Zelzele ve Zilzal
Arap yarımadası, özel olarak da Mekke ve Medine deprem (zelzele) kuşağında değildirler.
Oralarda yaşayanların deprem deneyimleri yoktur.
Ama...
Zilzal suresine bakın!
Deprem öyle anlatılıyor ki...
Sure'de öylesine diri bir deprem tasviri, canlandırması var ki; “zilzal”, sanki, 9 şiddetinde bir depremi yaşamakta olan birinin canlı yayını gibi.
“Zilzal” müthiş bir jeoloji bilgisine havi; yerin içindeki ağırlıktan(magma), bu ağırlığın dışarı atılmasından (volkanik hareketler), deprem-kıyamet bağlantısından bahsediliyor.
Sanki çağdaş bir jeoloji makalesi okuyorsunuz.
“İnsan”ın "deprem" karşısında düştüğü dehşetten, bu dehşet duruma düşmüş insanların kullanacağı, irkilten, “ona ne oluyor?” ifadesinin seçiminden, bu ifadenin “insan karakteri”ni nasıl da en yalın haliyle yansıtıyor oluşundan, insan psikolojisinin bu derin analizinden, belki de insanın öyle bir durumda bile küstahlığı elden bırakmayışından, metindeki edebi seviyeden, veciz ifadelerden donakalıyorsunuz.
Çünkü;
“Zilzal”, “insan”ı, “deprem”i, “jeoloji”yi ve “psikolji”yi yaratanın sözleridir.
Resulullah (sav), "zilzal" Kur'an'ın dörtte biridir, buyurur...
Jivkov ve Kenan Evren
Bulgaristan’da 1980’lerde Türklere uygulanan baskıların Bulgarların gözünden işlendiği "Güller Ülkesi: Damascena" adlı filmin yapımcısı ve senaristi Stoyan Stoyanov "O günleri hiç unutamıyorum. İnanın o hadiselerde yer alan bazı polisler bile yaptıklarından utanç duyuyordu" dedi.
İşte o günlerde koyu batıcı/laikçi Kenan Evren, o Bulgaristan’ın o zamanki Devlet Başkanı Jivkov'u Antalya'da ağırlamış, birlikte kadeh kaldırmışlardı.
Evren, Jivkov'a yaptığı zulümden tek kelime söz ve sitem etmemişti.
Evren’in dış politikası, “suskun kalmak”, halkımızın kanıksadığı bir tarzdı. Hep öyle yapılırdı. “Yurtta sulh, cihanda sulh”a gönderme yapılır, ”ağzımızın tadını bozmayalım” denirdi.
Kılıçdaroğlu, sık sık o günlere özlemini dile getiriyor.
Üstelik Evren ailesi de Üsküp'den o zulüm nedeniyle Türkiye'ye göç edenlerdendi.
Bulgaristan'a, Özal geri adım attırdı ve zulmü sonlandırdı.
“Evrim” ve “Gerilim”
“Evrim”, “ilmi” değil “siyasi” bir görüştür.
Evrim, bilimsel olarak ispatlanmamıştır.
“Evrim”, Darwin’in bir spekülasyonu, yani sallamasıdır.
“Evrim”, -ne yazık ki- ülkemizde, belli odaklarca, “tartışılmaz gerçeklik” olarak okul kitaplarına yerleştirilmiştir.
Hiç bir güç tarafından da sökülüp atılamamaktadır.
Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramıyor.
Evrim’in okul kitaplarına yerleştirilmesi “ilim” değil, “siyaset"tir.
Ülkemizdeki “Resmi İdeoloji”, gücünü, “Darwinizm”den almakta, felsefesini, perspektifini, vizyonunu, umutlarını, Darwin'e dayandırmaktadır.
Okullarımızdan, İslam’ı bir hurafeler yığını sanan, bol miktarda “sömürge aydını” yetişmesinin temel nedeni bu saçma görüştür.
“Sömürge aydını” kesimler, halkın diğer kesimleri ile aralarına mesafe koymakta, halkımızı aşağılamakta, dışlamaktadırlar.
Allah’a inanıyorsanız “göbeğini kaşıyan”, “davul kafalı”sınız; Darwin’e inanıyorsanız, “göbeğinizi kaşımıyorsunuz”dur.
Bu saçmalığa son verilmedikçe toplumsal gerilim hep köpürecek, enerjimiz içeride tükenecek, iki yakamız bir araya gelmeyecektir.