Zırvalar zirve olduğunda
Değerli okurlarım ipin ucunu iyice kaçıran azgın azınlık siyasetten de destek bulunca olmazlar oluyor ve buda mı başımıza gelecekti denen şeyler bir bir başa geliyor.
Pandemi , sadece ülkemizde değil tüm dünyada çaresizliklerden çare ve çözüm aratmaya devam ederken, birlik ve bütünlük içerisinde bu süreci , sağlıklı ve en az zararla nasıl atlatabiliriz sorusu ortak akıl olması gerekirken, sağdan soldan gelen gürültü patırtı ister istemez moral değerlerimizi bozuyor.
Hayat pahalılığı ve hergün biraz daha ağırlaşan yaşam şartlarındaki zorlukları el ve gönül birliği ile paylaşarak azaltmak dururken, üfürükten tayyare çıkışlar ve cek, caklarla hamaset tüccarlığı yapmak zaman kaybından ve moral değerlerimizi iğfal etmekten başka ne işe yarar?
Enerji meselesi, nerede ise tüm dünyanın ve özelde ülkemizin ciddi bir sorunu.
Buna bağlı yaşanan maddi manevi sorunlar üzerinden siyaset yapmak en hafifinden basiretsizlik.
Enerji, sağlık ,eğitim ve milli güvenlik gibi devletimizin önemli organları siyaset gündemine sakız yapılmamalı.
Muhalefet etmek kolaycılığı yerine eller taşın altına konularak çare ve çözüm teklifleri bir ortak paydada birleşerek ülke menfaatine öncelik verilmeli.
Geçmişte yaşanılan acı tecrübelerden ders almadan sorumsuzca hesapsız kitapsız açıklamalar milli birlik ve bütünlüğümüze zarar vermekle kalmaz ,habis bir ur olarak iflah olmamızı da engeller.
Geziyi unutmamalıyız.
Üç beş ağaç kurtaralım samimiyetinin(!) nelere mal olduğunu ve daha nelere mal olacağının tam hesabını göremeden, yeni hesaplar peydahlayanlara karşı uyanık olalım.
Özellikle sosyal medya üzerinden atıp tutanlara itibar etmemek gerek.
Çünkü kimin eli kimin cebinde olduğunun tam bilinmediği sosyal medyada, kuzu postuna bürünmüş aç kurtların niyeti genetik yapılarına uygun olarak parçalamak bölmek ve yok etmektir.
TRT de geçen hafta final yapan Kıbrıs dizisinde yaşananları bizler yaşamamış olsak bile daha fazlasını bizzat yaşayanlardan alıntılanarak yaşanmışlıkları izlerken kanlı NOEL ve EOKA örgütünün mazlum Kıbrıs halkına yaşattıklarını , bu acımasız zulme karşı kurulan Kıbrıs Mukavemet Teşkilatını suikastçı bir örgüt olarak görmek ve bunu milletin gözünün içine bakarak söylemek nasıl bir savrulma.
Allah korusun bu zihniyet bugün Kıbrıs’ta veya ülkemizde hakim olsa daha beterini yaşatacağına adımız gibi emin olabiliriz.
Bu gerçeklikten dolayı bu zihniyete ve onun temsilcilerine azgın azınlık diyorum.
Çok şükür Türkiye’miz, eski Türkiye’de değil.
Buna rağmen bu güruhun genetik kodlarından kaynaklanan ilkelliği, çağdışı , bağnaz ve gericiliğine karşı millet olarak uyanık durmalı ve uyuyanları uyandırmalıyız.
Yalan tüccarlarının allı pullu yaldızlı yalanlarına inanan, aklı dumura uğramış kelaynaklar sağımızda solumuzda hatta içimizdeler.
Suretlerine aldanmadan nerede, neden ve nasıl durduklarına bakıp ferasetlerimiz marifeti ile bunları iyi belleyelim.
Bukalemun özellikli bu güruhu tanımanın en kolay olduğu yer ve zamanlar ,milli birlik ve bütünlüğe muhtaç olduğumuz anlardaki duruşlarıdır.
Makalelerime mail ve mesaj yolu ile cevap verenler içerisinden bu bukalemunları ben kolayca tanıyabiliyorum.
Nezaketten yoksun tanımadığı bir kimseye nasıl hitap edeceğini dahi bilmeyecek kadar aceze bu kesim genellikle söze şöyle başlıyor.
Dayı, amca, hacı.
Birbirinden güzel bu ve benzer ifadeleri istihza aracı olarak kullanacak kadar kalite fukarası bu kesime Allah müstehakını versin diyorum.
Sağlık ve mutluluk dileklerime.