Zorunlu araç sigortası ve muayene ücretlerine indirim istiyoruz!..
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken, “zorunlu araç sigortası bedellerinin düşürülmesini” istedi…
“Düşürülmeyecekse de en azından
sabit tutulsun!” dedi.
Açıklamasının
bir bölümü şöyle:
“Zorunlu araç sigortası fiyatları
haftadan haftaya bile değişerek, her şirkette farklı fiyattan sunuluyor.
Kura göre de her hafta değişen bu
araç sigorta fiyatlarına yeni yılda zam yapılmamalı!
Araç sahipleri için önemli gider
kalemlerinden biri de zorunlu araç sigortası. Bunda, araç sahiplerini
rahatlatacak bir indirim yapılmalı. Bu indirim, aynı zamanda sigortalılık
oranını arttırmak için de çok ciddi bir adım olacaktır.”
*
Destekliyorum.
Zorunlu
sigorta bedeline önümüzdeki yıl zam yapılmamalı, dahası bir miktar da indirim
yapılmalı.
Bir
de…
Araç muayene bedelleri
de düşürülmeli ya da olmuyorsa sabitlenmeli.
“Bunu aracı olanlar düşünsün!”
denmesin lütfen.
Piyasadaki
en düşük bedelli otomobilleri düşünün…
Bugünkü
şartlarda çoğu aile için zaruri ihtiyaç haline gelmiş durumda, ayağı yerden
kesecek bir otomobil.
Bu
insanlar, araç muayene işine dünyanın parasını ödüyorlar.
Bugün
“Zorunlu sigorta bedeli düşürülsün ya da
sabitlensin!” diyen Sayın Palandöken, geçen yıl da, “Özellikle pandemi sürecinde
yaşanan zorluklar göz önünde bulundurularak, araç muayene ücretleri
düşürülmelidir!” demişti.
Demişti
ama…
Bu
çağrısı sonuçsuz kalmıştı.
Umarız
bu sefer sonuç alınır!..
SOKAKTAKİ VATANDAŞ “SİZDEN” DE “FEDAKÂRLIK”
BEKLİYOR!
Evet…
Fedakârlıksa
her birlikte.
Kim
ne kadar çok kazanmışsa, “fedakârlık”
bedeli de o kadar çok olmalı.
Adalet
bunu gerektirir.
Sigorta
devleri, -hiç gözümüz yok!- 20 yıl
boyunca çok iyi kazandı.
Şimdi,
biraz da “kârın bir bölümünü bu Güzel
Memleket’in Ekonomik Kurtuluş Savaşı için feda etme” vakti.
Bugün,
son 20 senede büyük kazançlar elde edenler için “fedakârlıkta” öne çıkma vakti.
Ya
öne çıkmaları…
Ya
da çıkartılmaları beklenir!..
Bizim
vatandaş, memleketin en sıkıntılı günlerinde büyük fedakârlıklarda bulunmuştur.
Gözünü
budaktan sakınmamıştır.
Bu
yüzyıllar boyunca böyle olmuştur.
Bugün
de elbette memleketi için her türlü fedakârlığı yapar.
Lâkin...
Bugünkü
vatandaş, dünkü vatandaşa göre dünyayı daha yakından tâkip edebiliyor.
Kimin
ne kadar kazandığını, gidişâttan kimlerin zarar gördüğünü, kimlerin istifa
ettiğini çok daha net bir şekilde görebiliyor…
Sokaktaki
vatandaşlarımızdan bol bol mesaj alıyorum…
Diyorlar
ki,
“Uzun yıllar boyunca devam eden siyasi
istikrardan geniş ölçüde faydalanan kesimler var.
Ultra zengin işadamları var.
Onlar, bu memleketin sunduğu
imkânlarla büyüdükçe büyüdüler.
Bu memleketin emekçisi, bu
memleketin kaynakları sayesinde büyüdüler.
Şimdi…
Ekonomide sıkıntı var.
Bu sıkıntının hep birlikte aşılması
gerekiyor.
Öncelikle de, büyük servetlere
ulaşan işadamlarımızın topluma örnek olmaları gerekiyor.
”
*
Zorlukların
üstesinden gelebilmek için sokaktaki vatandaşa düşen de vardır elbet.
Sokaktaki
vatandaş bunu yapıyor.
Bütün
sıkıntılara rağmen büyük bir sabırla izliyor.
Ümidini
kaybetmiyor.
Reel
gelirinin çok düşmüş olmasına rağmen, üzerine düşeni hakkıyla yerine getiriyor.
Bu
fedakâr ve cefakâr insanların, bu memleketin imkânlarıyla büyüdükçe büyüyen “devlerden” katkı beklemeye hakları yok
mu?
Olağanüstü
bir dönemden geçerken, “devlerin” de olağanüstü dönem şartlarına uygun hareket
etmeleri beklenir.
Bunu
gönüllü olarak yapmaları elbette arzu edilendir.
“Ultra varsıllardan”, Sayın Erdoğan’ın
“Ekonomik Kurtuluş Savaşı” olarak nitelendirdiği “sürece” destek bekliyor sokaktaki vatandaş.
*
Memleketimizin
mücadelesine “tam destek” verirlerse
zarar etmezler!
Aksine…
Sokaktaki
vatandaşın gözünde büyürler!..
Bu
memlekete hepimizin borcu var.
En
fazla borçlu olanlar ise en fazla kazananlar!..
Sayın
Erdoğan bir konuşmasında, bu “büyük” işadamlarından, “Ak Parti iktidarında nerelerden nerelere geldiklerini unutmamalarını” istemişti.
Unutmuşlarsa…
“Hatırlatmak” gerekiyor, galiba!..