Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.75
Gram Altın
2963.75
BIST 100
9646.28
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Kasım 2020

Zühd Nedir, Zâhid Kimdir-3

Abdullah bin Ömer radıyallahü anhümâ diyor ki; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem benim iki omuzumu tuttu ve şöyle buyurdu: “Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol!” Bu hadis-i şerifin râvisi büyük sahabi Abdullah bin Ömer radıyallahü anhümâ şöyle derdi: “Akşama ulaştığın zaman sabahı bekleme, sabaha kavuştuğun zaman da akşamı bekleme. Sağlıklı anlarında hastalık zamanın için; hayatın boyunca da ölümün için tedbir al!” (Buhârî: 6053)

Dikkat buyurun: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Abdullah bin Ömer’e söyleyeceği sözü söylemeden ve yapacağı nasihatı yapmadan önce onun omuzunu tutuyor. Bu hareket, sözü söyleyenin, muhatabına çok değer verdiğini ve söyleyeceği söze de dikkat etmesi gerek-tiğini ifade eder.

“Garip”, memleketinden ve ailesinden uzakta bulunan kimsedir. “Yolcu” da hemen hemen aynı manaya gelir. Ancak bir farkla ki; “garip”, memleketinden ve ailesinden uzakta ise de, bulunduğu ve bir müddet kaldığı yerde birkaç tanıdık edinmiş olabilir.

Gelip geçici “yolcu” ise, bundan da mahrumdur. İşte böyle bir kimse, nasıl ki kaldığı yere hiç önem vermeyip bir an evvel vatanına dönmek için can atıyorsa, Müslüman da ne dünya nimetlerine sevinir, ne de sıkıntılarına üzülür. O, ömrü boyunca gerçek vatanı olan ahiret için hazırlık yapar ve orada mahcup olmamak için çırpınıp durur.

Efendimiz aleyhissalatü vesselam, Abdullah bin Ömer’e dünyada bir “garip” veya bir “yolcu” gibi yaşamayı tavsiye ederken; dünyaya ve dünyalıklara çok bağlanmamasını, dünyayı ebedî bir vatan gibi görmemesini tavsiye etmiş oluyor. Zira bir “garip” veya bir “yolcu” gibi olan kimsenin, başkalarına karşı hasedi, kini, düşmanlığı, kavgası, kötü düşünce ve davranışları olmaz.

Başka bir hadis-i şerifte de şöyle buyurulmaktadır: “Dünya sevgisi her çeşit hatalı davranışların başıdır. Bir şeye olan sevgin seni kör ve sağır yapar.” (Beyhaki, Şuabu’l-İman ve Mirkatu’l-Mefatih: 5213) Evet dünyanın o aldatıcı sarhoşluğunu tadıp kendinden geçenler, ya da ele geçiremedikleri şeyler için artan bir hırsla dünyaya sarılıp ahireti unutanlara, dünya ancak bir zarar hanesidir. Tövbe edip yüzünü ahirete çevirmedikten sonra, dünyada geçen her an bir azap sebebidir.

“Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol,” ifadesinden sonraki kısım, Abdullah bin Ömer hazretlerine aittir ki şöyle diyor: “Akşama ulaştığında sabahı bekleme, sabaha kavuştuğunda da akşamı bekleme!” Yani; her işi vaktinde ve saatinde yapmalı; sabahın işini akşama, akşamın işini sabaha bırakmamalıdır! Çünkü insanın akşamdan sabaha, sabahtan akşama çıkma garantisi yoktur. Zira, ölümün ne zaman geleceği belli değildir. Bunun için insan gerçekçi olmalı, ardı arkası kesilmeyen arzulara kendini kaptırmamalı ve bir ömre sığmayacak kadar boş hayal peşinde koşmamalıdır.

Abdullah bin Ömer hazretleri sözünün devamında şöyle diyor: “Sağlıklı anlarında hastalık zamanın için, hayatın boyunca da ölümün için tedbir al!” Bu sebeple sağlığın kıy-metini çok iyi bilmeliyiz. Çünkü insan, sağlıklı iken yapabildiği ibadeti, hastalandığında yapamayacak duruma gelebilir. Aynı şekilde çalışıp kazanabilirken, çalışamaz ve kazanamaz duruma düşebilir.

Ölüm bir gerçektir. O halde imkân varken, hazırlık yapmalıyız. Sağlıklı olduğumuz günleri ganimet bilmeli, dünyada iken ahireti kazanmanın yollarını arayıp bulmalıyız. Yoksa Allah korusun cehennem bizi bekliyor olabilir. Rabbimiz celle celalüh bir âyet-i kerimede şöyle buyuruyor: “O gün, cehenneme; doldun mu, deriz. O da; daha var mı, der!..” (Kaf 30)

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Allah, bir kulu sevdi mi onu dünyadan korur.” Yani Rabbimiz celle celalüh, sevdiği kulunun; nefse hoş gelen aldatıcı sevgilere yönelmesini engeller. Bu, tamamen iyileşmek için perhiz yapan bir hastanın durumu gibidir. Bizler de dünyaya karşı arzularımızı sınırlayıp, onun bizi hüsrana itmesine engel olmalıyız. Unutmayalım ki fâni dünya geçip gidiyor, ebedî âhiret ise bizi karşılamak üzere bekliyor.

(Devamı haftaya)