Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.76
Gram Altın
2964.61
BIST 100
9654.08
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Kasım 2020

Zühd Nedir, Zâhid Kimdir-5

İmam-ı Gazalî’nin Eyyühe’l-veled (Ey oğul!) isimli kitabındaki bir rivayette şöyle buyuruluyor: “İçinde kalacağın kadar dünya için çalış, yine içinde kalacağın kadar ahiret için çalış! Allahü Teâlâ’ya muhtaç olduğun kadar itaat et! Ateşe dayanacağın kadar günah işle! Mevlâ’na âsi olmak istediğin zaman da, seni görmeyeceği bir yer ara!..”

Rivayeti biraz açalım: “İçinde kalacağın kadar dünya için çalış…” Dünyamız için elbette çalışacağız. Fakat dünyada sonsuz kalamayacağımızı, bir gün dünyayı da dünyalıkları da mutlaka terk etmek zorunda kalacağımızı; her şeyin sıfır olacağını düşünerek çalışmalıyız. Dolayısıyla elde ettiğimiz dünyalıklar için fazla sevinmeye ve kaybettiklerimiz için de fazla üzülmeye gerek yoktur. Hele hele dünyalıklar için günaha girmek, asla akıl kârı değildir.

“İçinde kalacağın kadar da ahiret için çalış…” Ahiret için de, orada sonsuz kalınacağına göre çalışmalı. İnsan sonsuz cehennemin ne demek olduğunu bir anlasa aklını kaçırır, deli olur. Bir kibrit alevine dayanamayan insan, cehennem ateşine nasıl dayanacak? İşte bu sonsuz azap, insanları bekliyor. Dolayısıyla herkes, ahirete hazırlık yapmak zorundadır. Bunun yanında cennet nimetleri de sonsuzdur ve asla dünya nimetleriyle kıyaslanamayacak kadar güzel ve çekicidir.

“Allahü Teâlâ’ya muhtaç olduğun kadar itaat et…” Biz zavallı kullar, ne zaman Rabbimize muhtaç değiliz ki?.. Nefes alabilmemiz, kalbimizin çalışabilmesi ve kanımızın damarlarımızda dolaşabilmesinden tutun da ellerimizi ayaklarımızı ve diğer organlarımızı kullanmaya kadar her saniye ve her an Rabbimize muhtacız. Bir an olsun; nefes alamadığımızı, kalbimizin çalışmadığını, sinir sistemimizin felç olduğunu düşünelim, ne olur halimiz?..

Mademki bir an olsun Rabbimizin yardımı olmadan edemiyor ve yaşayamıyoruz, o zaman hangi yüzle O’na itaatsizlik yapıp emr-i İlahîsine karşı gelebiliyoruz? Ne diyelim cahil cesur olur!.. O zaman; her an Rabbimize itaat etmeli; bütün nimetlerine şükretmeli ve verdiği musibetlere de sabretmeliyiz…

“Ateşe dayanacağın kadar günah işle…:” Bir saniyeelimizi kibrit alevine tutacak olsak acısına dayanamayız, Allah korusun öbür tarafta nasıl dayanacağız? Dünya ateşine dayanamayan insan, cehennem ateşine nasıl dayanacak?..

“Mevlâ’na âsi olmak istediğin zaman, seni görmeyeceği bir yer ara…:” Allahü Teâlâ’nın görmediği bir yer hiç olabilir mi? Elbette ki olamaz. O zaman Rabbimiz bizi gördüğü halde nasıl olur da günah işleyebiliyoruz. Bu aptallık değil de nedir. Zaten bunun için; “en akıllı insanlar, zâhidlerdir,” denilmiştir.

Peygamber Efendimiz aleyhissalatü vesselamın bizzat zühdî bir hayat yaşadığı ve bu hayat tarzını Ashabına da tavsiye ettiği bilinmektedir: Allah Resülü sallallahü aleyhi ve sellem; yamalı elbise giydi. Temiz olmak kaydıyla önüne gelen her türlü yemeği yedi. Pabuçlarını ve elbiselerini bizzat kendisi yamadı. Koyun ve keçilerini bizzat kendisi sağdı. Zengin-fakir herkesle el sıkışıp görüştü ve şöyle buyurdu: “Ben kulum; kul gibi yer ve kul gibi otururum.” (El-Envar Fi Şemaili’n-Nebiyyi’l-Muhtar: 427)

Hazret-i Hafsa validemiz radıyallahü anha anlatıyor: “Bir kilimi ikiye katlar da Efendimize aleyhisselama yatak yapardık. Bir defasında dörde katlamıştık da gece namaza kalkamamış ve; altına ne serildiğini sorarak her zamanki serginin serilmesini talep etmiş, istirahatı ile fazla meşgul olunmasından hoşnut olmamıştı.” (Tirmizi, Şemail, s. 261.)

İbni Mesud Hazretlerinin haber verdiğine göre Rasül-i Ekrem bir gün hasırın üzerinde uyumuş ve hasır, mübarek vücudunda iz bırakmıştı. Bunun üzerine: “Hasırla aranıza birşeyler serseydik” diyen Sahabîlere şöyle buyurdu: “Benim dünya ile ne işim var? Ben dünyada; yolculuğu sırasında bir ağaç altında gölgelenen, sonra da oradan geçip giden bir yolcu gibiyim.” (İbn Mace, Zühd, 409)

Efendimiz aleyhiselamın; özellikle Mekke’nin fethinden sonraki fakirliği zorunlu değil, ihtiyarîdir. Çünkü İslam devleti, o günkü şartlarda dünyanın en kudretli devleti haline geldiği, devlet hazinesi dolup taştığı zamanlarda bile O’nun yaşantısında bir değişiklik olmadı ve asla mal biriktirmedi.

(Devamı haftaya…)