Zin Nureyn Osman (24)
Bu yıl içerisinde Hz. Osman (ra)
değişik eyaletlerde, Kur'an-i Kerim'in kiraatı üzerine ortaya çıkan ihtilafları
ortadan kaldırmak için çalışmalar başlattı. Kur'an-i Kerim ilk olarak Hz. Ebû
Bekir (ra) zamanında kitap halinde tedvin edilmişti. Zeyd b. Sabit'in
başkanlığında yapılan bu çalışmada, Kur'an-ı Kerim bir kitap haline
getirilmişti. Bu ilk mushaf, Ebû Bekir’den (ra) sonra Ömer’e (ra) geçmiş, onun
şehadetinden sonra da Hafsa (ra) annemizde emanet kalmıştı.
Azerbaycan sefer esnasında ordu
içerisinde kıraat konusunda bir ihtilafın çıkması, ordu komutanı Huzeyfe b.
Yeman’ı (ra) endişelendirmişti. Huzeyfe (ra) Halife'den, Müslümanların emin bir
şekilde okuyabilecekleri bir mushafın çoğaltılmasını istemişti. Halife Osman’ın
(ra) talimatıyla, Hafsa (ra) annemizin yanında bulunan mushaf getirilerek
çoğaltıldı ve bütün eyaletlere dağıtıldı. Bunun dışında kalan nüshaların tamamı
toplatılarak imha edildi. Bu durum karşısında Ashabın hayatta olanları oldukça
rahatlamışlardı (İbn-ül-Esîr a.g.e., III,111-112; H.i. Nasen, a.g.e., I,
510-513)
Dersler ibretler:
·
Kur'an'ı Kerim, vahiy zincirinin son halkası
olup kıyamete kadar, insanlığın hidayeti ve huzuru için yegane rehberdir.
Dolayısıyla dünya var oldukça,
ilahi muhafaza altında olmaya da devam edecektir. Kur'an hakkında zihin
bulandırmaya çalışan zavallılar, bu korumanın ne kadar hassas ve mühim olduğunu
anlamasa da…
·
Ashabı Kiram (Rıdvanullahi aleyhim ecmeîn)
Kur'an'ı Kerim okuma, öğrenme ve eğitimi, savaş halinde bile devam ediyordu. Zira
Kur'an; ekmek su gibi, ruhun olmazsa olmaz bir gıdasıdır. Kur'an'ı Kerim sadece
ramazandan ramazana okunan değil, her gün ihtiyaç kadar okunması gereken bir
kitaptır. Tabi ki okunması, anlaşılıp yaşanması içindir. Ashabı kiramın
okumalarını araştırdığımızda, adeta aklımız duruyor.
·
Ümmet için en büyük tehlike, asli kaynaklardaki
ihtilaflardır. Bu ihtilafların önü alınmasa, ihtilaflar iftiraka, ve derken,
kardeş kavgalarına kadar gider.
·
İhtilafların giderilmesinde hilafet
otoritesinin etkisi tartışılmazdır. Halifesiz ümmet; pusulasız gemi veya
çobansız sürü gibidir.
Düşman bunu çok iyi bildiği için,
hilafeti askıya almadıkça, İslam devletinin bakiyesi olan küçücük kara parçası
olan Anadolu’yu rahat bırakmamıştır. Halbuki bu kara parçası, 14 milyon km² den
arta kalan topu topu 783.562 km² dir. Ama buna rağmen, düşman vaz
geçmemiştir. Çünkü onlar çok iyi biliyorlardı ki, halifesiz ümmet, çobansız
sürü misali darmadağın kalıp savrulmaya devam edecektir. Ama hilafet merkezi
ayakta kalırsa, avuç kadar bir toprağı da olsa, İslam ümmeti; küllerinden
yenide dirilip halifenin bir işaretiyle, düşmanın tüm kalelerini başlarına
yıkmaya kadirdir.
·
İhtilafların giderilip birlik ve dirliğin
korunmasında diğer büyük bir amil de kaynak birliğidir.
Bilindiği üzere “İncil”in aslı
kaybolup yıllar sonra yeniden yazılması istendiğinde, ilk etapta takriben yüz
civarında İncil yazılmıştı. Sonra toplanan konsüllerde, bu sayı dörde
düşürülebilmişti. Bu sebepledir ki, yıllarca Hristiyan mezhepleri birbirlerini
tekfir ederek asırlarca birbirlerinin kanını dökmeye devam etmişlerdi. İşte
tefrikanın nasıl bir tehlike olduğunu yaşayarak öğrenen “Haçlı Siyonist
ittifakı” İslam ümmeti içinde tefrikanın sürgit devam etmesi için, tekfir
mantığına dayanın Şia ve tekfirci Vahhabilik gibi iki büyük belayı başımıza
musallat etmiştir. Son Ortadoğu yaşanan savaşlarda Şia ve hariciliğin yeni
versiyonu olan Deaş, Işid, eş-Şebab, el-Kaide vb. grupların ümmete neler
kaybettirdiğini net olarak yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Batılılar, bu
tekfirci grupların sadece fikir babaları değil, aynı zamanda; para, silah,
mühimmat ve her türlü lojistik desteğin de babalarıdır.