Zeus’un kızları nasıl sızdı?
Adeta yerin dibine girdiğim o fotoğraf karesini ilk gördüğümde “tiyatro veya şaka” zannettim, gözlerime inanamadım. Uganda’daki büyükelçimiz, antik Yunan tanrıçası tipine bürünmüş. Yunan gecesi değil, 29 Ekim Cumhuriyet resepsiyonunda. Hele o etek giymiş abi var ya tam bir facia. Konuşma yapan Ugandalı devlet yetkilisinin “bunlar ne ayak” tarzındaki alaycı bakışlarıysa beni bitirdi, öfkeden deliye döndürdü. Bir ülkenin, dünyadaki onuru ve saygınlığı aynı zamanda o ülkede yaşayan vatandaşların da onuru ve saygınlığıdır. Bunlar ne yapmaya çalışıyorlar? Amaç AK Parti’yi zora mı koymak? Bu rezaletin ve kumpasın içinde başka kimler var? Bu kadar kritik bir vazifede kim bunlara referans oldu? Geçmişte milletvekilliliği ve vatandaşlığı zorbaca gasp edilen, vatan haini muamelesi gören Merve Kavak’çının Kuala Lumpur’a büyükelçi olarak atanmasına birikimli ve ehil bir akademisyen olmasına rağmen başı örtülü diye kıyamet kopartanlar, yırtınanlar olmuştu. Şimdi nerede onlar? Devlet kadrolarına ulusalcısı, Kemalist’i, solcusu atanırsa eyvallah; dindarı, başörtülüsü atanırsa yok vallah diyen insani, vicdani ve ahlaki değerlerini yitiren dindar çoğunluğa tahakküm etmek isteyen azgın bir güruhla karşı karşıyayız.
Fatura atanmışlara değil, seçilmişlere kesilecektir
Sorun salt bu rezaleti, ülkemize yaşatanların görevden el çektirilmesi ile giderilecek kadar basit bir sorun değildir: “İktidarının 17. yılına giren, adeta sessiz bir devrim ile kimsesizlerin kimsesi olan, tarihsel bir geçmişi, köklü bir geleneği ve yüzyıllık bir davası olan AK Parti’nin halen de kritik devlet kadrolarına yetişmiş, ehil ve dava adamı olan kendi öz kadrolarını tam anlamıyla yerleştirememe, "AKP"li azgın bir azınlığın, AK Partili çoğunluğa tahakkümü sorunudur.” Sırf kadın olsun diye bakanlıkların il müdürlükleri dahi yeminli Erdoğan düşmanlarıyla dolmuş. 16 yıllık iktidarını geride bırakarak ustalık ve bilgelik dönemini yaşayan bir AK Parti, bürokraside de ustalık ve bilgelik dönemini yaşaması lazım gelir. Muhakkak ki AK Parti bir cemaat partisi değildir. Tekkelere mürit de yetiştirmiyor. Bu ülkenin yarısından oy alabilen, halktan büyük teveccüh gören bir kitle partisidir. Tabi ki devlet de parti, din, dil ve ırk ayrımı olmadan 81 milyonun tamamının devletidir. Kimsenin babadan kalma yegâne mülkü değildir. Ancak şu husus bir gerçek ki devlet yönetiminde ve bürokraside her iktidar kritik ve riskli üst derece makam ve mevkilere kendi siyasi amaçlarına ve hedeflediği medeniyet dünyasına ulaşmak için, güvenilir, birikimli, donanımlı, ehliyet sahibi kendi öz kadrolarını yetiştirmek ve yerleştirmek zorunda. Artık partili Cumhurbaşkanlığı var. Kim ne derse desin, üst kademe yönetimlerce yapılacak yanlışların faturası sandık başında, halk tarafından oraya atanmışlara değil, onu oraya atayan seçilmişlere kesilmektedir.
Dava adamlarını merkezden dışlayan, bir güruh var
AK Parti, bu ülkede gerçekten çok büyük değişimler ve reformlar yaptı. Reformdan öte sessiz milyonların sesi olacak, sessiz bir devrim yaptı. Köklü bir davası olan bu hareketin lideri etrafında kenetlenen ve onunla beraber yıllar önce yola çıkan imanlı, ihlaslı, dürüst, cesur, sağlam dava adamları var. Ama bunları küstürmeye, sağa sola dağıtmaya, merkez beyinden alıp, taşralara yollayarak başkan Erdoğan’ı Abdülhamit’in yalnızlığına itmeye çalışan ve bunda da maalesef başarılı olan bir güruh var. Bu davaya yıllarca emek ve gönül vermiş çok değerli dava adamları, maalesef hak ettikleri yerlerde değil. Elleri tutulmuyor, sesleri duyulmuyor. Çok emek verdiler, çok badireler atlattılar. Cebinde altı parti rozeti bulunan, hiçbir proje, hiçbir ideali olmayıp, makam ve koltuk için sürekli takla atan “Zübükzade İbram” tipli yalakalar, devlet idaresinde çoğaldıkça çoğalıyor. İktidarda olunduğu ve kovanda beslenecek bal çıktığı sürece bunlar en kral reisçi ve dava adamlarıdır. İktidar düşer, kovanda bal biterse, o zaman takarlar yeni iktidarın rozetini, sararlar yeni bal kovanı sahibinin etrafını dalga dalga. Ama siyasetin bal sinekleri devlet idaresinde ve bürokraside çoğaldıkça, maalesef bu davaya olan inancını, umudunu ve heyecanını yitiren samimi dava adamlarının sayısı da çoğaldıkça çoğalıyor.