Zi-n Nureyn Osman (ra) 30
Bunlardan birisi de etkili nifak hareketlerinin ortaya
çıkmasını sağlayan ve tam bir komitacı olan Abdullah İbn Sebe'dir. Şia’nın
kurucusu olan İbn Sebe, Yemenli bir Yahudi’dir. O, samimi kimselerin haklı
şikâyetlerini kullanarak, insanları Hz. Osman'a karşı kışkırtıyordu. Bir
taraftan "ric'ati Muhammed" (Muhammed’in (sav) tekrar dönüşü)
düşüncesini yaymaya çalışıyordu. Öte taraftan Peygamber'den sonra hilâfet hakkının
Hz. Ali’ye (ra) ait olduğunu ve bunun da Allah tarafından, ezelden belirlendiği
yalanını yayıyordu. Böylece daha sonra ortaya çıkacak ve sürgit devam edecek
bölücü bir fitne olan Şia akidesinin temellerini atıyordu. Onun yaydığı fitneye
göre Ebû Bekir (ra), Ömer (ra) ve Osman (ra), Hz. Ali’nin (ra) hakkını gasp
etmişlerdi. O, Küfe, Basra ve Şam’da insanları kışkırtırken, Ebu Zerr’in (ra)
haklı çıkışlarını da kendisine malzeme yapıyordu. (İbnü'l Esir, Tarih, III,154;
H. i. Hasan, age, I, 368-370)
Dersler ibretler:
·
Sinsi Yahudi ve onlarla iş birliği içindeki
dahili hainler, tarih boyu İslam ümmetinin en büyük baş belası olmuşlardır.
Sadece son birkaç yüzyılda, Haçlı-Siyonist ittifakının İslam
ümmeti aleyhine yapıp ettiklerini ve her defasında Şia’yla yaptıkları; sinsi
plan ve ittifakları da az çok biliyoruz. Tabi Osman (ra) döneminden günümüze
kadarki dönemle de farklı olmamıştır. Sadece önceki asırlarda, olup bitenlerin
büyük bir kısmı, tarihin bulanık ve karanlık sokaklarında kayboluyordu. Ancak
teknoloji asrında birçok ihanetler, hainlerin tüm çabalarına rağmen, gizli
kalmıyor. FETÖ, Haşdi-Şii, Deaş ve türevleri bunun çok küçük örnekleridir.
·
Şia’nın kurucu olan Abdullah bin Sebe’ sadece
Osman (ra) döneminde değil, sonraki dönemlerde de büyük fitnelere mahal
hazırlamıştır.
Nitekim Şia, asırlardır ümmetin kuyusunu kazmaya devam
ediyor. Altı
yıldır İslam âlemini kasıp kavuran olaylar, Şia’nın İslam ümmetine karşı kin ve
nefretlerini dışa vurmaktadır. Çünkü Şia, kendileri dışındaki tüm ehlisünnet camiasını
kesin kâfir, zındık ve düşman olarak kabul etmektedirler. Yani Ashabı Kiram’a
(Rıdvanullahi aleyhim ecmain) ve İslam ümmetine olan kinlerini, din
edinmişlerdir. İşte asli kaynaklarından sadece bir örnek: “Bizimle muhaliflerimiz arasında herhangi bir kardeşlik ve
dokunulmazlık yoktur” "Muhaliflerimizin küfründe hiçbir şüphe yoktur.
Çünkü imamlardan birinin velayetini inkâr etmek onlardan başka birinin
hilafetini kabul etmek ve cebir gibi batıl inançlara sahip olmak zındıklık ve
küfrü gerektirir. (Mesabih El-Fukeha fil Muamelat, Ayetullah El-Uzma Ebul
Kasım El- Hui, II, 11)
·
Yahudi’nin uzun soluklu planlar yaptığı
malumdur. İşte Yahudi’nin vekalet ordusu olan Şia, 14 asırdır, ümmet aleyhinde
gizli aşikar çalışmalarına devam ediyor.
İslam ümmeti ne zaman, düşmanlarına karşı önemli bir savaş
girse, Şia hemen ümmete karşı arkadan bir cephe açıp düşmanın imdadına koşar.
Bunun örnekleri, sayılamayacak kadar çoktur. Sahabe döneminde de, Emeviler,
Abbasiler döneminde de, Moğol istilalarında da, Selçuklular, Osmanlı vs. tüm
İslam tarihi boyunca, hep bir bölen olmaya devam etmişlerdir.
·
Şia’nın ashaba (ra) ve İslam ümmetine olan
kin ve nefretleri, Yahudi kaynaklı olan bozuk akidelerinin gereğidir.
Bu bozuk akidenin temeli, bizzat Abdullah bin Sebe’
tarafından atılmış, sonra da benzeri hainler tarafından tahkim edilmeye devam
edilmiştir. Örneğin Humeyni ve onun taraftarı olan kripto Şiiler, son yarım
asırdır, bu kin ve nefreti katlayarak tahrik etmiştir.
Peki,
Şia’daki top yekûn bu kin ve nefretin sebebi nedir? Neden Müslüman öldürmekten
bu denli zevk almaktadırlar. İşte son çeyrek asırdır, kendilerine ABD, AB vd.
kâfirler tarafından altın tepsi içinde teslim edilen beş ülkede de benzeri
vahşetleri devam ettiriyorlar. Zan etmeyin ki Şia bu vahşeti sadece Suriye’de, Halep’te
sergilemektedir. Aynı vahşet Şia’nın kontrolü altındaki tüm yerlerde gizli
aşikâr devam etmektedir.
Evet,
İran’da, Irak’ta, yemende ve Lübnan’da… Eğer fırsat bulursa nerede Şia
uzantıları varsa ilerde oraları da kendi hegemonyasına almak, aynı vahşetleri
oralarda da sergilemeyi ibadet bilecektir. Çünkü Şia kin ve nefreti din
edinmiştir. 12 imamı ilahlaştırmış, başta üç halife olmak üzere 5-6 sahabe
dışında diğer sahabeleri tekfir etmektedir. Kur’an’ı Kerim ile tezkiye edilen
Aişe annemiz ve hafsa (ra) ya ağza alınmayacak çirkinlikte iftiralar
etmektedirler. Ümmete düşmanlığını ise o derekeye vardırmışlar ki, Şia
akidesine göre 1 Sünni öldüren cennetlik, 10 Sünni öldüren hesapsız
cennetliktir.
·
Yahudi ve dolayısıyla Şia’nın gayesi, Hz. Ali’nin
(ra) veya “Ehlibeytin” hukukunu savunmak falan değildi elbette.
Onların gayesi, ümmet içinde tefrika, düşmanlık, kin ve
nefreti körüklemekti. Ama bu planlarını gerçekleştirmek, Ali (ra) Hüseyn (ra)
ve ehlibeytin istismarı gerekiyor. Başka bir deyimle, karanlık niyetlerini,
“Ehlibeyt” örtüsüyle perdeliyorlar. Böylece ümmetin nice saf ve temiz
gençlerini de aldatmayı başarıyorlar. Şia fitnesi böyle işliyor ve ümmetin
içinde fitne kazanı kaynamaya devam ediyor. Çünkü ümmet, birlik ve dirlik
içinde olursa, Haçlı-Siyonist ittifakı ve karanlık
pagan odaklarının; dünyayı ele geçirme planları yürümeyecekti. Subheneke...
Bihamdike... Esteğfiruke... Muhammed Özkılınç