Zor mesele, deyr-i zor
Öteden beri Amerika’nın militer ve paramiliter güçleri, terör örgütlerini, sivil toplum kuruluşlarını, iş dünyasını, yeri gelince devletleri kendi emelleri için kullandığını ve işi bitince bunları bir kenara attığını anlatıyorum. Bugün de öyle;
Amerika
kendi menfaatleri için her yolu, herkesi dener. İstediğini aldıktan sonra da
sırtını döner gider.
Günlerdir
Suriye'de YPG/PKK ile Arapların yaşadığı Deyr-i Zor ve çevresinde şiddetli
çatışmalar yaşanıyor. Yaklaşık 30 köy ve kasabanın YPG’den kurtarıldığı
yerli-yabancı ajanslar tarafından doğrulanıyor. Bölgeden aldığım haberler de bu
bilgileri teyid ediyor. Böyle giderse ABD adına bölgede savaşan PKK/YPG
bölgeden tamamen boşaltılabilir. Lakin acaba durum bundan mı ibaret?
Bildiğiniz
gibi Suriye PKK’sı olan YPG’nin tam olarak ABD’nin kontrolüne girdiği yıldan
itibaren (2015) Pentagon’un binlerce tırlık silah ve mühimmatı Suriye
topraklarına taşıyarak YPG’ye teslim etti. Öncesinde ise Amerika'nın kurduğu İŞİD’in
Suriye'de çeşitli bölgelere saldırarak oraları ele geçirdiği ve akabinde de “İŞİD ile mücadele(!)” kılıfıyla YPG
unsurlarını İŞİD’in üstüne salarak ve iki taraftan da tek bir can kaybı
yaşanmadan o bölgelerin “İŞİD’den
temizlendiğini” ve bu bölgelerin YPG’ye teslim edildiğini unutmadık. Keza;
Çatışmaların
şiddetlendiği Suriye’nin zengin petrol merkezi olan Deyr-i Zor’un da bu
yöntemle YPG’ye teslim edildiği biliniyor. Bu sebeple;
ABD’nin
bunca çabayla ve üstelik Türkiye ile ilişkilerini kopma noktasına getirmeye
rağmen YPG’ye desteği ortada dururken, Arap Aşiretlerinin Pentagon’un elemanı
YPG’ye ağır zayiatlar vererek Deyr-i Zor’u geri almasının DÜŞÜNDÜRÜCÜ olduğunu vurgulamak isterim. Yani ABD bunca
zaman beslediği, gözü gibi baktığı YPG’yi Arap Aşiretlerine yem eder mi,
sorusunu sormaz isek konuyu tahlilde hataya düşeriz çünkü;
Görünürde
ABD Suriye PKK’sını Arap aşiretleri ile baş başa bırakmıştır. Saf olmamıza
gerek yok. Amerika’nın bunu göze alması için çok ciddi sebeplerinin olması
lazım.
Şayet Arap Aşiretleri
ile YPG’yi savaştırarak Esad’ı işin içine çekmek suretiyle yeni bir Ukrayna
yaratmak istemiyorsa ABD,
bu hususa dair farklı üç senaryoyu sizlerle paylaşayım:
Bir;
Türkiye ile ilişkilerini daha fazla tahrip etmek istemeyen Amerika’nın Türkiye
ile anlaşmalı bir şekilde bölgeyi YPG’den temizlemek istediğini ve bunu da Arap
Aşiretleri üzerinden gerçekleştirmek istediğini söylemek mümkün. Yani;
ABD
Türkiye’ye, “Bugüne kadar PKK/YPG’ye
verdiğimiz destek sizlerle ile ilişkilerimizi bozdu. Türkiye ile sağlıklı
ilişkiler için YPG’ye desteğimi minimize edebilirim. Ancak direkt olarak YPG’yi
terk etmemiz uygun düşmez. Bu sebeple Arap aşiretleri üzerinden YPG’yi
etkisizleştirmeye göz yumabilirim” demiş olabilir. Türkiye de ABD’nin bu
teklifini kabul ederek süreci uzaktan sevk ve idare ettiğini düşünebiliriz.
İki;
Türkiye
ile anlaşamayan ABD, İŞİD tecrübesinden hareketle Arap Aşiretlerin YPG’ye
saldırmasına göz yummak suretiyle hatta onları teşvik ederek YPG’ye
saldırttığını düşünebiliriz. Akabinde de ABD, Arapları İŞİD ile
ilişkilendirerek onlara karşı destek vereceği YPG’ye bütün o bölgeyi bırakmayı
düşünüyor olabilir.
Olabilir
mi? Tam Amerika’lık iş! Pekâlâ olabilir. Yoksa, ABD’nin, Türkiye gibi NATO
içinde en güçlü ordulardan birisine sahip bir ortağı on yıldır karşısına alma
pahasına desteklediği YPG’yi hem Türkiye sınırlarından hem de petrol merkezi
olan Deyr-i Zor’dan mahrum etmeyi düşünüyor olmasının başka izahı yoktur.
Ancak;
Üçüncü
bir şık var ki Türkiye'nin bunu göze alması çok farklı bir geleceğin bizi
beklediğini düşünebiliriz. Şöyle ki;
Türkiye stratejik ortak(!) ABD’nin terör
örgütüne desteğini kesmemesinden duyduğu rahatsızlıktan dolayı yeni bir hamle
yapmak durumunda kalması düşünülebilir. Türkiye, ABD’nin ortaklığa sığmayan
ayak oyunlarını artık kabul edilemez buldu ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın
geçtiğimiz gün yaptığı konuşmada tam da bu anlattıklarımızı doğrular nitelikteki
sözleri olan, “Büyük devlet aleyhine
olan oyunları da bozar” ilkesince Arap Aşiretleri ile bölgede inisiyatif
ortaya koyduğunu düşünebiliriz.
Bu son şık doğru ise bizi çetin bir
mücadele ama ABD’yi şartlarımızı kabule zorlayan bir geleceğin beklediğini
görebiliyoruz. Anlayacağınız ABD bize oyun oynarken, oyuna gelmiş olabilir…
Tabi
ki, amaç Suriye’yi Ukrayna’ya çevirmek değil ise…