Dolar (USD)
34.03
Euro (EUR)
37.53
Gram Altın
2752.86
BIST 100
9624.04
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Ağustos 2024

Zorunlu eğitim, sorunlu eğitim!

Pastane işleten misafirimiz, “Afganistanlılar olmasa İstanbul’da ekmek çıkmaz!” dedi.

Fırıncılar ve diğer esnaflar, çalıştıracak eleman bulmakta güçlük çekiyorlarmış.

Ustayı, kalfayı bırak, vasıfsız eleman bile bulamamaktan şikayetçi esnaf…

Suriyeliler, Afganlılar, şimdilik, “bizimkilerin” beğenmediği maaşlara çalışıyorlar.

Sonra sonra ne olur belli değil.

Bizde, usta, kalfa yetişmiyor.

Vasıfsız elemanların büyük bir bölümü “üniversite mezunu”!

Sayın Cumhurbaşkanı, 2021 yılında görüştüğü zamanın Almanya Başbakanı Merkel’e “Bizde 8 milyon 400 bin üniversite öğrencisi var!” dediğini söylemişti.

Bu rakamı duyan misafirinin, şaşkınlığını “Üfff!” diyerek dile getirdiğini de açıklamıştı Sayın Cumhurbaşkanı.

Nüfusu aşağı yukarı bizimki kadar olan “üretim devi” Almanya’daki üniversite öğrencisi sayısını üçe katlamışız, nasıl “Üfff!” demesin Merkel?

Üçe katlamışız ve sayıyı da hızla arttırmışız ama…

Bugün gelinen noktada…

Esnaf misafirlerim bana, “Ne usta var, ne kalfa, hatta ne de vasıfsız eleman!” diyor!

Bu yazıyı kaleme almakta olduğumuz şirin Kastamonu "kasabası"nda da böyle bir durum var.

Elektrik arızası çıksa, su borusu patlasa, “usta” bulmak bin dert.

Bizim yaşlardaki birkaç usta her tarafa yetişmeye çalışıyor.

“Boyunuzu aşan” bir arıza meydana geldiğinde, birkaç ustadan birini arıyor, adeta yalvarıyorsunuz.

O da, haklı olarak…

“Tamam da abi, elimde işler var. Adamların işini bırakıp, senin işine mi geleyim?” diyor.

Siz de mecburen bekliyorsunuz, ustanın listesindeki sıranız gelene kadar!..

Neyse ki, bizim yaşlardaki o ustalar var.

Ya onlar gidince…

İş göremez hale gelince…

Durum ne olacak?

Fena…

Buralarda, açığı kapacak “Afganistanlı” usta yok henüz.

Yenileri de yetişmiyor.

Ne olacak?

X

Yenilerinin yetişmemesinin en büyük sebebi ne?

Esnaf misafirim şöyle dile getiriyor:

“Gençler, üniversitelerde.

Lise mecburi zaten, 12 yıl boyunca okula gitme mecburiyeti var. Liseyi bitiren, Devlet’e kapak atamamışsa, üniversiteye gidiyor.

Üniversiteyi bitirenin de aklı fikri, devlete kapak atmakta.

O yaştan sonra meslek öğrenmesi neredeyse imkânsız.

Hele bir de gönlü yoksa, tamamen imkânsız.

Koca diploması var ama, iş bilmedikten sonra elindeki kâğıt parçası!..

Mecburiyetten yanımızda çalışmaya başlasa, aklı başka yerde olduğu için mümkün değil, fazla dayanamaz.

İşi mümkün değil öğrenemez.

Biz de, aldığımız kişi epeyce çalışsın isteriz.

Çalışsın ki, ikide bir eleman değiştirmeyelim.

Her seferinde sıfırdan başlamayalım.”

X

Ne kötü bir uygulama;

Her çocuğu, 18 yaşına kadar okula mecbur ediyorsun.

İstese de istemese de…

Kız-erkek, 18 yaşına kadar okula çakılı!..

İçlerinde okumak isteyen var, okumaktan nefret eden var.

Bunları bir arada, okutacaksın.

Öğretmenlere yazık, velilere yazık, en çok da çocuklara yazık, gençlere yazık, “yükselemeyen yeni nesle” yazık!..

Durum şu:

Genç, mecburen liseyi bitirdi.

Çoğu “vasıfsız diplomalı” üreten üniversitelerden birini de bitirdi.

Arada boşluklar, sınıf tekrarları filan da varsa…

Yaş 25!

Bu genç ne yapacak şimdi?

Devlete kapak atmaya bakacak!..

Bunu nasıl yapacak?

Çocukluğunu, gençliğini heder eden “tuhaf” sınavlardan birine daha girecek.

Oradan yüksek bir puan çekecek.

Sonra…

Kendisi ve daha çok da ailesi “mülakat” için “torpil” arayışına girişecek.

Çoğu vasıfsız eleman niteliğindeki “ensesi kalın”ların karşısında el pençe divan durulacak…

“Sayın”lar “Suyun”lar…

Övgüler, iltifatlar…

Hepsi, “torpil” için.

