ZİNA ve KUR'AN
Hiçbir şey yok iken bütün varlığı azametiyle varlık alanına çıkaran, yarattığı her şeyi bir maksada, hikmete binaen yaratan Rabbulalemin, bütün kullarının hak ve hukukuna riayet etmemizi emretmiştir.
Mevla'mız sadece insanı teakul, tefekkür, tedebbürle donatmıştır. Böylelikle insan muhakeme ve muhasebe etme imkanı buldu. Bu imkanla da insan yapıp ettiklerini iradi olarak seçer ve bu yüzden seçtiklerinden sorumlu tutulur.
Mü'min, Allah'ın kendisini yapıp ettiklerinden ve yapması gerektiği halde yapmadıklarından sorumlu tuttuğunu bilir. Keza söylediklerinden ve söylemesi gerektiği halde söylemediklerinden de sorumlu tutulduğunu biliyor insan.
Bunları neden mi söylüyorum?
Bu aralar kökü dışarıda kolu içerde olan güçler, Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye'nin tarihte 100-500 yılda bir yakalayabileceği "özne" olma fırsatını kaçırması için her türlü oyuna başvuruyor.
Dini mubinin ve insanların sahibi olan u00c2lemlerin Rabbi, insanların Müslüman da olsa nefsine, şeytana, başkasına yenilerek yalana, günaha, iftiraya başvurabileceğini bildiği için önlemler almamızı emretmiştir. Allah'ı sıkça anmak, ahlaklı olmak, belirlenen sınırlardan uzak durmak, düşmanınız da olsa ona karşı adil olmaku2026 gibi. Bununla da 'adam' olmayacağımızı bildiği için Allah, birbirimizle ilgili hukukumuzda normatif değerlerle tedbirler de almış.
Çok uzattım, bir an önce sadede gelmem gerek.
Evet, yüzyılın en kirli projesi olan "Türkiye'ye diz çöktürme" sürecinde insanların onur ve haysiyeti ayaklar altına alınıyor. Kimileri şeytanın "yürü" emrine koşarak cevap veriyor ve insanları yalan ve iftiralarla (karalamaktan da öte) rezilleştirme yarışında öne geçmek için çabalıyor.
Allah Tebarek ve Teala insan haysiyet ve şerefine verdiği değerden dolayı günaha girmesi kaçınılmaz olan bizleri kendi halimize bırakmayıp önlemler alıyor. Mesela;
İnsanın en ağır hasar göreceği, en çok rüsva olacağı alanın gayri meşru kadın erkek ilişkisi olduğunu, bu alanla ilgili karalamanın kolay olduğunu, bu karalamayı sağlamak için bir külfet gerekmediğini hatta birilerinin "yaptı" demesinin bile karalamaya yeterli geldiğini bilen Allah cc (-ki bütün noksanlıklardan münezzehtir) bunun da önlemini almıştır.
Mesela,
Bir insana zina isnadında bulunmak başka iddialara benzemez. "Gördüm, oldu" demek asla kabul görmemeli. Teknik hiçbir imkanın olmadığı dönemde Kur'an zina iddiasının kabulü için birinci şart olarak 4 şahidi zorunlu kılmış. İslam Hukuku bu şahitlerin 'zanlılar'a düşmanlık beslemeyenlerden olmalarını, adil, dürüst, haysiyetli, dirayetli olmalarının yanı sıra göz ve kulaklarında sorun olmayan şahitler olmalarını esas almıştır.
Anlayacağınız zina suçlamalarında herkes şahit olarak kabul görmez.
Neden mi?
Çünkü bu karalama ömrübillah kalıcı karalamadır. Bir insanı hataen öldürmekten daha fazla önemsenmiştir. Bir insanı öldürenin "küfür etti o an sinirlerime hakim olamadım" mazeretiyle kendisini savunabileceği gibi, "istemeyerek oldu, maksadım öldürmek değildi, haysiyetime dil uzattı, oğlumu dövdü" gibi gerekçelerle kendisini temize çıkarmaya çalışabilir ve bu 'hafifletici sebepler' toplum nezdinde kısmen kabul de görebilir. Ancak hiç kimse zina ile ilgili "istemeyerek oldu, tepem attı, kazara oldu" gerekçelerini öne süremez, sürse bile çirkinliğine yeni bir çirkinlik katmış olur. Aslında hiçbir geçerli bahanesi kabul görmez zina edenin, çünkü zina toplumumuzda en kabih günahtır.
İnsanı böyle bir günahla suçlamak, onun bütün onuruna zarar vereceği için Hak Teala peşinen şahitlik üzerinden de önlem almıştır ki kimse böyle bir suçlamaya tevessül etmesin.
Rabbimiz bu konuya öyle önem vermiş ki biri hakime/kadıya gidip (söyledikleri doğru da olsa) iffetli kadına zina isnadında bulunur ve bu iddialarında görgü tanıklarını dörde çıkaramazsa kendisine iftira cezası olarak 80 kırbaç vurulur ve bundan sonra yaşamları boyunca şahitlikleri kabul edilmez. (Nur Suresi/4)
Bir de Resul-i Ekrem SAV döneminde zina ile ilgili yaşananlara bakılırsa, ne tür hassasiyetler gösterildiği görülebilir. Ya da İsa AS dönemindeki "ilk taş" meselesini hatırlayalım.
Şimdi bu yazdıklarımdan sonra kasetçilerin, pornocuların, gizli kameracıların, en aşağılık dedikoduları yayanların ve Kemalettin Özdemir hakkında söylediklerinden dolayı Nazlı Ilıcak'ın yaptıklarına bir daha bakın. Başbakan Tayyip Erdoğan'a olan garezi Nazlı Hanımı ne hale getirmiş.
Olayı anlatan Hoca Efendi (keşke hiç anlatmasaydı) ama isim vermedi, kendilerine yakışan da isim vermemekti. Ne var ki Nazlı Hanım OLASILIK! dediği ismi zikrederek seviyesinin nerelere düştüğünü gösterdi.
Bir bayan olarak Nazlı Ilıcak bu konuda zan oluşturmamalıydı. Biri de çıkıp bu konunun devamı bağlamında haddini aşan bir soru sorsaydı Sayın Ilıcak'a, o sorunun altında ezilebilirdi Nazlı Hanım.
O soruyu sormak aldığım edebe sığmaz.
Bakın nereden nereye.
Dedim ya, bu konularda herkes hassas davranmalı, çok hassasu2026
İnnellahe layuhibbu'l mufsidin.
Twitter: @ahmetay_