Zihniyet bozuk olursa
Değerli dostlar ne günlere kaldık, ya da ne günlerden geçiyoruz böyle. Pandemi tüm dünyamıza ciddi bir savrulma yaşatırken malum zihniyetin yerli uşaklarının ağzından ve kaleminden dökülen yalanları işittikçe bir hoş oluyor bu kadarına pes diyor ve yalanın da bir şerefi mi olmalı diye kendime sorular soruyorum.
Adını bu satırlara yazarak makalemi lekelemek istemediğim bir yazar bozuntusu malum paçavrasından geçtiğimiz günlerde yine yeniden birikmiş kinini kusarak etrafı berbat etti. Malum zihniyetin kindar kalemleri sadece bugün değil nerede ise iki asırdır yalanla, dolanla, millete, milliyete, dine, diyanete dış mihraklardan ve gâvurlardan beklenecek kadar ağır ihanetleri ile güzel ülkemizde sırca köşklerden atıp tutmaya devam ediyorlar.
Sadece kendi at gözlüklerinden dar bir alandan gördükleri ile milletimizi ikide bir hizaya çeken malum zihniyetin son kalıntıları yine bildik yalanları ile bir avuç kalmış azgın azınlığın ateşine odun taşıyor, birikmiş gazlarını boşaltarak etrafa kötü koku yaymaya devam ediyor.
Malum zihniyetin paçavraları dün nasıl milletimizi yalan dolanla meşgul ediyorsa, bugünde aynı şekilde zerre bir sapma göstermeden milletimizin değerleri ile savaşıyor.
Deprem, sel, yangın, doğal afet, ekonomik çalkantılarda mal bulmuş mağribi gibi durumdan vazife çıkarmayı ihmal etmiyorlar.
En son güzel İzmir’imizi yıkan depremde yine arzı endam etmeyi ihmal etmeyerek bildik vazifelerini yerine getirdiler. Cumhurbaşkanımızın ekibi ile canşirah gayretlerini nasıl perdeleriz yarışına girerek sözlerini saptırarak yalanın binini bir paraya satmayı ihmal etmediler.
Adına soyadına kurban olasıca ismi ile müsemma olmayan bir yazar bozuntusu Cumhurbaşkanımızın Erzincan depreminden verdiği örneklerin doğru olmadığını söyleyecek kadar ipin ucunu kaçırıyor ve kendi verdiği bilgilerin topunun yalan olmasına rağmen doğruymuş gibi bir makale kaleme alıyor. Utanma arlanma sıkılma yok olunca işkembeden ne çıkarsa kaleme alıyor. Bu hezeyan ve yalan dolu makaleyi doğru dürüst okuyanlardan kaç kişi acaba diyerek doğru mu diye sorup araştırdı doğrusu merak ediyorum.
Ben araştırdım ne isimler ne tarihler ne de tespitler hepsi yalan ve hepsi saptırılmış. Çamur atıp iz bıraktırmayı hüner sayan bir kafadan başka bir şey elbette beklenmez. Bu zihniyetin kodlarında bu kusur zaten hep var. Yalanı su gibi içip içmeden sarhoş oluyorlar herhalde.
Tıpkı aşağıda alıntıladığım geçmiş zamanın bir haberi (!) gibi.
Merhum Osman Yüksel Serdengeçti bizim gençlik yıllarımızda idolümüzdü. Sözünü esirgemez taşı gediğine koyar ve sık sık kodesi boylamasına rağmen de dimdik ayakta durarak bizlere örnek olurdu.
O günler bugün gibi güllük gülistanlık değildi. Kodes hatta darağacı sık gösterilerek ölümü gösterip sıtmaya razı edilen günlerdi. Kolay değil elbette. Can bahsine rağmen canını hiçe sayıp dinine diyanetine helal getirildiğinde canını feda edebilecek nadir insanlardandı rahmetli ağabey.
Osman Yüksel Serdengeçti ağabeyin kaleminden yaşanmış bir olayın malum zihniyetin yayın organından veriliş şekli;
“Cumhuriyet’in birinci sayfasında, ‘Bir müftü keçi çaldı’ başlıklı bir haber vardı. Bu müftü, Reyhaniye Müftüsü’dür. Hâdise tamamen yanlış aksettirilmiştir. Hâkikatte keçiyi çalan müftü değil, müftünün keçisi çalınmış, müftü efendi mahkemeye müracaat etmiştir. Zavallı hoca, gazeteye tekzip gönderir. Mağrur ve koca Cumhuriyet tekzibi neşretmez. Hoca, vaziyeti, ait olduğu daireye yazar. Daire de Cumhuriyet’ten korkmaktadır. Hâdise karanlık, karışık bir hâdise değildir. Elimizde mahkeme ilâmı vardır. Müftünün keçisi çalınmıştır. Hayır, bunu Cumhuriyetçiler kasten ‘Müftü keçi çaldı’ şekline inkılâp ettirmişlerdir..."
Al birini vur ötekine. Bugünde hiç yabancı değiliz böyle saptırmalara. Gördüklerimiz duyduklarımız hatta bizzat şahit olduklarımızın ne kadarı saf ve samimi, izler öyle karışık ki, doğruyu bulmak için hem akıl hem feraset hem de düşman oklarının hedefinde olanların gayret ve çabalarını arı duru görmek gerekiyor.
Bu yaratıkların kaleminden dökülen kin ve garaz ile beslenen birinden bu memlekete ne hayır ne de hasenat gelir. Gelse gelse kaos kargaşa anarşi yokluk yoksulluk haksızlık hukuksuzluk gelir.
Bozuk İngilizcesi ile İBB başkanının ağababalarına ülkemizi şikâyet edişini görünce gerçekten ülkem adına bir kez daha hayıflandım. Dozunu giderek kaçırdıklarının farkında olsalar böyle saçmalıklarla daha fazla gülünç duruma düşmezler kanaatindeyim.
Ülkemizi eski karanlık günlerine götürmekte gâvurdan daha çok gayreti olan bu güruh artık şunu bilmeli ve anlamalı. Sadece dünya değişmedi. Türkiye’de çok değişti. Aklınızı başınızın arasına alıp düşünecek bir ferasete sahip değilseniz bile gelecek için çocuklarımız ve torunlarımız için memleket hayrına bir çivi de siz çakın.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.