Devlete kapak atmak için…

Devlet, her yıl milyon milyon artan diplomalı vasıfsızların hepsini işe alabilecek değil.

Belki yüzde beşini, bilemediniz, seçim-meçim dalgasına yüzde 10’unu bünyesine katabilecek.

Ya gerisi ne olacak?

Büyük bir bölümü, diplomalı, vasıfsız işsiz eleman.

“Devlete Kapak Atma Sınavı”na hazırlanmak için “kurslara” giden kitleler!

Torpil arayışındaki ebeveynler!..

x

Malûm; 28 Şubat sürecinde mecburi eğitimin süresi 5 yıldan, 8 yıla çıkartılmıştı.

Sonra…

Ak Parti iktidarı, bunu 2012-2013 sezonunda, 4 artı 4 artı 4 formülüyle, 12 yıla çıkarttı.

İmam Hatiplere, meslek liselerine gidişlerin önünü açtı.

Bunu yaparken de, mecburi eğitime 4 yıl ekledi.

Mecburi eğitim yaşını, 14’ten 18’e yükseltti.

Memleketin her tarafına da üniversite açtı.

Üniversite kazanmayı çok kolaylaştırdı.

Böylece, Merkel’e “üfff” dedirten durum çıktı ortaya!

X

Şimdilerde, esnaf da, öğretmenler de, ustaya-kalfaya ihtiyaç duyanlar da “offf” diyor!..

Bu arada…

Sayın Cumhurbaşkanı’nın “varoluşsal tehdit” olarak nitelendirdiği “nüfus artış oranı”nın dibe çakılması durumu meydana geliyor.

Gençler, aşağı yukarı 25 yaşına kadar üniversiteye çakılı.

Çoğu vasıfsız diplomalı.

O yaştan sonra, bir mesleği öğrenecek, evlenebilmesini ve ailesi geçindirebilmesini sağlayacak kaynağı oluşturacak…

Evlenmenin bedeli, 1 milyon lira şimdilerde..

İstanbul’da 20 binden aşağı kiralık ev yok, Ankara’da da öyle.

Bizim “kasaba”da bile 10 bine dayanmış kiralar!

Hal bu…

Ha bir de…

Unutmadan, “süresiz nafaka” denilen uygulama devam ediyor.

“Birkaç ay ya da birkaç yıl evli kalıp de boşanırsak, ömür boyu nafaka ödemeye mahkûm mu olurum?” endişesi de “caydırıcı” unsur kimileri için…

Bu durumda ne olacak?

Nüfus yaşlanmaya devam edecek.

“Varoluşsal tehdit” büyüyerek artacak!..

Uzun lâfın kısası:

Bizim, en kısa sürede şu 12 yıl mecburi eğitim işine son vermemiz gerekiyor.

Zorla güzellik olmaz!..

15 yaşına gelmiş genci, istemiyorsa da, zorla, zorunlu olarak okula gönderebilirsiniz…

Gönderebilirsiniz de…

Kendisi huzursuz olduğu için, okumak isteyenlere ve öğretmenlere huzur vermez!..

Öğretmenler bıkar!..

“Amaaaan, bana ne kardeşim, bütün çarpıklıkları ben mi düzelteceğim. Öğrenciye iki laf söylüyorsun, velisi kabarıyor, soruşturma başlatılıyor!” der ve düzene uyar!..

X

Yukarılarda bir yerde “4 artı 4 artı 4”, 12 yıl zorunlu eğitim formülünün meslek liselerine gidişlerin önünü açtığını belirtmiştim.

Bu doğru…

Doğru da…

Katsayı ve kesintisiz eğitim haksızlıkları ortadan kalkmış olmasına rağmen, meslek eğitimi güçlenmedi.

Meslek okullarına gidenlerin büyük bir bölümü, yarım yamalak eğitimlerini gördükleri alanlarda devam etmiyor, başka işler yapıyor.

Devletin dünya kadar yatırım yaptığı meslek okulları, yüzde 20 verimle yoluna devam ediyor.

O verimin de ne kadarı gerçek verimse artık!

Bizde “okul-piyasa bir arada” formülü işlemiyor.

MESEM’ler (Meslek Eğitim Merkezleri) için de durum bu; piyasaya oralardan doğru dürüst eleman gelmiyor.

Çocuk, 15 yaşına gelene kadar kabiliyetlerini, isteklerini belirle.

Okumak istiyorsa, üniversite de bitirsin, profesör de olsun, ordinaryüs profesör de olsun.

Okumak istemiyorsa, hem çocuğa hem de okullara, üniversitelere, hocalara yazık etme!..

Bırak yakasını, uygun yaşta meslek öğrenmeye başlasın!..

Esnaf misafirim de, “Afganistanlılar olmasa İstanbul’da ekmek çıkmaz. Ne usta var, ne kalfa, hatta ne de vasıfsız eleman!” demesin.