Ziya Osman ve Güvercinleri
Ziya Osman Saba'nın vefatından hemen sonra kadim dostu Abdülhak Şinasi Hisar, onun hakkında uzunca bir yazı kaleme almış ve onun için "temiz yürekli, iyi terbiyeli, doğru sözlü, cömert muhabbetli, hüsn-i niyet sahibi, nezaketli ve tevazulu bir insan olarak bilirdik. Kendisinin bilinmiş hiçbir kusuru yoktur. Ancak duyguları itibariyle bu kadar iyi olan kalbi tahammülü zayıf, hasta bir kalb idi. İki yıldan beri tamamıyla hasta idi." Notunu düşmüştü.
Kıymetli dostum Mehmet Nuri Yardım hocamızın da bildirdiğine göre Abdülhak Şinasi Hisar, yıllarca Ziya Osman Saba'nın Kadıköy'deki bahçeli evine gider gelirdi. Bu nedenle Hisar'ın Ziya Osman Hakkında sarf ettiği sözlerin altını çizmek gerekir.
Nitekim Ziya Osman'ın hassas bir kalbe sahip olmasını "Sebil ve Güvercinler" şiirinde de görüyoruz.
Nihayetsiz çöllerin üstünden hep beraber Geçerken bulmadılar ne bir ot ne bir yosun, Ürkmeden su içsinler yavaşça, susun, susun! Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler...
Şairimizin bir çocuk edası ve bir çocuk kalbiyle yazdığı şiir, bizi de öğrencilik yıllarımıza Vefa semti civarındaki Recau00ee Mehmed Efendi Sıbyan Mektebinin oralarına götürdü. Şimdilerde kütüphane olarak kullanılan bu Sıbyan mektebinin çok güzel bir sebili var. Gönül isterdi ki bu sebil de faal olsa ve mutad günlerde buradan şerbetler akıtılsa.
Ziya Osman Saba da muhtemeldir ki küçüklüğünde böyle bir sebil etrafında oynamakta ve buradan su içmekliğe mazhar olmuştur. Şairimiz, sebillerin her ne kadar insanlar için hizmet verdiğini bilse de su içmeye çalışan güvercinlerin birkaç dakikalık da olsa rahatsız edilmesini istemiyor. Bu kadar hisli bir şairimizin insanlarla beraber güvercinler için de duygulanması hiç şüphesiz onun şair ruhuyla alakalıdır.
Şiirin diğer mısralarında ise şairin şayet yardımı olmasıydı güvercinler ki insanlardan ürkekliğinden dolayı su içmeden gideceklerini anlıyoruz.
En son şarkılarını dağıtarak rüzgara, Beyaz boyunlarını uzattılar taslara... Bir damla suya hasret gideceklermiş meğer.
Ziya Osman Saba, bu şiiri yazarken ecdad yadigari olan kargir ve bahçeli bir evde doğmuş, büyümüş, ilk gençlik yıllarını bu evde geçirmiş ve bu evde vefat etmiştir. Şair Akif İnan'ın Şehir Gazelinde bahsettiği "Dönüştür ey kalbim bahçeli eve / Anlamı ezen o makinaları" bir evi vardır. Bu evde de insanlar düşünüldüğü kadar kuşlar da -ki bunlar arasında da güvercinler- de düşünülmüş ve onlar için de aşiyanlar (kuş yuvası, kuş takası) yapılmıştır.
Şairimizin Sebil ve güvercinler kitabındaki diğer şiirleri de çocukluğuna dair hatıraların şiire damıtılmış halidir. Onun Çocukluğum adlı şiiri var. "Çocukluğum, çocukluğum... /Uzakta kalan bahçeler / O sabahlar, o geceler, / Gelmez günler çocukluğum.." Anne ve babasıyla birlikte yaşadığı bu evin mahremiyetinin hatıraları var. Burada itinalı mısralar, imbikten geçirilmiş çocukluk hislerini hatırlayan bir ev daha doğrusu aile mahremiyetini, mazi muhabbetini ve ölüm düşüncesini ihtiva eden üslu00fbbu söz konusudur. Bu üslu00fbb ki muhitini kurmuş ve öylece dimağlarımıza te'sir etmiştir.
El kıssa Ziya Osman'ın çocukluk yıllarında kaldığı ev münferit ve yalnız kalan evlerden değildir. Yolları, bahçeleri, mesireleri, mahallesi vardı. Etrafında bir cemiyet, bir medeniyet, bir camii ve hatta mezarlık vardı. Haliyle sebil ve güvercinleri de olurdu.