Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.76
Gram Altın
2965.38
BIST 100
9652.1
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Kasım 2020

Zühd Nedir, Zâhid Kimdir-4

Dünya fâni, âhiret de bakî olduğuna göre; akıllı kişi dünyaya fazla değer vermez ve âhiret yolunun hazırlığına hız verir. Kaldı ki tek derdi âhiret olana büyük müjde vardır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Her kim gam ve tasalarını bire indirir ve sadece âhiret tasasını gönlünde bulundurursa Allah, onun dünyevî gamlarını izale eder!”

Âhiret hayatının bu kadar övülülüp medhedilmesinin yanında dünya hayatının bu kadar yerilip kötülenmesinin sebebi; insanda fıtrî olan ve doğuştan gelen dünya sevgisini frenlemek ve kulluk şuûrunun kaybolmasını engellemektir. Çünkü insanın zâhid olmasına engel olan önemli unsurlardan biri de hiç şüpesiz dünyalıkların; özellikle de servetin insan psikolojisi üzerindeki menfi etkisidir. Çünkü servet ve istiğna yani ihtiyaçsızlık; insanı hissizleştirir ve şımartır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Şüphe yok ki insan, kendisini müstağni (ihtiyaçsız) görünce, azgınlaşıverir!” (Alak 6-7)

Başka bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurulmaktadır: “Dünya tatlı ve hoştur. Allah sizi ona vâris kılacak ve nasıl hareket edeceğinize bakacaktır. Öyleyse dünyadan sakının, kadından da sakının! Çünkü İsrailoğullarının ilk fitnesi kadınlarla alakalı idi.” (Müslim: 2742) Hakikaten dünya geçici ve göz boyayan aldatıcı güzelliklerle doludur. Bunun için nefsin zaaflarına uygun hayaller sürekli meşgul eder insanın beynini… Mesela nefis dünya malına çok düşkün olduğu için; çalışır, kazanır, biriktirir ve elinden geldikçe üst üste yığar... Biraz daha biraz daha derken malın ve paranın esiri oluverir…

Ardından kadın merakı başlar… Sonra makam, mevki ve güç sahibi olma derdi ile müptela olur… Üstün ve değerli olmak, saygı ve hürmet görmek, iltifat edilmek ve parmaklarla gösterilmek hevesine kapılır… İnsanın başka bir önemli zaafı da; meşhur olmak, herkes tarafından bilinip tanınmaktır… Hâlbuki bu fâni dünyadaki varlığımız geçici ve sınırlıdır, kısacık bir zamanda bitip sona erecektir ve bunda kimsenin şüphesi de yoktur.

Binaenaleyh dünyanın en akıllı, en realist ve en idealist insanları olan zâhidler; bu hakikatin farkında oldukları için; ne kaybettikleri dünyalıklar için üzülürler ne de bunları elde etmek için bitip tükenmek bilmeyen bir çaba içine girerler. Onlar, burada misafir olduklarını, gerçek yurtlarının ise âhiret olduğunu çok iyi bildikleri için; -dünya ehline bakmazlar- Allahü Teâlâ’nın nimet verdiği nesilleri yani; sahabe, Tâbiîn ve Tebe-i tâbiîn hazeratının mübarek yolunu takip ederler...

Peki, bu gerçek ortada olduğu halde insan nasıl olur da âhireti unutur, derseniz, deriz ki, onlar sarhoştur. Hakikaten nefsin, şeytanın ve kötü çevrenin oyununa gelerek fâni dünyanın câzibesine kapılan insan, bir nevi sarhoş gibidir. Kişi sarhoş iken, kendini mutlu hissetme yanılsamasına kapılabilir.

Ancak bu hal uzun sürmez, o kendine geldiğinde nasıl böyle bir duruma düştüğüne çok üzülür. Fakat artık iş işten geçmiştir ve yapabilecek bir şey yoktur. Bu durumda insan, yaptıklarının neticesine katlanmak zorunda kalır. İşte aynı şekilde huzur ve esenliği beyhude yere maddede arayan insanlar da asıl zannederek dayandıkları temellerin ne kadar boş olduğunu âhirette, maazallah; büyük hüsranı yaşadıklarında anlayacaklar…

Zühd; Sevgili Peygamberimizin, evliyanın ve onları sevenlerin yolu ve şiarıdır. Amr bin As radıyallahü anh Hazretleri şöyle der: “Ey insanlar! Peygamberiniz sallallahü aleyhi ve sellem, dünyaya karşı insanların en zâhid olanı idi. Siz ise, dünyaya en fazla rağbet eden insanlar oldunuz!” (Sahihu İbni Hibban: 7379)

Mekke müşrikleri, Efendimiz aleyhisselama gelip; mübarek davasından vazgeçmesi halinde kendisine; liderlik, zenginlik ve istediği kızla evlenmeyi teklif ettiler. Efendimiz aleyhisselamın cevabı şu oldu: “Güneşi sağ avucuma, ayı da sol avucuma koysanız, Ben yine de davamdan vazgeçmem!” (Siretu İbni Hişam) İşte Müslüman da böyle olacak, hiçbir şekilde oyuna gelmeyecek; âhiretine zarar verecek; hatta ve hatta âhiretine hizmet etmeyecek şeylerden tamamen uzak duracaktır.

(Devamı haftaya…)