Zi-n Nureyn Osman (ra) 33
Mısırdan gelen heyetin ısrarı
üzerine Hz. Osman, Mısırlılara kendileri için vali olarak kimi istediklerini
sordu. Onlar, Muhammed b. Ebi Bekr'i istediklerini bildirdiler. Osman (ra),
Muhammed b. Ebi Bekr'i vali tayin etti. O, Mısır’dan gelenler ve bir grup
sahabi ile birlikte Medine'den yola çıktı. Medine'den üç günlük bir uzaklıkta
yol alırlarken devesini, sanki takip ediliyormuş gibi hızlı sürmeye çalışan bir
adam gördüler. Adamı yakalayıp sorguladıklarında İbn Ebi Serh'e bir mesajı
yetiştirmeye çalıştığını anladılar. Ona kim olduğu sorulduğunda, bazen Osman’ın
(ra), bazen da Mervan b. Hakem'in kölesi olduğunu söylüyordu. Üzerindeki
mektubu açtıklarında, içinde, "Muhammed b. Ebi Bekr ile falanca falanca...
Sana ulaştıklarında onları öldür" yazıldığı ve bunun Hz. Osman’ın mührüyle
mühürlenmiş olduğunu gördüler. Derhal Medine'ye geri dönüp Hz. Osman’ın evini
kuşattılar. Ali (ra) yanına Muhammed b. Mesleme'yi alıp Osman’ın (ra) evine
gitti. Hz. Ali (ra) ona, üzerine kendi mührü bulunan bu mektubu kimin kaleme
aldığını sordu. Osman (ra) böyle bir mektup yazmadığını ve yazıldığından da
haberi olmadığını söyledi. Muhammed de Osman’ı (ra) doğrulamış ve bu işi
düzenleyen kimsenin Mervan olduğunu söylemişti. Yazıyı inceledikleri zaman
bunun Mervan b. Hakem'e ait olduğunu anladılar. O esnada Osman’ın (ra) evinde
bulunmakta olan Mervan'ın kendilerine teslim edilmesini istediler. Hz. Osman
(ra) bunu kabul etmedi. Çünkü onu öldüreceklerinden korkuyordu.
Dersler ibretler:
·
İdarecilerin tayininde, tebânın isteklerini
göz önünde bulundurmak önemlidir.
Özellikle mahalli idareciler,
halk ile her an iç içe olacak kimselerdir. Tüm idarecilerin halktan olmaları
önemlidir. Ama mahalli idareciler, çok daha halktan, halkın içinden ve halkla
beraber olmak zorundadır. Dolayısıyla idarecilerin tabâyı memnun edecek, onları
üzmeyecek ve her halu karda adaletten ayrılmayacak kimselerden olması
önemlidir.
·
İslam’ı içerden vurmak isteyen bozuk
karakterli hainler, her dönem var olmuşlardır.
Şunu unutmayalım ki, en tehlikeli
düşman, dost görünen, münafık ve hainlerdir. İnsanlık tarihinde de, İslam
tarihinde de bunun çok delilleri vardır. Zaten genel olarak, İslam ümmeti, net
ve açık düşman tarafından mağlup edilmemiştir. Düşman, öncelikle içerden
ihanetlerle, ümmetin gücünü dağıtmış, sonra ümmete karşı hamle yapabilmiştir.
Düşünelim ki, bizzat iki peygamberin eşlerinin, düşmanla iş birliği yapıp
peygamber olan eşlerine ihanet ettiklerini, Kur'an haber vermektedir. “Allah,
kâfirlere Nûh’un eşi ile Lût’un eşini misal getirir. Her ikisi de iki iyi
kulumuzun mahremi idiler. Ama inkâr tarafına giderek eşleri olan peygamberlere
hıyanet ettiler, kocaları da Allah’tan gelen cezadan eşlerini asla
kurtaramadılar. Onlara (ölürken veya kıyamet günü): 'Haydi, cehenneme
girenlerle beraber siz de girin!' denilir.” (Tahrim, 66/10).
Ayette meal olarak yer alan “eşleri
olan peygamberlere hıyanet ettiler” ifadesi, Hz. Nuh ve Hz. Lut’un
onların kâfir olduklarını bilmiyor olduklarına delalet etmektedir. Çünkü, “hıyanet” kavramı,
yapılan kötü işin gizli yapıldığını gösterir. Şimdi peygamberler dahi en
yakınları tarafından ihanete uğramışlarsa, geri kalanını varın siz düşünün.
İşte şu kısa ömrümüzde, ne kadar ihanetlere şahit olduk. FETÖ, bu konuda sadece bir örnektir. Onun
gibi nice hainler var. Ekmeğini yediği, suyunu içtiği, doğup büyüdüğü kendi
vatanına ihanet eden hainler….
·
“Hırsız içerden olunca, kapı kilit tutmaz”
ifadesi, ne kadar da yerinde bir tespittir.
Bu madde de bir öncekiyle
yakından ilgilidir. İşte Osman’ın (ra) bizzat yanı başındaki yakınları
tarafından ihanete uğradığını görüyoruz. Başta Sultan Abdulhamid Han olmak
üzere, birçok Osmanlı, Selçuklu vd. nice sultanlar da, çok yakınları tarafından
ihanet ve hıyanetlere uğradılar. Bunun neticesinde ümmet; çok canlar, mallar,
topraklar ve yıllar kaybetti. Topraklar ne ki, ülkeler kaybedildi. Yani İslam
ümmetinin içerdeki ihanetler sebebiyle ödediği bedeller, dışarıdan düşmanlar
sebebiyle ödediklerinin çok üstündeydi. Osmanlıda uygulanan ve halen tartışma
konusu olan, “kardeş katli fetvası” malumdur. Bu fetvanın doğruluğu ve
yanlışlığı ayrı bir konu. Ancak İslam devleti ve dolayısıyla İslam ümmetinin
huzur ve selameti için gereğinde böyle kararlar da alınabilmiştir. Bu kararlar
da ümmetin içerden ihanetler sebebiyle canının ne kadar çok yandığının
delilidir. Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke... Muhammed Özkılınç