Zin Nureyn Osman (ra) 36
656 yılının
nisan ayında Mısır, Kûfe ve Basralılardan oluşan muhalif gruplar, hac
gerekçesiyle yola çıktılar. Bunlar görünüşte halifenin görevden
uzaklaştırılmasını istiyorlardı. Ancak onları harekete geçiren İbn Sebe’
çetesi, ümmet içinde huzursuzluk ve fitne çıkarmaya kurgulamıştı. Hz.
Ali (ra) Mısır’dan gelen bu asilerle konuştu. Bu görüşmelerden sonra
görevden alınan Mısır valisinin yerine Hz. Ebu Bekir (ra)’un
oğlu Muhammed vali tayin edildi.
Ancak asileri
hiçbir düzenleme ikna etmeye yetmedi ve Hz. Osman (ra), âsîler
tarafından evi 22 gün boyunca muhâsara edildi. Âsiler, hac mevsiminden sonra
kalabalığın artacağını düşünmesi ve vilayetlerden yardım geleceği yönündeki
haber üzerine ellerini çabuk tuttular. Sonra da Mısırlı birkaç kişi komşu evin
duvarından veya çatıdan içeriye girdiler ve Hz. Osman’ı (ra) 17 Haziran 656
Cuma günü Medine’de Kur’an okurken şehit ettiler.
Seksen yaşını
geçmiş Osman (ra) şehit edilirken yanında bulunan Hz. Hasan yaralanmış ve
hanımı Naile’nin de parmakları kesilmişti. Âsiler Betül-malı da yağmaladılar.
Hz. Osman’ın cenazesinin gömülmesini de engellediler. Halifenin na‘şı, ancak
geceleyin hanımı ve birkaç samimi dostu tarafından, gizlice defnedilebildi. (Geniş
bilgi için baknz: Cevdet Paşa, Kısâs-ı Enbiyâ, I, 485; El-Askalânî,
El-Metâlib, IV, 4438; İsmail Yiğit, DİA, Hz. Osman,
XXXIII.)
Hz. Osman’ın
(ra) şehit edilmesiyle başlayan dönem, İslâm tarihinde bir dönüm noktası teşkil
etmiş, bu tarihten sonra iç karışıklıklar ve fitneler maalesef birbirini takip
etmiştir. Şu anda İslam aleminin yaşamakta olduğu tefrika, fitne ve kardeş
kavgaları; o dönemde yakılan fitne ateşinin alevleridir.
Dersler
ibretler:
·
Osman (ra)
döneminde çıkarılarak, günümüze kadar devam eden fitne, bir Yahudi olan İbn
Sebe’in çıkardığı Şia fitnesidir.
Daha sonra ki dönemlerde de bu fitne sürgit devam
etmiştir. Bu filmi biz FETÖ, “Kur’aniyun” “Evrenesoğlu” “Kedicik tarikatı” vb.
loca ve mahfillerde de gördük. Sadece bizim memleketimiz de değil, Irak’ta
“Kesnezani Tarikatı” Pakistan’da “Yakup Kadri” vb. nice şarlatanların da aynı
derin ve küresel çetelerin planladığı; “dine karşı din” projesinin birer
parçası imişler. Fotoğrafa büyük bakıp bu fitnelerin tarih boyu devem ettiğini
gözden kaçırmasak, kuklalar yerine kuklacıları da görürüz.
1350 devam eden fitne, ümmete diz çöktürmeye yetmediği
için, takriben 300 yıl önce de çağdaş haricilik diyebileceğimiz, tekfirci vahhabilik
taifesini ürettiler. Geçmişte üretilen; “Haricilik” “Haşhaşilik” “Babilik”
“Bahailik” “Kadıyanilik” vb. onlarca mahfiller, hep ümmeti hırpalayıp
zayıflamak için üretilen kuklalardır. Şu
anda DEAŞ, IŞİD ve “selefilik” maskesi altında faaliyet gösteren birçok
fırkalar, aynı planın parçasıdırlar. Şia ile bunlar, birbirleriyle kanlı
bıçaklı gibi görünse de aynı karanlık çeteler tarafından üretilmişlerdir.
·
Bu davanın
günümüze kolay gelmediğini unutmayalım.
Bu mukaddes dava uğruna; ne kadar alın teri ve emekler
verildi. Ne kadar kanlar sebil ve nice canlar feda oldu. İşte Ebu Bekr (ra)
sonrası üç raşid halife, kalleşçe şehid edildiler. Sonraki dönemlerde de,
birçok İslam hükümdarı ve devlet adamı şehid edildiler. Sadece devlet adamı da
değil, bizim Aselsan vb. kritik kurumlarımızdaki mühendislerimizden onlarcası
şu yaşadığımız çağda şehid edildiler.
·
Ancak tüm
fitne ve planlara rağmen, yine zafer İslam’ın olacaktır.
Osman (ra) ve şehid edilen onca yiğit idarecilerimize
rağmen, batıl dün hakkı durduramamış ve bugün de durduramayacaktır. Çünkü
hakkın üstün gelmesi; adil ve kadiri mutlak olan mülkün sahibi tarafından,
ezelde takdir edilmiştir. Eğer İslam düşmanları, bu hakikati birazcık idrak
etseler, İslam ümmetine asla ilişemezlerdi. Ancak imtihan gereği, hakkın
karşında batıl da var olacaktır ki, mücadele devam etsin. “(İblis:) Rabbim!
Öyle ise, (varlıkların) tekrar dirileceği güne kadar bana mühlet ver, dedi.
Allah da, "O hâlde, sen vakti (yalnızca benim tarafımdan) bilinen güne
(kıyamete) kadar mühlet verilenlerdensin" dedi.” (Hicr 99/36-38)
·
Tedbir
takdiri değiştirmez, sadece sorumluluk ve vebali kaldırır.
Hz. Hüseyn’in (ra) şehadeti, nasıl ki geliyorum diye diye geldiği halde
engellenememişse, Hz. Osman’ın (ra) vefatı da böyle oldu. Kaldı ki şehitlik,
tüm şehit olmuş yiğit insanların, yürekten istedikleri mertebedir. Batılın
tarafında olanlar, bu hakikati de kavrayamazlar. Onlar bizden şehitler almakla
bize zarar verdiklerini zannederler. Aslında şehadet mertebesi, çok yönlü bir
nimettir. Şehid için mertebe, İslam ümmeti için bir şeref ve manevi doping,
düşmanın ise yüreğine bir korkudur. Evet ölümü öldürenleri korkutamazsınız ey
zalimler! Asıl siz korkun.