Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Şubat 2019

Ziya Selçuk’a nasip olacak…

14 gündür yurtdışındaydım. Avrupa Birliği üyesi 3 ülkeyi ( Slovakya, Macaristan ve Avusturya’yı) gezdim. Özellikle Avusturya’nın başkenti Viyana’nın tarihi yerlerini, müzelerini, alış-veriş merkezlerini, eğitim kurumlarını, cadde ve sokaklarını karış karış gezdim, insanlarıyla sohbet ettim. Hem orada yaşayan Türkler ile hem de diğer ülke insanlarıyla gerek kendi ülkelerinin eğitim sistemleri, gerekse Türkiye’nin eğitim sistemi hakkında derinlemesine fikir alışverişinde bulundum.

İki defa, Nobel Ödülü almış 20 bilim adamının yetiştiği Viyana Üniversitesi’ne de gittim. Sınıflarını gezdim, kantin ve koridorlarında tur atıp gençlerin davranışlarını gözlemledim. Tabii ki en büyük gözlemimi kütüphanesine ayırdım. Muhteşem bir kütüphanesi var. Olağanüstü.

Fiziki dizaynı muhteşem, hayatımda böyle kütüphane görmedim. İnsanı çalışmaya teşvik eden yüksek bir atmosfere sahip. Geç kalan kişiler oturacak yer bulamıyor. Bu nedenle sabahın erken saatlerinde gelip kütüphane kapısının önünde açılmasını bekleyen kuyruk oluşuyormuş. Kapı açılır açılmaz içeri hücum eden öğrenciler oturacak yer bulursa kendilerini şanslı hissediyorlarmış. Akşam saat 22.00 civarıydı gittiğimde içerisi hâla tıklım tıklımdı. Yorulmadan, pes etmeden, sabahın erken saatlerinde dizüstü bilgisayarlarını alıp gelen ve gecenin geç saatlerine kadar akademik çalışma yapan bu gençlerden kim bilir kaç Nobel ödüllü bilim adamı daha çıkacak? Ortamı görünce aklıma direkt iki şey geldi:

  1. Öğrencilerden çalışmalarını, başarmalarını istiyorsak fiziki koşulları (sınıf, kütüphane, çalışma odası vb) onları çalışmaya güdüleyecek şekilde dizayn etmeliyiz. Fiziki koşulların çalışmaya güdülemedeki, dolayısıyla başarıya teşvikteki önemini üniversitesinin kütüphanesinden içeri girince çok net bir şekilde hissedebiliyorsunuz
  2. Fiziki donanımı çalışmaya güdüleyecek şekilde dizayn edilmiş kütüphaneler, çalışma evleri derhal her il merkezine kurulmalıdır. Bunun için gerekli talimatlar Bakanlık tarafından ivedilikle valiliklere gönderilmelidir. Birçok il merkezinde – bildiğim kadarıyla – 24 saat açık bulunan kütüphane yok. Varsa da ya haberim yok, tanıtımı iyi yapılmamış ya da fiziki donanımı çalışmaya güdülemede sönük kalıyor.

Ayrıca, Yurtdışında bulunduğum süre boyunca okul müdürleri, bölüm şefleri, öğretmenler ile de görüştüm. Birçok Türk ile de, birçok yabancı ile de yaptığım görüşmenin temelinde “Türkiye’deki eğitim sistemini nasıl başarılı hale getirebilir, yerli ve milli bir eğitim modelini nasıl oluşturabiliriz?” sorusu yer alıyordu. Seyahatim boyunca hep bu soruya cevap aradım. Ve anladım ki, bir ülke kalkınmak istiyorsa, ekonomik, hatta kültürel, eğitimsel, teknolojik başta olmak üzere birçok alanda “güçlü” olmak istiyorsa yapması gereken tek şey Meslek Liselerine yerleşen öğrencilerin profili ve başarısı, Fen Liselerindeki, Anadolu Liselerindeki öğrencilerden çok daha iyi olacak bir hale getirecek politikalar yapması. Avrupa’da bunu gördüm. Avrupa’daki birçok ülkede Meslek Liselerine yerleşen öğrencilerin başarısı tıp, hukuk, mühendislik vb bölümleri kazandıran diğer liselerdeki öğrencilerinkinden çok daha üst seviyede. Avrupa’daki birçok ülkede Meslek Liselerine seçilen öğrenciler “sınav” ile alınıyor. Sınavı geçemeyenler normal liselere kaydını yapıp oradan tıp, hukuk, mühendislik gibi bölümlere ilerliyorlar. Ülkenin en başarılı “sivri akılları” Meslek Liselerine yerleşiyor. Bu nedenle biz de eğitimde bir devrim yapmak istiyorsak, ki gerekiyor, hayati derecede bir değişim/dönüşüm ile en azından birkaç yıllığına veya birkaç il merkezinde ki pilot uygulamalar ile bazı meslek liselerine en başarılı öğrencileri yönlendirecek veya sınavla alacak bir uygulamayı deneyip sonuçlarının gözlemlenmesini oldukça önemsiyorum.

Yurtdışındayken çok net bir şekilde hissettiğim ve samimiyetim ile paylaşmak istediğim şu ki; Meslek Liselerine sınavla yerleşen öğrenciler alındığı ve Fen Liseleri, Anadolu Liselerinden de daha üst düzeyde bir uygulamaya geçildiği gün, Türkiye hem eğitim sisteminde kendini bulmuş olacak, hem yerli ve milli bir modelin keşfini çok daha rahat yapmış olacak, hem de kültürden sanata, teknolojiden mimariye, siyasetten hukuka kadar birçok alanda çok daha güçlü olduğu günleri yaşayacak.

Ve gönülden inanıyor ve diliyorum ki bu tarihî dönüşüm Ziya Selçuk’a nasip olacak.