Zin Nureyn Osman (9)
Resulullah (sav), bu iş için Hz. Ömer'i (ra) görevlendirmek istemiş, ancak Ömer (ra) bir takım geçerli sebepler ileri sürerek Hz. Osman’ın daha uygun olduğunu söylemişti. Bunun üzerine Resulullah (sav), elçilik görevini Hz. Osman'a verdi. Daha önce elçi gönderilen Hiras b. Umeyye el-Ka'bî'yi, Mekkeliler öldürmek istemişlerdi. (İbn Sa'd, a.g.e., II, 96) Müşriklerin hırçın davranışları bu elçiliği tehlikeli bir hale sokuyordu…
Derler ibretler:
·
Her işte, ehliyet ve liyakat esastır. İşler
ehli olmayanlara verilirse, başarısızlık kaçınılmaz olur. Ne zaman, nerede,
hangi konuda olursa olsun, bu kural değişmez.
Bu konuda Allah (cc) şöyle buyurur: “Muhakkak ki Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Gerçekten Allah bu emriyle size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla işitir ve her şeyi hakkıyla görür.” (Nisa 4/58) Resulullah (sav) şöyle buyurur: “… "Emânet zâyi edildi mi kıyâmeti bekle!" buyurdu. Bedevî; Emânet nasıl zâyi olur? diye sordu. Resulullah (sav) de: “İş, ehil olmayana verildi mi kıyâmeti bekle!" buyurdu. Cemaat, cemiyet, şirket, atölye, fabrika veya ordu fark etmez. Bu kural, özel veya tüzel tüm kurum ve kuruluşlar için de geçerlidir.
·
İşlerde istişarenin önemi. Resulullah (sav)
istişareye çok önem verdiği gibi, sahabeler de her konuda olduğu gibi bu konuda
da onu örnek almış ve en güzel örnek olmuşlardır.
Şura ve istişare, herhangi bir oluşum için hayati önemdedir. “Danışan dağlar aşmış, danışmayan yolu şaşmış” sözü, bu konudaki ayet ve hadislerden alınmadır. İnsanlık tarihi boyu, yaşanan tecrübeler de buna açık bir delildir. “İş hakkında onlarla müşâvere et!” (Âl-i İmrân 3/159) “Onlar işlerini aralarında müşâvere ile yürütürler.” (Şûrâ 42/38)
·
Görev istenmez, verilir.
Ashabı kiram, bu konuda da imtihanı pekiyi derecede kazanmıştır. Resulullah (sav) dönemi ve sonraki halifeler döneminde de çok kere kendilerine tevdi edilen görevler konusunda mazeret ileri sürdükleri olmuştur. Tabi davet, tebliğ, cihad gibi, külfetli ve sevabı bol işlere koşarak gitmiş ve yarışmışlardır. Ama onlar, valilik vb. mevki makam işlerinden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışmışlardır. Tabi görev verildiği zaman da görevin hakkını vermişlerdir.
Resulullah (sav) şöyle buyurur: “Ey Abdurrahmân! Emîrliğe tâlip olma! Eğer senin talebin üzerine sana emîrlik verilirse, istediğin şeyin sorumluluğu sana yüklenir. Eğer sen tâlibi olmadan sana emîrlik verilirse, o işte yardım görürsün.” (Buhârî, Eymân, 1; Müslim, İmâret, 19) Ebû Mûsâ el-Eş’arî (ra) der ki: Amcamın oğullarından ikisiyle Allah Rasûlü’nün huzûruna girmiştim. Onlardan biri: "Yâ Resûlullah! İdâresini Cenâb-ı Hakk’ın sana verdiği vazifelerden birine bizi âmir tayin et!” dedi. Öteki de benzeri bir şey söyledi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sav) şöyle buyurdu: “Vallâhi biz, tâlip olanı veya vazîfe hırsı bulunanı yönetici yapmıyoruz!” (Buhârî, Ahkâm, 7; Müslim, İmâre, 15)
Ancak bu nebevi ölçüyü kaçıralı, çok şey kaybettik. Valilik,
genel müdürlük şöyle dursun, basit bir memuriyet için bile çalmadık kapı
bırakmıyoruz. Belli mevki makamlar içinse, atılan taklalar malumdur. Nitekim
Resulullah (sav) nebevi bir mucize olarak, bu konuya dikkat çekmiştir. “Siz (bir
zaman gelecek) memuriyet alma hususunda pek istekli davranacaksınız. Hâlbuki (elde
etmek için) çırpındığınız o vazîfe, kıyâmet gününde bir pişmanlık
sebebi olacaktır.” (Buhârî, Ahkâm 7. Ayrıca bk. Nesâî, Bey’at 39,
Kudât 5)
·
Görev verilen, kendisinden daha ehil olan
varsa, onu teklif etmekten sakınmamalıdır. Musa’nın (as) kardeşi Harun’u (as)
elçilik görevine teklif etmesi gibi.
“Hani Rabbin Musa'ya: O zalimler güruhuna, Firavn'un
kavmine git. Hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye
seslenmişti. Musa şöyle dedi: Rabbim! Doğrusu, beni yalancılıkla
suçlamalarından korkuyorum. (Bu durumda) içim daralır, dilim dönmez; onun için
Harun'a da elçilik ver.” (Şuara 26/11-13) Ömer’in (ra) elçilik için Osman’ı
(ra) teklif etmesi de bu kabildendir. Haşa görevden kaçmak veya tehlikelerden
tırsmak değildir.
·
Verilen görevin ucunda ölüm de olsa,
aksatılmadan yerine getirilmelidir.
İslam tarihinde bunun sayısız destanları vardır. İslam davasını anlayıp kuşanmış olan nice yiğitler, hayatları pahasına, görevde sebat etmişlerdir. Elbette Resulullah'ın (sav) ashabı (Rıdvanullahi aleyhim ecmeîn) her konuda olduğu gibi, bu konuda da tüm insanlığın örneği ve önderidirler. İşte bir önceki elçi, şehid edilmek istenmiş olmasına rağmen, Osman (ra) hiç tereddütsüz, elçilik görevini ifa ediyor.