Zin Nureyn Osman (5)
Bir Yahudi’nin mülkiyetinde olan Rume kuyusunu yirmi dört bin dirheme (dirhem: altın para) satın alarak bütün Müslümanların istifadesine sunmuştu. Bu kuyunun Müslümanlar için ne kadar önemli olduğu Resulullah (sav)'in su sözünden anlaşılmaktadır: "Rume kuyusunu kim açarsa, ona Cennet vardır" (Buharî, Fezailu'l-Ashab, 47).
Müslümanlar,
Medîne-i Münevvere’ye hicret ettiklerinde su sıkıntısı çekiyorlardı. Akîk
vâdisinin aşağısında, sel sularının biriktiği yerin yakınında bir kuyu
vardı. Rûme Kuyusu diye meşhur olmuştu. Çevresi taşla örülü,
derinliği on sekiz, eni sekiz zirâ‘ idi. (Zirâ‘ bir uzunluk ölçü
birimi, 48 cm.) İki zirâ‘ kadarı su ile dolu idi. Medine’de Rûme kuyusundan başka
tatlı su yoktu.
Yahudi
parasız bir damla su içirmezdi.
Bu kuyuyu
ilk önce Müzeyne kabilesinden bir adam kazdırmış, sonradan da Rûmetü’l-Gıfârî’nin
malı olmuştu. O, suyun kırbasını bir müdd’e satardı. (Müdd 832 gr. Bir ağırlık
ölçüsü) Rûme Kuyusu daha sonra bir Yahudi’nin eline
geçti. Yahudi de kuyunun suyunu Müslümanlara satar, hiç
kimseye parasız bir damla su içirmezdi.
Resûlullah
Efendimiz (sav):
“–Rûme
Kuyusu’nu kim satın alıp vakfederse Allah ona mağfiret edecektir” “–Rûme
Kuyusu’nu, Cennet’te ondan daha hayırlısını kazanmak üzere kim satın almak ve
kendi kovasını Müslümanların kovalarıyla eşit kılmak ister?” buyurdular.
Hz.
Osman’ın (ra) su kuyusu
Osman (ra),
Yahudi’ye gidip kuyuyu ondan satın almak istedi. Fakat Yahudi tamamını satmaya
yanaşmadı. Hz. Osman (ra) da kuyunun yarı hissesini ondan on iki bin dirheme
satın aldı ve:
“–İstersen,
su almak için iki gün benim hisseme ayır; istersen, bir gün bana, bir gün sana
ayır!” dedi. Yahudi:
“–Olur! Bir
gün senin için ayrılmış olsun, bir gün de benim için!” dedi. Hz. Osman’ın
(ra) gününde Müslümanlar, sularını alırlar lâkin yeterli gelmezdi. Bir müddet
sonra Yahudi:
“–Sen benim
işimi bozdun! Öteki hisseyi de satın al!” dedi. Bunun üzerine Osman (ra), kalan
hisseyi de on iki bin dirheme satın alıp Müslümanların istifâdesi için
vakfetti. (Buhârî, Müsâkât, 1; Tirmizî, Menâkıb, 18/3703; Ahmed, I, 70, 75)
Dersler
ibretler:
· Para
sevgisi ve dünyalık hırsı, Yahudi’nin genlerine işlemiştir. Ne zaman ve nerede
olsalar ne yapar eder, mutlaka bulunduğu bölgenin ekonomisini ele geçirirler.
Tabi zamanla oranın idaresinde de bir şekilde söz sahibi olurlar.
Bunun için
yapmayacakları plan, atmayacakları takla yoktur. Helal-haram veya ilke-prensip
gibi dert ve sınırları yoktur. Nitekim Medine’de de aynısı olmuş, oranın asli
unsurları olan Evs ve Hazrec’i birbirine düşürerek, oraya çöreklenmişlerdi. Ta
ki Resulullah (sav) gelip bu iki büyük kabileyi İslam’ın potasında eritip
kardeş yapıncaya kadar da devam etmiştir.
İşte şu anda
rivayetler doğruysa, Yahudiler dünya servetinin %60’ına hükmediyorlar. Ama bir
türlü doymuyor, geri kalanını da ele geçirmek istiyorlar. İnsanları birbirine
düşürüp savaşlar çıkarma, her iki tarafa da silah ve ekipman satmaları, bunun
içindir. Şehirler, hatta ülkelerin tekrar tekrar harap edilip yeniden inşa
edilmesi, yine para içindir. Hastalık üretip ilaç satmaları bunun içindir.
Ekonomi, siyaset, bilişim, seyahat vb. dünyanın tüm stratejik iş, eylem ve
noktalarını ellerinde tutmaları yine bunun içindir. Peki sonuç? Dünyada zillet
ve rezalet, ukbada ise azap ve felaket…
· Su
hayattır. Su stratejik bir gıdadır. Bilindiği üzere geleceğin savaşlarının,
büyük oranda su üzerinden yapılacağı ifade edilmektedir.
Ancak bu
durum, bizim rabbimize teslimiyet ve kulluğumuzla ilgilidir. Biz ona karşı
görevlerimizi yaptığımız sürece, Allah (cc) asla bizi darda koymayacaktır.
Keşke uzman olduğu söylenenler, bizi susuzluk ve kuraklıktan korkuttukları
kadar, Allah'a (cc) isyandan korkutsalardı… Biri de çıkıp demiyor ki, bu
kâinatın bir sahibi var. Kıtlık, kuraklık, deprem, tufan vs. felaketlerin asıl
sebebi, küresel ısınma vs. değil, yaratana yapılan isyanlar ve günahlardır. Şu
hale bakın ki, “günahlar, felaket sebebidir” “şükür
bereket, nankörlük felakettir” gibi sözler, suç sayılır oldu. İşte
yüzlerce nastan sadece birkaçı:
“Hani
Rabbiniz şöyle duyurmuştu: “Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi
artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok
şiddetlidir.” (İbrahim
14/7) “Onlardan önce nice nesilleri helâk ettiğimizi görmediler mi?
Yeryüzünde size vermediğimiz imkân ve iktidarı onlara vermiştik. Onlara bol bol
yağmur yağdırmıştık. Topraklarından nehirler akıttık. Sonra da günahları
sebebiyle onları helâk ettik ve arkalarından başka bir nesil var ettik.” (Enam
6/6) “Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin sonra O'na tevbe edin
ki, üzerinize gökten bolca yağmur göndersin ve sizin gücünüze güç katsın.
Suçlular (günahkârlar) olarak yüz çevirmeyin." (Hud 11/52)