Zorlu Süreç
Milyonlarca insan katledildi Suriye’de. Milyonlarcası da sakat
kaldı, evinden barkından edildi. Baskıcı BAAS Rejimi yeni bir Anayasa yaparak,
vatandaşlarını kucaklayabilirdi oysa. Halkının huzur ve refahı için de, ter
akıtabilirdi. Bunu Türkiye olarak, zamanında defalarca dile getirmiştik hâlbuki.
Ama Esed, KÜRESEL BİR OYUNCAK olmayı tercih etti maalesef. Küresel diyorum, çünkü
o dönem Katar gazının Suriye’den Türkiye’ye, Türkiye’den de Avrupa’ya
ulaştırılma projesi, ABD başta olmak üzere RUSYA, İSRAİL ve İRAN’ı çok HUZURSUZ
etmişti hatırlarsanız. Zaten Rusya ve İran Suriye’ye çökerek, musluğun başında
oldular ilk andan itibaren. ABD ve avenesiyse, DEAŞ bahanesiyle bundan geri
kalmadı. Böylece hem Katar gazı tarihe karışacak, hem uzun zamandır planlanan
PKK/YPK TERÖR DEVLETİ için zemin sağlanacak, hem de göç hadisesiyle Türkiye ve
Avrupa ekonomileri zor duruma düşecekti.
Ama rüzgâr biranda tersine esti, üç hafta önce. ABD, İsrail,
İran ve Rusya’nın yaşadığı farklı sorunlar, KONJONKTÜREL bir fırsat doğmuştu Muhalifler
adına. Ve bu fırsatı iyi değerlendiren Muhalifler, Türkiye’nin desteğiyle YENİ
BİR SAYFA açmayı başardılar nihayetinde. Fakat Suriye’de, her şeyin yeni başladığını
yadsımamak lazım. Zira Yeni Yönetimle görüşmek için irade bildiren ülkelerin,
el altından FİTNELER ÜRETMEMESİ İMKÂNSIZ seyrediyor. Öyle ki geçenlerde fotoğraflarını
servis ettikleri DEAŞ’ı görünce, tekrar HORTLATMAK niyetinde oldukları çok
açık. Hamaney’in; "Suriye'de güçlü bir hareketin ortaya çıkacağını
öngörüyoruz" diyerek, ayaklanma imasında bulunmasını da buna ilave
edebiliriz. Hatta ABD’li askerlerin PKK/YPG ziyaretlerini de hesaba katarsak, Yeni
Yönetime Türkiye ile arasına mesafe koyması ve YPG ile anlaşması için baskılar
yaptıkları kuvvetle muhtemel.
Anlayacağınız hiç durmak gibi bir niyetleri yok ne yazık ki.
Esed’in İsrail’e verdiği askeri tesislerin bombalanmasıyla, tüfek ve tabancayla
kalan yeni yönetimin işi ise hayli ZOR görünüyor. O yüzden Türkiye’nin başından
beri sürdürdüğü DENGELİ POLİTİKADAN, ÖDÜN VERİLMEMESİ şart. Sonraki aşamalarındaysa
Suriye’de konuşlanacak “BARIŞ GÜCÜ” oluşturmaktan tutun da, GOLAN sınırlarında
inşa edilecek Türk Gözlem Noktalarından bile bahsetmek mümkün. Gerçi Devletimizin
kılı kırk yararak, etkin bir yol haritası belirlediği kesin. Bunda hiçbir
şüphemiz de bulunmuyor. Kaldı ki bölünmüş Suriye baskılarına rağmen, Yeni
Yönetimin “ÜNİTER YAPI” vurgusu ve tüm gruplara “SİLAHLARINI TESLİM ETME”
çağrısı, bizimde ARZU ETTİĞİMİZ paralelde cereyan ediyor. Lakin Almanya’nın “YPG
silahları bırakıp Suriye ordusuna katılmalı” açıklamasından sonra, terör
saldırısına uğraması düşünülürse, sahada geç olmadan aksiyon alınması çok
önemli. Nitekim Sn. Fidan’ın, Tarık Eş-Şara ile gerçekleştirdiği basın
toplantısında; "ZAMAN, BEKLE GÖR ZAMANI DEĞİLDİR. HAREKETE GEÇMELİYİZ"
ve "PKK/YPG'ye SURİYE’de YER YOK" ifadeleri de fazla söze hacet bırakmıyor.
Hülasa mevcut tablo için, “UCU AYDINLIK BİR SERÜVENDEYİZ”
demek hiçte ütopik sayılmaz. Yeni Suriye Yönetimi Türkiye’nin desteğiyle bu işi
başarırsa, bölgemizin çok başka bir iklime kavuşacağı muhakkak. Zaten ŞER
CEPHESİ bunu çok iyi bildiğinden ötürü, ellerinden gelen her şeyi yapacakları
sır değil. O nedenle de HAZIRLIKLI olmak durumundayız. Keza ABD’li senatörlerin,
PKK/YPG hamiliğine soyunması; İsrail’in “Kürdistan'a bağımsızlık verilmeli,
Erdoğan NATO'dan atılmalı” sözleri; Yahudi asıllı Fransız ajan Bernard Levy’in,
Türkiye’yi hedef göstermesi; Rus Alexander Dugin'in, Sn. Erdoğan'a hadsiz
sözler sarf etmesi ve İran gazetelerinde, Türkiye’ye her gün kin kusulması,
çektikleri HAZIM ZORLUĞUNU açıkça ispatlıyor. Tıpkı içimizdeki bir takım çevreler gibi. Ne
diyelim, elimizden sindirim zorluğu çekenlere, REZENE ÇAYI önermekten başka bir
şey gelmiyor. Zira Sn. Cumhurbaşkanımızın ’da ifade ettiği gibi; TÜRKİYE'nin YÜKSELİŞİNİ
ALLAH'TAN BAŞKA HİÇBİR GÜÇ ENGELLEMEYECEKTİR” inşallah.