Zor tercih
Uluslararası sistem bir denge arayışı içindeyken Türkiye bu süreçten oldukça fazla etkileniyor.
Rusya-Ukrayna savaşının devam ettiği, AB’nin teknik
resesyona girdiği bir dönemde Türkiye ekonomisinin geleceği ile ilgili çok
fazla yorum yapılıyor.
Ekonomi yönetimi yeni şeklini alırken nasıl bir yol
izleneceği ile ilgili kafalarda çok fazla soru işareti var.
Sorulara cevap verilebilmesi için öncelikle Orta Vadeli
Program (OVP) açıklanması gerekiyor. Programda enflasyonun ne kadar sürede
hangi seviyeye düşürüleceği planlandığı açıklanacaktır. O vesileyle sıkı para
politikasına geçilip geçilmeyeceği daha net bir şekilde anlaşılır.
Ekonomi bilimi fen bilimleri gibi formüllere dayalı bir
bilim dalı değildir. Özellikle sosyal medyada “Ekonomi biliminin kuralları
bellidir.” şeklinde açıklamalar yapılıyor olsa da gerçek hayatta bu durum pek
öyle olmuyor.
Avrupa’da veya Japonya’da aynı politikaya farkı tepkiler
alınabilir.
Örnek vermek gerekirse, Japonya’da “savaş çıkacak” dense o
bölgenin insanları “savaşta ne olacağı belli olmaz yanımda nakit
bulundurmalıyım” diyerek talebi azalır. Ancak Türkiye’de aynı duruma karşı “Un,
patates, soğan, makarna, maya stoklayalım. Aç kalmayalım” diyerek talebi
artırır.
Bu nedenle her bölgenin sosyolojik yapısının farklı olmasına
bağlı olarak aynı politikaya farklı ülkelerde farklı tepkiler gösterilebiliyor.
Türkiye’de uygulanmaya çalışılan yeni ekonomi modeli
yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve cari fazla üzerine kurgulanmıştı. Ancak
gerek iş adamları gerekse hanehalkı aldıkları düşük faizli TL kredilerini
döviz, altın veya hisse senedi gibi yatırımlara yönlendirince ilk plan
istenildiği gibi sonuç vermedi. Diğer taraftan ihracat kısmına bakıldığında her
ne kadar yurtiçinde sanayiciler üretimi artırsalar da Türkiye’nin en önemli
pazarı olan Avrupa ülkelerinde faiz artırımı sebebiyle talep daraltılınca
Türkiye’nin de ihracatı bu durumdan olumsuz etkilendi.
Ekonomi yönetiminin değişmesiyle birlikte döviz kurunun
yükselişi yeniden gündemdeki ilk sırada yerini aldı. Uluslararası ticarette
doların rezerv para olması nedeniyle Türkiye’nin en önemli gündem maddesi dolar
çekmek oldu. Çünkü Türkiye enerji konusunda ithalatçı ülke olması nedeniyle cari
açığın en önemli nedeni olduğu söylenebilir. Enerji ithalatının azaltılması
cari açık probleminin çözülmesine çok büyük bir katkı sağlayacaktır. Ancak
çözülene kadar pansuman tedavisinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışma konusu.
Neden pansuman tedavisi ifadesini kullandım?
Türkiye’nin ekonomi güvenliği için doları çekmenin en güçlü
yolu ihracat ve turizmdir. Diğer yöntemler geçici yöntemlerdir. Nitekim Türkiye
uzun yıllar bu yöntemi kullanmıştır. Böylece kriz sürekli ertelenmiştir. Bu
yöntem aynı zamanda olası bir siyasi anlaşmazlık durumunda dövizin bir sopa
olarak kullanılmasına da neden olmuştur.
Doları nasıl çekebiliriz?
En basit ifadeyle faizi yükselterek dolar çekilebilir. Reel
faiz yani enflasyon oranının üzerinde bir faiz oranı ile döviz çekilirse diğer
ülkelere kıyasla daha fazla kâr elde etmek isteyen yabancı yatırımcı ülkeye
para sokacaktır. Ancak en ufak bir kıpırtıda dövizini alıp gittiği için daha
yüksek faiz oranı verilmek zorunda kalınmaktadır. Geçmiş dönemlerde bu
durumların yaşandığı görülmüştür.
Faiz oranının artması aynı zamanda yatırımları azaltacak bir
etkendir. Borçlanmanın maliyeti arttığı takdirde yatırım kararları ertelenir,
parası olanlar paralarını yatırıma değil risksiz olan faize yatırır ve bu durum
istihdamın önünde engel oluşturur. Sıcak para girişi döviz kurunu düşüreceği
için ihracatın da yavaşlayacağı, ithal malların ucuzlayacağı bir dönem
yaşanacaktır. Halkın refahı görece artacak ancak faiz ödemelerini finanse
edebilmek için vergilerin arttığı bir döneme geçilebilir. İhracatın azalması
sebebiyle üretimlerini azaltacak olan iş dünyası işçi çıkarmalara başlayacak ve
işsizlik artacaktır. Artan işsizlik sebebiyle talep daralacak ve enflasyon
düşecektir.
Politika bir tercihtir. Hangisinin öncelendiği önemlidir.
Eğer enflasyon temel sorun olarak görülüyorsa işsizlikten
taviz verilir. Eğer işsizlik temel sorun olarak görülüyorsa enflasyondan taviz
verilir.
İktisatta Phillips eğrisi de bunu açıklamaktadır.
Öyle bir yol izlenmeli ki işsizlik artmadan, istihdamı
artırarak enflasyon düşürülebilmeli. Bu nedenle yeni ekonomi yönetiminin işi
bir hayli zor olacak.