Zevksizliğe, Sevgisizliğe Ve Karanliğa Karşi Savaş
Ülkemiz ve Ortadoğu çok sert ve yıkıcı sonuçları olan bir dönemden geçmektedir. Ülkemizin her yerinin terör saldırıları altında olduğu, FETÖİZMİN sosyal ve kültürel yapımızı tahrip ettiği, 15 Temmuz darbe şokuyla sarsıldığımız, mezhep ve etnisite adına kamplaşma ve çatışma ortamı oluşturulmaya çalışıldığı günlerdeyiz. Darbe, terör ve savaş üçlüsü tarafından kıskava alınmış bir yıl geçirdikcDarbeyi FETÖİZMİ, Suriye savaşını, Büyükelçi suikastini, anayasa değişikliğini, Ortadoğu'yu konuşurken esas konuşmamız gereken kültür, sanat ve eğitim alanlarını ihmal ediyoruz, önemsiz hale getiriyoruz.
Sanatı, edebiyatı, müziği, eğitimi ve kültürü konuşmaya ve düşünmeye ekmek, hava ve su gibi ihtiyaç duyduğumuz bir ortamda Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni gerçekleşti. Ödüller, edebiyat, sosyal bilimler, müzik, sinema ve geleneksel sanatlar alanlarında önemli katkıları olan kişilere verildi. Ayrıca Vefa Ödülü adı altında belirli bir alanda geçmişte ciddi katkı sunmuş insanlarımızı unutmamak için bir ödül kategrisinin de yapılmış olması çok anlamlı bir uygulamadır.
1923 Sonrası kurulan düzen, bir batılılaşma hareketi olduğunu sürekli olarak iddia etmiştir. Ancak batılılaşma adı altında kültür, sanat ve eğitim alanlarında hiçbr ilerleme kaydedilmediği, yapılanın yüzeysel bir taklitten başka bir şey olmadığı görülmektedir. Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle "Diğer alanlarla brlikte kültür-sanatta da üzülerek söylüyorum, sadece kopya çektik, taklit ettik; üstelik onlarıda kötü bir şekilde yaptık." Sanat, kültür ve eğitim alanında yapaylığın ve taklitçiliğin faturası çok ağırdır. Taklitçilik ve yapaylık, bugün bizi sanatsız, kültürsüz ve medeniyetsiz bırakmıştır. Yaşadığımız büyük kimlik, medeniyet ve değer bunalımının temelinde ruhlarımızı ve zihinlerimizi köleleştiren taklitçilik ve yapaylık hastalığı bulunmaktadır.
Sanat, kültür ve eğitim alanları, insanın ve toplumun doğal dinamiklerinden ve kaynaklarından doğup gelen tecrübeler olmalıdırlar. Başkasının doğasından akıp gelen bir kültürü, sanatı veya eğitimi üzerimize geçirmeye çalışmak, eğretilik, zorakilik ve yapaylıktan ibaret sahte bir tablo oluşturmaktan başka bir şey değildir.
Ülkemizde hep bölücükten söz edilir. Bölüclük olgusu denilince ideoloji, mezhep ve etnisite üzerinden oluşturulan farklılıklar gündeme getirilir. Ancak ihmal ettiğimiz çok önemli bir gerçek bulunmaktadır. Ülkemizde bölüclük, kültür, sanat ve eğitim üzerinden uzun bir süredir gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Aynı sembolü, aynı fikri veya değeri sahici bir akıl, duygu ve idrakla anlamayan ve kavramayan kitlelere dönüştük.Toplum olmaktan çıkmamız için kültür ve sanat, bize karşı kullanılmaktadır. Bizi millet ve ümmet yapacak sahici bir kültür ve sanat şuuruna çok acil ihtiyacımız vardır. Cumhurbaşkanımız, kültür ve sanat alanında gelişme sağlanmadan bağımsız olmamızın ve bağımsız kalabilmemizin imkansız olduğunun altını çok net olarak vurgulamaktadır. Millet ve ümmet olmak için sanata, kültüre ve eğitime suya, havaya ve ekmeğe ihtiyacımız olduğu gibi gereksinim duymaktayız. Kültür ve sanatı, sosyal ve beşeri yapımızı tahrip eden araçlar olmaktan çıkarıp, toplumsal yapımızı tahkim eden kaynaklar haline getirmenin yollarını bulmalıyız.
Sanat ve kültür konularında kullandığımız dil ve söylemler, çoğu zaman kırıcı, yıkıcı, agresif, hakaret edici ve ötekileştirici bir niteliktedir. Çoğu zaman bir kültür konusu veya sanat eseri hakkında konuşurken küfür, hakaret ve şiddet yolunu seçebiliyoruz. Sanat ve kültür konularında daha duyarlı, insani, yapıcı ve değer veren bir söylem geliştirmek lazımdır. Küfür, kabalık ve şiddetin, sanat ve kültürün olduğu bir yerde olması mümkün değildir. Sanat ve kültürü, küfür ve kabalık ile değil nezaket, incelik ve hakikat ile biraraya getirmenin yollarını ve imkanlarını bulmak için çaba sarfetmeliyiz.
Kültür ve sanat alanları, insani çeşitliliğimizi bütün derinliğiyle yansıtan alanlardır. İnsani çeşitliliğimizi sanat ve kültür alanlarında özgür ve doğal bir şekilde ortaya koydukça, dünyaya ve insanlığa söz söyleyen bir toplum olmamız mümkündür. Cumhurbaşkanımız, sanatsızlığın ve kültürsüzlüğün bizi "ne özü, ne şekli itibarıyle dünyaya söyleyecek sözü olmayan bir ülke ve toplum haline dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya kalma" şeklindeki kriz durumumuza dikkat çekmektedir. İnsanlığa ve dünyaya söz söyleyebilmemiz için sanat ve kültür alanlarında insani çeşitliliğin ve özgünlüğün korunmasının ve geliştirilmesinin olmazsa olmaz olduğunu fark etmemiz gerekmektedir.
Sanata, kültüre ve eğitime yatırım yapmak, insana yatırım yapmaktır. İnsana yapılan yatırım, hiçbir şekilde maliyet ve yük olarak görülmemelidir. Maliyet, sefalet ve yük oluşturan şey, sanatsızlık, kültürsüzlük ve eğitimsizliktir. Sanattan, kültürden ve eğitimden yoksun olmamız halinde ortaya çıkacak tabloyu Cumhurbaşkanımız çok çarpıcı bir şekilde ifade etmektedir: "Eğitimle kalıcı hale getirilmemiş kültür-sanatla tahkm edilmemiş bir kalkınmanın bizi götüreceği yer zevksizliktir, sevgisizliktir, karanlıktır. Nitekim bunun sancılarını her alanda yaşıyoruz." Zevksizliğe, sevgisizliğe ve karanlığa karşı, ancak sanatla, kültürle ve hikmetle mücadele edebiliriz.