Zin Nureyn Osman (ra) 31
Bir zaman sonra, Muhammed b. Ebî
Bekr ve Muhammed b. Ebî Huzeyfe de, yapmış olduğu atamalardan dolayı Hz.
Osman’ı tenkit etmeye başladılar (İbn-ul-Esîr. a.g.e., III, 118).
Eleştiri konularından bir de,
kimi vali ve idarecilerin yolsuzluklarını denetleyememesidir (Siyûtî, 174). Hz.
Ali (ra) bu konudaki şikâyetlerini ona ilettiğinde o, Hz. Ali'ye söyle diyordu:
"Muğire b. Şu'be'yi Ömer'in vali tayin ettiğini bilmez misin?" Hz.
Ali: "Biliyorum" deyince o; "O halde neden akrabalığı ve
yakınlığından dolayı onu vali tayin ettiğim şeklinde bir kınamada
bulunuyorsun?" diye sormuştu. Hz. Ali'nin buna verdiği cevap suydu;
"Ömer vali atadığı kimseyi sıkı bir şekilde kontrol altında tutardı. En
ufak hatalarını görse onları sorgular ve en şiddetli şekilde cezalandırırdı.
Sen ise bunu yapmıyorsun" (İbn-ul-Esir, a.g.e., III, 152).
Dersler ibretler:
·
Fitne ateşi; ormanları, köyleri, şehirleri
yakıp küle çeviren kıvılcım misalidir, söndürülemezse, felaket olur.
Ancak yanan köy, şehir ve
ormanların telafisi vardır. Bozulan İslam birliği, yıkılan kardeşlik köprüleri
ve ümmet ruhunun telafisi, yok denecek kadar zordur. İşte üzerinden 1430 yıl
geçmesine rağmen, o gün tutuşturulan fitne ateşinin tahribatı hala devam
ediyor. Öyle görünüyor ki, daha çok da devam edecektir.
·
Fitne ateşi etrafı sardığı zaman, onun is ve
dumanı içerisinde, göz gözü görmez.
Hakla batıl, haklıyla haksız,
doğruyla eğri birbirine karışıp ayırt edilemez olur. İşte bugün olmuş, kimi iyi
niyetli kimseler bile, ashabı kirama (Rıdvanullahi aleyhim ecmeîn) dil
uzatabiliyorlar. Her insan, olayları gereği gibi muhakeme yapamıyor. Hatta
gereği gibi muhakeme yapabilecek olanlar, genelde çok az olmaktadır.
·
Devle denetleme kurulları her zaman
önemlidir. Ancak fitne dönemlerinde daha da önemlidir.
Çünkü fitne zamanlarında, hayırla
şer, doğruyla eğri birbirine karışıp içinden çıkılmaz hal alabilir. Böylesi
anlar, tetikte bekleyen düşman için bulunmaz fırsatlardır. Nitekim Hz. Osman
(ra) döneminde ve daha sonraki dönemlerde çıkarılan fitneler, çoğunlukla Yahudi
asıllı Abdullah bin Sebe’ ve onun takipçileri olan haricilerin komploları
sonucudur. Bu fitne ateşi o kadar etkin ve derin yakılmıştır ki, tarih boyu
ümmetin canını yakmaya devam etmiş ve halen de yakmaktadır.
·
Dünya ve dünyalıklar, imtihanın en zor
dönemeçleridir.
Dolayısıyla malı elinde tutanlar
ve mali tasarruflarda yetkisi olanlar, çok dikkatli olmalıdırlar. Gerekirse
idareci; fitneye sebep olmamak için, kimi meşru haklarından dahi feragat
etmelidir. Ümmetin maslahatını kendi maslahatına tercih etmek, bunu gerektirir.
·
Lider ve idarecilerin; akrabalarını yüksek
bürokrasi ve idari kadrolara getirmesi, her dönem potansiyel tehlikedir.
Bu durum, zayıf karakterli ve
köşeye sıkıştırmak için bahane arayanlar için, önemli bir koz ve saldırı için
bahanedir. Hakikatte halifenin akrabası olan vali veya bürokratlar, hak ve
adalet üzere olsalar bile, eleştirilerin hedefi olurlar. En iyisi, insanların
su-i zanlarına sebep olacak atamalardan kaçınmaktır. Çünkü insanlar, en küçük
bir sıkıntıda, “akrabalarına iltimas geçiyor” diyeceklerdir. Saldırı için hazır
bekleyen muarızlar da üzerine on ekleyerek bunu yayacaklardır.
·
Tüm idareciler için bir kontrol
mekanizmasının bulunması gereklidir. Ancak üst makamların yakını olan kimseler,
çok daha sıkı bir takip ve kontrol gerektirirler.
Çünkü onlar için istismar kapısı
çok daha geniş manada açıktır. Özellikle karakter zaafı da varsa, bu durum
ifsat ve bozgun için çok daha fazla kışkırtıcı olacaktır. Şu kısa ömrümüzde,
bunun sayısız örneklerini gördük ve yaşadık. Üzülerek ifade etmeliyim ki,
ilerde de benzeri üzücü durumları yaşamaya devam edeceğiz.