Zin Nureyn Osman (14)
Halifeliği /Hz. Ömer (ra), yaralanınca, hilâfete geçecek kimsenin tayin edilmesi için altı kişiden oluşan bir şura oluşturmuştu. Bunlar Hz. Ali, Osman, Sa'd bin Ebi Vakkas, Abdurrahman bin Avf, Zubeyr bin Avvam ve Talha bin Ubeydullah (Rıdvanullahi aleyhim ecmeîn) idiler. Yapılan görüşmeler neticesinde, şura üyelerinden dördü feragat edince, görüşmeler Hz. Osman'la Hz. Ali üzerinde devam etti. Şura başkanı Abdurrahman bin Avf (ra), geniş bir kamuoyu yoklaması yaptıktan sonra; Müslümanların, bu iki kişiden birisinin halife seçilmesi üzerinde mutabık olduklarını gördü. Böylece şura içindeki bu iki kişiye yoğunlaştı. Çünkü Ömer (ra) halifenin bu altı kişi arasından seçilmesini emretmişti.
Dersler ibretler:
·
Yönetimde boşluk, çok büyük felaketlere sebep
olabilir.
Bu tehlikeyi, ashabı kiram
(Rıdvanullahi aleyhim ecmeîn) daha Resulullah'ın (sav) hemen vefatı sonrasında
çok açık olarak görmüşlerdi. Bilindiği üzere, beni Sakife bahçesinde Ensar ve
Muhacirler arasında halife seçimi konusunda ihtilaf çıkmıştı. İhtilaf
münakaşalara, tartışmalar da iftirak ve kavgaya dönüşecekken, Abu Bekr (ra) ve
Ömer (ra) zamanında yetişmiş ve sorunu çözmüşlerdi.
Bu sebeple, Ömer (ra) bunun
tedbirini önceden alarak, kendisi henüz hayattayken, halifeyi seçecek şurayı
oluşturdu. Bu konuda Şia’nın çok ciddi yalan ve iftiraları bulunmaktadır.
Dikkat etmeli ve insanları doğru bir şekilde bilgilendirmeliyiz. Nitekim Yahudi
olan Abdullah bin Sebe’in oluşturduğu Şia, aradan 15 asır geçmesine rağmen, bu
konuyu ümmet içinde bir bölen olarak kullanmaya devam etmektedir.
·
Küçük büyük, dar veya geniş fark etmeksizin,
tüm yönetimlerde, şura çok önemlidir.
Şuranın hakkını vererek,
istişareyle hareket eden yönetimler, Allah'ın (cc) izniyle muvaffak olurlar. Bu
isterse bir ailenin, şirketin, fabrikanın yönetimi olsun. İsterse de bir ordu
veya devletin yönetimi olsun fark etmez. Daha önce bu konuda değişik vesilelerle
açıklamalarda bulunmuştuk. Kaldı ki, şura konusunda müstakil kitaplar
yazılmıştır olup bunlardan istifade etmek gerekir. Özellikle herhangi bir
yönetimde bulanan davetçiler için bu daha da elzemdir.
·
Şura kadar önemli olan diğer bir konu da
kamuoyu yoklamasıdır.
Çünkü şura çalışmasına ek olarak
ehil kimselerin görüşlerini almak, kararlarda daha isabetli olmaya vesiledir.
Ayrıca katılım ne kadar geniş olursa, şeffaflık ve güven de katlanmış olur. Halen
yapılmakta olan seçimler de bir nevi kamuoyu yoklaması hükmündedir. Ancak
önemli olan sistemin kendisidir. Sistem beşeri olup Allah'ın (cc) şeriatına aykırı
olunca, uygulamaların şekli meşru da olsa, aslı itibariyle gayrı meşrudur. Yani
bu günkü yönetimlerde, yönetim ve seçimin şeklinden ziyade, asıl mahzurlu olan
sistemin ilahi değil, beşeri olmasıdır.
·
Bir dava halka inmedikçe, başarılı olamaz.
Hal ikna edildiği ve dava halka
mal olduğu zaman, halkın her biri, o davanın gönüllü birer muhafızı, davetçisi
ve feda-i birer neferi olur. Bunun içinde, davada katılım, şeffaflık ve adalet
önemlidir. Günümüzde tüm beşeri sitemler, demokrasinin edebiyatını yapıyorlar.
Ancak beşeri sistemlerdeki demokrasi ve katılım iddiası, müşriklerin taptığı
helvadan putlara benzemektedir. Acıktıkları zaman, tapındıkları putları yiyen
müşrikler misali, beşeri sistemlerde; katılım, demokrasi, eşitlik ve adalet
gibi değerlerini hemen yiyiveriyorlar. Dolayısıyla ismi ne olursa olsun, beşeri
sistemlerin hiç birisi Allah'ın (cc) şeriatıyla kıyaslanamaz ve insanlığa
huzur, güven ve refah da getiremez.
·
Şura başkanının, seçim öncesi ön araştırmada
dikkatli, hassas ve adaletli davranması önemlidir.
Bu konuda en küçük bir şaibe,
yine kargaşa, çıkmaz ve felaket demektir. Günümüzde kimi partilerin
kongrelerinde yaşanan kavga ve gürültüler, bu konuda açık birer delildir. Peygamber
Efendimiz’in (sav) vefatı sonrasında yaşanan ihtilafları silinmeden, yeni
ihtilafların çıkması, ümmet için onulmaz yaralara sebep olabilirdi. Bu
sebepledir ki, şura başkanı Abdurrahman bin Avf (ra), bu konuda işi gayet sıkı
tutarak, hayırlı bir neticeye vardı. Ve Hz. Osman (ra) halife ilan ederek, önce
kendisi ona bey’at etti.