılımlı, aktif basın kuruluşları kurduğunda.
Müslümanlar olarak meskenetten, ataletten, tembellikten ve
uyuşukluktan kurtulup kendi füzelerimizi, uçaklarımızı, gemilerimizi, silahlarımızı,
arabalarımızı yaptığımızda. Allah’a kul, Habibi’ne ümmet, basiretli, şuurlu ve
ferasetli olduğumuzda. Adalete güvendiğimizde, artık Siyonistlerin,
emperyalistlerin ve zalimlerin zulmü biter. Kimse dönüp bize zinhar yan
bakamaz, vesselam.