Zıt ikizler
Taliban ve izmler…
Hayat
tarzlarına inanç ve düşüncelere tahammülsüzlük; adı “çağdaş yaşam” olmuş ya da Taliban’ın
çizdiği “dinî hayat” hiçbir şey fark
etmez.
Emperyalizmin
cehennemî dünyasıdır bu.
Afganistan’da
da senaryo aynı Irak, Suriye Libya…
Kabil Havalimanı’nındaki görüntülere, dünyanın
başka yerlerinde de şahit olunmakta.
Taliban, oluşturduğu hayat anlayışına,
tarzına herkesin uymasını istiyor, uymayanlara en ağır cezaları uyguluyor.
Taliban, Erkeklere
sakal bıraktırıyor, kadınlara başörtüsünü, burkayı emrediyor. “Kamusal alana” bunlarsız çıkılamıyor.
Çalışmaları zaten hiç mümkün değil.
Tarihi
ve kültürel değerleri yok ediyor. Bin
beş yüz yıllık Buda heykellerini yok ettikleri gibi halkın birlikte yaşama
iradesini de yok ediyor.
“Laik yaşam” uygulaması bundan farklı
mı?
Kendi
tarihine, inancına yabancılaşmayı çağdaşlık saymak nasıl bir Talibanlıktır?
Sakalsızlığı
ve başörtüsüzlüğü dayatmak Taliban
uygulamalarından farklı mı?
Her
iki durumun da insan hakları ve adaletle bir alakası var mı?
10
Ağustos 2021’de Ankara Altındağ’da
sığınmacılara saldıranların zihin dünyaları Talibanca değil mi?
Emperyalizm,
buna benzer yasaklar üzerinden sömürüyor, terörü besliyor, inanç ve düşünce
farklılıklarını çatışma aracı haline getiriyor.
Emperyalizmin
iniş takımında ezilenlerin milyonlarcası evlerinde, şehirlerinde, köylerinde bu
acı akıbete maruz bırakılıyorlar.
15
Temmuz’da tankların paletleri arasından sarkan insan etleriyle ABD uçağının iniş takımındaki insana
ait parçaların müsebbibi kim?
Afganistan veya bir başka
ülke fark etmiyor, sömürü planı aynı, zulüm aynı, acı aynı…
Eğer
15 Temmuz’da devleti ele
geçirebilselerdi Türkiye’yi de terör örgütlerine teslim edecekler, yıllarca
sürecek iç savaşın planlarını uygulayacaklardı. Kendinden başkasına hayat hakkı
tanımayan Batı’nın tetikçileri ABD’nin
ülkeye “demokrasi” getirmesini
istiyorlar…
Bu
”demokrasi”nin nasıl olduğunu
Irak’tan, Afganistan’dan gayet iyi
biliyorlar.
Her
on yılda “zinde güçleri” göreve
çağırmaları da Talibanlıktan…
“Çağdaşlık” adına binlerce
tarihi eser yok eden, Osmanlı Arşivi’ni
okkası üç kuruştan hurda kağıt olarak satan, mabetleri kapatan, inanç ve
düşünceyi yasaklayan bir zihniyetin Taliban’dan
farkı ne olabilir?
Mesela,
Adnan Menderes’in suçu neydi de
astılar?
Turgut
Özal’a neden alışamadılar?
Niçin
Abdullah Gül’ün seçilmesini yüz
yıllık geriye gidiş olarak anlattılar?
Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan’a düşmanlar,
ona ve ailesine suikastlar düzenlemekten geri durmuyorlar?
Taliban’ın
yaptıkları farklı mı?
Türkiye güçlendikçe,
Emperyalist odakların nevri dönüyor. Çünkü güçlü
bir Türkiye, sömürü düzeninin önünde en büyük engeldir.
Bölge
tarihini böyle okumak ve değerlendirmek gerekir.
Bölgeyi sömürmek için önce Türkiye’yi
zayıflatma operasyonlarına giriştiler. Anarşi, terörle ekonomik, güvenlik ve
siyasi krizleri oluşturdular.
Türkiye’de
darbelerin yapıldığı tarihte bölgede de darbeler yaptılar, savaşlar çıkardılar.
1960’tan
1980’e kadar sağ-sol çatışmasını beslediler. 1980’den bu yana da bölücü terörü besliyorlar. Sığınmacılar üzerinden saldırıya
geçtiler...
Aralık
1978’de mezhep savaşı çıkarmak istediler.
Aralık
1979’da da Sovyet Rusya,
Afganistan’ı işgal etti. On yıl süren bir işgalden sonra 1989’da Rusya
Afganistan’dan çekildi. Afganistan’da bu defa da iç savaş başlatıldı. Türkiye’de
ise terör ateşini harladılar, Cumhurbaşkanı’na suikast düzenlendi, gazeteci ve
akademisyenler katledildi.
1994’te
Taliban kuruldu.
Afganistan’da
Taliban eliyle 1994-96’da iç savaş
devam ettirildi. Türkiye’de ise 28 Şubat
Post Modern Darbe süreci başlatıldı. Milletin istikbali ve parası
yağmalandı.
2001’de
ABD, Afganistan’ı işgal ettiğinde Türkiye’de
enflasyon yüzde yedi binlere çıktı, devlet maaşları ödeyemez duruma getirildi.
Şimdi
Bölgesinde ve dünyada sözü dinlenen bir Türkiye var.
Zıtlar İttifakı, bundan dolayı ABD’den “demokrasi” istiyor.