Zi-n Nureyn Osman (ra) 28
Fitnenin ortaya çıkışı ve şehadeti
Hz. Osman on iki sene hilâfet
makamında kalmıştır. Bunun ilk altı senesi huzur ve güven içerisinde geçmiş ve
hiç kimse yönetimin uygulamalarından şikâyetçi olmamıştır. Kureyş, onu Hz.
Ömer’den daha çok sevmişti. Çünkü Hz. Ömer onlara karşı şeriatı uygulamada
müsamahasız ve sertti. Hz. Osman ise yaratılışındaki yumuşaklık ve hoşgörü ile
insanların kısmen daha serbestçe hareket edebilmelerine imkan sağlamıştı. Onun
bu yapısından istifade eden eyaletlerdeki birtakım valiler, sorumsuz
davranışlar sergilemeye başlamışlardı. Zamanla halkların yükselen şikâyetleri yerinde
kararlarla karşılayamayınca, yavaş yavaş bir fitne ve kargaşa ortamının
oluşmasına zemin hazırlanmıştır.
Dersler ibretler:
·
Dış müdahaleler ve içteki fitneler olmasa,
İslam, kısa zamanda tüm insanlığın saadetine vesile olacaktır.
Bu iki fitne kaynağı, tarih boyu
var olmuş ve var olmaya devam edecektir. İdarecilerin, bunun farkında olarak
her dem teyakkuzda olmaları önemlidir. Resulullah (sav) raşid halifeler
(Rıdvanullahi aleyhim ecmeîn) dönemi de dahil, bu fitneler hep vardı. Ancak dış
düşman da içteki ihanet şebekeleri de fitne girişimleri için müsait zamanı
kollarlar. Bazen zamanlamayı yanlış yaptıkları için girişimleri sonuçsuz kalır.
Bazen tam zamanında davranıp fitne ateşini yakarlar ama muktedir bir irade,
zamanında ve hikmetlice alınan tedbirlerle bertaraf edilirler. Tabi burada
kaderi ilahiyi de unutmamak gerekir. Ömer (ra) çok dirayetli olmasına rağmen,
kendi şehadetine karşı bir şey yapamamıştır.
·
Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır. Dört
halifemizin (Rıdvanullahi aleyhim ecmeîn) her birinde ayrı seciye ve meziyetler
olup her birisi ayrı birer rahmettir.
Abu Bekr (ra) de hilm, kerem ve
cömertlik, Ömer’de (ra) heybet, şecaat ve adalet, Osman’da (ra) haya ve cömertlik,
Ali’de (ra) kahraman ve cesaret… Tabi Resulullah'ın (sav) tüm sahabelerinde
güzel ahlakın, takvanın, zühdün vs. fazilet ve erdemlerin her rengi vardı.
Sadece bazılarında bu faziletlerin her birindeki renk tonu ve oranı farklıydı.
Değil ki her birinde bu güzelliklerin birkaçı bulunup diğerleri yoktu veya
eksikti değil. İşte Ömer (ra) ile Osman (ra) arasındaki idarecilik farkı da
böyle bir seciye farkındandır. Yoksa Osman’da (ra) bir nakise/kusur bulunduğu
manasına değildir. Ashabı kiram hakkında konuşurken dikkat etmeli ve su-i
niyetli çevrelerin oyunlarına gelmemeliyiz.
·
Yönetim ve idarede disiplin ve dengeli bir
sertlik, nefislerimizin hoşuna gitmese de huzur ve emniyetin devamında daha
etkilidir.
Sadece Ömer (ra) dönemi değil, insanlık tarihi boyunca da
bunun birçok örnekleri vardır. Allah Resûlü, cezayı gerektiren bir suç
işlendiğinde, eğer mağdur tarafın affıyla düşen bir ceza değilse, suçluya
gereken cezayı mutlaka tatbik etmiştir. Çünkü hoşgörü adı altında cezaları
affetmek, ferdin ve toplumun hukukuna karşı saygısızlık olup adaleti ihlal
olur. Ancak disiplin, despotluk ve zulüm demek değildir. Nitekim adalet timsali
Ömer (ra) tüm setlik ve heybetine rağmen, adaletten asla sapmamıştır. Kaldı ki,
o sertliği kadar, gereğinde hoşgörülüydü de.
·
İdarede hoşgörü ve müsamaha, daha merhametli ve
bereketli olabilir. Ancak istismar edilme tehlikesi, her zaman vardır.
Disiplin ve dengeli sertlik yerine göre hikmetin gereği
olmakla beraber, İslam’ın genel prensibi, hoşgörü ve müsamahadır. Nitekim
İslam’ın idarecileri, sadece Müslümanlara değil, gayri Müslimlere bile
hoşgörüyle davranmıştır. İslam’ın
ve Müslümanların gayri müslimlere göstermiş olduğu hoşgörü, onların gönüllerini
fethetmiş ve kendi din mensuplarıyla olan ilişkilerinde Müslümanları tercih
eder olmuşlardı. Nitekim 647-657 yılları arasında Nastûrî Patriği olan 3.
İşûayheb bir arkadaşına yazdığı mektupta kendilerine yapılan iyi muameleyi
şöyle ifade etmektedir: “Allah’ın idareyi kendilerine verdiği şu Araplar...
Bizlere hiç zulmetmediler. Gerçekten onlar dinimize ve din adamlarımıza hürmet
gösterdiler, kilise ve manastırlarımıza ilişmediler. (Muhammed Hamidullah,
İslâm Peygamberi, çev. Salih Tuğ, İrfan Yay. İstanbul, 2003, II/920)
·
Halkların şikayet ve huzursuzlukları, acil ve
hikmetli bir şekilde teskin edilmese, önü alınmayan fitnelere kapı aralanmış
olur.
Buradaki huzursuzluğun, sonunda
Resulullah'ın (sav) 3. Halifesi, Zi-n Nureyn Osman’ın (ra) hayatına mal
olduğunu görmekteyiz. Sorunlara hikmetlice müdahale ne kadar çabuk oldursa,
faturası o kadar düşük olur. Çözüm geciktikçe, zarar ve tahribatı, katlanarak
devam eder. Özellikle var olan sorunda birtakım karanlık odakların elleri
varsa, onlar da boş durmayacaklardır. Onlar, fitne ateşine alabildiğine
harlamaya devam edecekler ki, hedeflerine varabilsinler. Sonuçta fitne
çıkaranlar, bir veya birçok hedefe binaen fitnenin kıvılcımını çakıyorlar. Eğer
sorun zamanında çözülse, onların hedefleri gerçekleşmeyip emekleri boşa
gidecektir. Bununla da kalmayıp deşifre olmaları ise onların yıllarca emek
verdikleri kirli planlarının boşa çıkması demektir. Ahiretteki cehennem
cezasına ek, bu dünyada da rezil rüsva olup cezalara çarpıtılacaklardır. İhanet
şebekesi FETÖ’nün 15 Temmuz hain darbelerinin boşa çıkması, bunun net bir
örneğidir.