Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3000.26
BIST 100
9476.82
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Aralık 2021

Zorlu sınav

Gündem ENFLASYON, DÖVİZ KURLARI ve FAİZ ORANLARI üzerinden şekilleniyor. Bir takım ekonomistler KİTABİ söylemlerle ekranlarda boy gösterirken, işinde gücünde olan insanlar da olup biteni anlamaya çalışmaktalar. Tabi yaşananlara rasyonel yaklaşmak yerine, FIRSATTAN İSTİFADE hükümeti hedefe koyanlar ise işin bir diğer tarafı. Sadece Hükümeti de değil… Hükümeti destekleyen vatandaşların da, hadsiz eleştirilerden nasiplendiği malum… Lakin terörle mücadele için Meclis’e getirilen Tezkereye bile “HAYIR” diyenlerin, Sn. Erdoğan’ı destekleyenlerin “Milli’liğini sorgulaması”, hadiseyi farklı yerlere savurmuş durumda. Hâlbuki YAKIN TARİHİMİZİ DOĞRU ANALİZ EDEREK, tüm soruların cevaplarını ve sebeplerini bulmanın çokta zor olmayacağını, herkes gibi onlarında bildiği inkâr edilemez.

Mesela Şubat 2001 krizini hatırlarsınız. FAİZLERİN % 7500’leri bulduğu ve insanların % 40 YOKSULLAŞTIĞI, o kara günleri kim unutabilirdi ki? Yazar kasalar havalarda uçuşuyor, Amerika’dan ithal Bakanın, IMF’den aldığı paralar da bir çare olamıyordu. İşte o dönem, Yeni Türkiye’nin ilk fitili ateşlendi. 2002’de TEK BAŞINA sandıktan çıkan iktidar, İSTİKRARI sağlandığı gibi ekonomide de gözle görünür bir iyileşme yakaladı. Başörtüsü yasağı, katsayı rezaleti, vesayet hegemonyası… vb. kronikleşen problemler ise başarıyla çözüldü. Fakat bunun KALICI olması ve ivmenin daha da YÜKSELMESİ için, Türkiye’nin TAM BAĞIMSIZ olması lazımdı. O sebeple Türkiye’nin tüm prangalarından kurtulması, özellikle de dış MİHRAKLARIN ELLERİNDEKİ KOZLARIN alınması, hayati bir öneme sahipti. Zaten Sn. Erdoğan’da bu bilinçle, ALTTAN ALTA ADIMLAR ATMAYA çoktan başlamıştı.

Ancak bir takım odakların, Türkiye’yi öyle kolay kolay bırakmaya hiç niyeti yoktu. Öyle ki STRATEJİK KONUMU hasebiyle, kimsenin Türkiye’yi kaybetme gibi bir lüksü olamazdı. Nitekim en büyük kırılmaya, IMF’ye borcumuzu sıfırladıktan 15 gün sonra patlak veren Gezi olaylarıyla şahit olduk. Ülkeden aniden çıkarılan milyarlarca doları, fırlayan faizler takip etmişti. Akabinde ise 17-25 Aralık kumpası, MİT Tırları olayı, çözüm sürecinin PKK tarafından sonlandırılması ve 15 Temmuz hainliği bu duruma tuz biber ekti. Artık terör kol geziyor, dolaysıyla ekonomimize de darbe vuruluyordu. İşte o zamandan sonra, terörle inanılmaz bir mücadeleye start verildi. İçerde ve dışarıda da, terör örgülerine karşı operasyonlar adeta bir birini kovaladı.

Anlayacağınız Türkiye’nin SÖZ DİNLEMESİ adına kullandıkları TERÖR ENSTRÜMANI ellerinden kayıyor, yerini ise PARA SİLAHI alıyordu. Keza her operasyon sonrası ekonomimize saldırılması, bunu bariz ispatlamıştı. S-400 Füzelerini almamız, D. Akdeniz’de sondaj faaliyetlerine başlamamız, Ayasofya’yı açmamız, Libya ve Karabağ’da oyunlarını bozmamızın ertesinde, yaptıklarına benzer bir durum kısaca… Derken PANDEMİYLE beraber tedarik zinciri TÜM DÜNYAYI bir açmaza sokarken, petrol ve gaz fiyatlarının uçması, ENFLASYONU da bir anda tetikledi. ABD’den AB’ye kadar birçok ülke, neredeyse 20-30 yıldır görülmeyen bir enflasyonla tanıştı. Elbette bu durumdan, Türkiye’nin de etkilenmemesi imkânsızdı. Ve artık buna, bir “DUR DENİLMESİ” gerekiyordu. Zira Türk insanının faiz yükünden kurtulması, enflasyona ezdirilmemesi ve ekonomi kartının dış mihrakların elinden alınması, bir MİLLİ GÜVENLİK MESELESİ haline gelmişti. Bunca badire atlatmış olan Sn. ERDOĞAN'ın, bence en ZORLU SINAVI da buydu. Şayet Sn. Erdoğan böyle davranmayıp akışına bıraksaydı, 2023'e rahatça gidebilirdi malumunuz üzere. Ama O; günü değil, Türkiye’nin GELECEĞİNİ KURTARMA adına mücadeleyi seçmişti.

İşte hal böyleyken Sn. Erdoğan, FAİZ ile savaşacağını açıkladığı an, her yerden yüklenmeye başlamaları manidardı. Hatta belli MAHFİLLERİN DÖVİZİ OLAĞAN DIŞI MANİPÜLE etmesinden ziyade, ÖNCEDEN PLANLANAN BAE Prensinin ziyaretini, imzaladığı yatırım anlaşmalarını ve bunun dövizin ateşini bir miktar söndürmesini bile İTİBARSIZLAŞTIRMAYA çalışmaları hiç normal değildi. O nedenle “Mavi Vatan söylemi saldırgan” deyip, “NATO Türkiye’ye müdahale etmeli” biçiminde beyanat verenlerin, Sn. Erdoğan’ı destekleyenleri “gayri Milli” ilan etmesi, MOTİVASYONUMUZU KESİNLİKLE BOZAMADI. Kaldı ki Türkiye, Başkan Erdoğan’ın ifadesiyle; “EKONOMİK BİR KURTULUŞ SAVAŞI” vermekteydi. Bu savaş Milletimizin faizle sömürülmemesi, ömür boyu borçlu yaşamaması ve dış güçlere teslimiyetten kurtulmanın savaşıydı. Ve bu savaşı; ellerine geçirdikleri tencere tavalarla “provokatörlük” yapanlar değil, SABREDEN, KENETLENEN ve DEVLETİNE DESTEK VERENLER ancak kazanabilirdi. Tıpkı 1920’lerde, ceddimizin yaptıkları gibi… Bilmem anlatabildim mi?