Zıdlık açısı 180 derece
Değerli
okurlarım sizlerin de malumudur . Ülkemizde hemen hemen her şey bu açı ile
servis edilir oldu.
Siyasette,
hakta, adalette, hukukta, ekonomide, sağlıkta nerede ise bütün alanlarda bakış
açısı 180 derece.
Hal böyle
olunca insanın hangisine inanacağı ve doğru tercihte bulunacağı gerçekten zor
mu zor.
Meselâ yazılı basını ele alalım.
Aynı haber
veya aynı olay bakış açısındaki sapmaya bağlı olarak birinde ak pak olarak
sunulurken bir diğerinde tam zıddı ile servis edilebiliyor.
En önemli
meselelerde bile durum bundan farklı değil. Milli birliğimiz ve bütünlüğümüz
hatta bekâ meselemizde bile durum bu olunca
ört ki
ölem diyesim geliyor.
Maksadım
hasıl oldu ise ben kendi alanımdan sağlıkla ilgili konularda zıdlıklardan
bahsedeyim. Bir yılı aşkın süredir hop oturup hop kalktığımız bir bela musibet
var karşımızda.
Covid
musibeti
Her kafadan
bir avazın çıktığı ve doğrularla yanlışların bir harmanda toplandığı bir musibet bu. Uzlaşıldığı nerede ise hiç
bir ortak gerçekliği yok. Millet patır
patır dünyasını değiştirirken biz hâlâ
varlığından yokluğundan dem vurmaya devam ediyoruz.
Uzlaşmazlık
sadece adında olsa keşke.
Bulaşından
tutun da teşhis tedavi hatta korunma yöntemlerine kadar tüm alanlarda biribiri
ile taban tabana zıt çıkışlardan bir
türlü kurtulamadık. Hâl böyle olunca vatandaş ne yapsın kime
inansın. Kime güvensin.
Yazılı ve
görsel basının daimi konuğu haline getirilmiş bir takım insanlarda yangına
körükle giderek durumu daha da içinden
çıkılmaz hale getirme gayretinde olunca varın gerisini siz düşünün.
Yakın
geçmişten bir kaç hatırlatma ile demek istediklerimi açık hale getireyim.
İlletin başımıza iş açmaya başladığı ilk günlerde akademik unvanlı bazı
meslektaşlarım maskenin saçma bir koruma yöntemi olduğunu söyleyerek atıp
tutarken bir süre sonra aynı meslektaşlar aman ha tuvalete bile maskesiz
gitmeyin virüs pisuvardan bile bulaşabilir der oldular.
Aynı şey
teşhis yöntemi için uygulanan testler
içinde geçerli .Mutlak geçerli kabul edilen PCR testi ile ilgilide
meslektaşlarım arasında görüş ayrılığı değil görüş zıtlığı her geçen gün biraz
daha kendini belli ediyor.
Zaten
tedavide uzlaşı nerede ise hiç olmadı.
Şimdilerde
aşılama ile ilgilide görüş ayrılığı giderek zirve yapıp karışık olan kafaları iyice karıştırmaya
başladı.
Aşı
karşıtlarını haklı çıkaracak boyutlara kadarda bu karşıtlık pirim yaptı.
Kim haklı
sorusuna , Nasreddin Hoca fıkrası ile karşılık vermek istiyorum. Hoca hak
arayışı için kendine müracaat eden iki kişiyi dinledikten sonra her ikisine de
haklısın deyince hanımının şaşkınlığı karşısında sende haklısın cevabı gibi bir
garabetle karşı karşıyız.
Şimdi tüm
umutlar aşılanma olunca ve aşılama meselesinde de daha baştan düğme yanlış
iliklenince insan ister istemez böyle bir çıkmaza girebiliyor.
Daha tıp
öğrencisi iken aşı çalışmaları ile
ilgili hocalarımızın bize öğrettiği bazı gerçekler var. Aşının çok önemli ancak
bir o kadarda tehlikeli olduğu gerçekliği bu.
Covid tüm
acımasızlığı ile ölüm kusarken bilim insanları çaresizlik içerisinde apar topar
aşı çalışmasına başlayarak en kısa
sürede sonuç alabilmek için aşı üretiminin olmazsa olmaz sürecinde kısıtlamaya
gittiler.
Faz
çalışmalarının aralığında gerçekleştirilen bu kısaltma neticesi aşının olası
riskleri büyük oranda es geçilerek
aşının erken kullanımı için onay aldılar.
Tabir
caizse iş oldu bittiye getirldi.
Aşı , aşı
üretim protokolünde uyulması gereken kurallara riayet edilmeden bir oldu bitti
ile üretildi. İşin içinde sadece covid ile savaş yok. Aynı zamanda ticari ve
prestij savaşı da var. Hal böyle olunca
işler daha baştan beri niyet ve samimiyetten yoksun.
Aşılamada
öncü olan ülkelerde şimdi bir bir aşılamadan kaynaklı yan etkiler ve buna bağlı
sorunlar masada ve ha bire dedikodu kazanı fokurdatılıyor. Sonucun nereye kadar
gideceği bugün için meçhul. Kurtuluşumuza vesile olacak derken daha vahim
sonuçlar bile olabilir.
Baltık
ülkelerinden bir tanesi aşı ile ilgili bu kafa karışıklığından dolayı satın
aldığı aşıları kendi vatandaşlarına yapmamış
ve maalesef Afrika ülkelerine hibe ederek güya iyilik yaptığı algısını
satmaya kalkmıştı.
İletişim
çağının çirkefliği yanında güzellikleri
de var. Sosyal medyada günlerce bu çirkinlik tartışılıp gündem olmuş ve o ülke
rezil rüsvay edilmişti.
Kendisi
için yapılmasını sakıncalı gördüğü bir aşıyı garip gurebanın canının pahasına
Afrika'lıya uygun görmüşlük insanlık
dışı Avrupa’lı Amerika’lı bir duruş bu.
Tıpkı
İsrail'in Filistin'e karşı duruşu gibi ne insafa ne iz'ana nede vicdanlara uymayan bu duruşu iyi
belleyelim.
Bu duruş
içimizden birilerinde de var maalesef. Bunların varsa yoksa tek gayeleri dün de
bugünde değişmez ve tek.
Din
düşmanlığı.
Makalemin
başı ile sonunu bağdaştıramayanlar olacak elbette. Onlarda bu yamuk duruşun
bilinçli veya bilinçsiz neferleri.
Ben bir
hekim olarak her türlü olumsuz algı ticaretine rağmen aşılanmanın yararlı
olduğuna ve piyasaya satılan olumsuzluklarla ilgilide abartılar olduğunu kabul
ediyor ve aşılama sırası gelen vatandaşların
aşılanmalarını tavsiye ediyorum.
Sağlı ve
mutluluk dileklerimle.