Zamanlar ve mekânlar üstü bir silah: DUA
İslam âlemi kaynıyor, İslam âlemi yanıyor, İslam âlemi çırpınıyor. Ancak İslam âlemi iki asra yakındır başına örülen tüm çorapları parçalayıp, yeniden hak ettiği izzetine kavuşmak için çırpınıyor. Gerek dışarıdan düşmanların, gerekse de içerdeki batının işbirlikçisi hainlerin tüm hile ve prangalarından kurtulmak için çırpınıyor. Bu, sadece Tunus, Mısır, Tunus, Libya, Yemen, Suriye vs. ülke halkları için değil tüm ümmet için bir dönüm noktasıdır. Ümmet bu günler için çok bekledi, çok bedel ödedi. Bu günlere ne canlar adadı, ne kadar ter, gözyaşı ve kanlar akıttı.
Yetti artık bu fırsat kaçmamalı. Bunun için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Bu fırsat kaçar da bu zalim diktatörlerin eline yeniden fırsat geçerse neler olabileceğini insan düşünmek bile istemiyor. Ayrıca bu fırsatın kaçması, kim bilir belki bir asır daha kaybetmek demektir. Elbette doğrusunu Allah (cc) bilir. Ve bu kayıp sadece İslam ümmetinin değil, tüm insanlığın kaybı olacaktır. Zira batı çoktan iflas etti ve şu anda dünyanın sırtında maddi manevi bir kambur.
Allah (cc) kendisinin ve bizim düşmanlarımız için gücümüz yettiğince askeri güç hazırlamamızı emreder. Çünkü kâfirler sadece güçten anlarlar. Ayrıca düşmanı caydırmak, İslam diyarını ve değerlerini korumak ve gerektiğinde imandan sonra en efdal olan cihad ibadetini ifa etmek için şüphesiz her türlü cihad ekipmanına ihtiyaç vardır.
Ancak Allah (cc) biz salih kullarına öyle bir silah bahşetmiş ki onun gibisi hiçbir güç tarafından hiçbir zaman ve mekânda icat edilemez. O da hiçbir maddi güçle elde edilemeyecek ve manevi silah olan DUAdır.
Bunu elde etmek için de süper! güçlere el avuç açmak ve onların önünde el-pençe divan durmamız falanda gerekmiyor. Bunun için para pul vb. bedeller falan da gerekmiyor. Sadece Malik-ul mülk olan Allah (cc) ile bağımızın sağlam olması yeterli. Allah (cc) hemen Kur'an’ın girişinde Fatiha suresinden başlayarak yüzlerce yerinde bize rahmet kapılarını sonuna kadar açmış olduğunu müjdeliyor. Yeter ki biz ilahi divana dönüp halimizi arz edelim.
Dua ederken şunlara dikkat edelim.
- Duayı idrak ve huşu ile yapmak. Dua eden kimse her türlü hayrın ve bereketin Allah’ın elinde olduğunu, bunları dilediği kuluna vereceğini, ama kimseye vermek zorunda olmadığını, bu hayır ve berekete herkes gibi kendisinin de muhtaç bulunduğunu aklından çıkarmamalı,
- Kabulünde asla tereddüt etmeyip, kabul olunacağına canı gönülden inanarak dua etmek.
- İstenilen merci’in kudret ve hazinesinin sonsuzluğunu idrak etmek...
- Ne kadar çok istesek de tüm istediklerimizin onun hazinesi yanında deryalardan damla bile olmadığını bilme.
- Duanın kabulü için farzları yaşama ve haramlardan sakınmada hassas davranma... Varsa hata ve günahlardan tövbe etme… İnfak ve yardımlaşmayı yoğunlaştırma…
- Duanın müstecap olduğu zamanları gözetme. Beş vakit namaz sonrası, seher vakitleri, ezan kamet arası, Cuma, bayram ve diğer muayyen geceler birde yüreğimizden duaların kaynadığı duygulu anlarımız gibi…
- Mazlum olduğumuzu ve mazlumlarla Allah (cc) arasında perdenin kalktığını ve yakarışların direk Allah (cc) a ulaştığını bilerek dua etmek.
- Duada ısrar etmek. Bilindiği üzere Resûlullah (sav) nice dualarını üç yedi veya daha fazla tekrar ederek yapmış bize de böyle ısrarla dua etmemizi tavsiye etmiştir.
- Dua deyince, sadece dille yapılan dua anlaşılmamalıdır. Bir de fiilî dua vardır. Mü'min kişi arzularını Rabbinden diliyle talep ettiği gibi fiilen de teşebbüs edecektir. Dili ile talep ettiği şeyin gerçekleşmesi için aklın gösterdiği sebeplere başvuracaktır. Nitekim hastalıklardan kurtulmak için Allah'a dua etmemiz meşru olmakla birlikte, ilaç almamız, maddî olarak tedavi yollarına başvurmamız Resûlullah (sav) tarafından tavsiye edilmiştir. Keza helâl rızık talep edilmesini, rızkın bol olması için Allah'a dua edilmesini tavsiye eden, dualarında bunlara yer vererek fiilen örnek olan Hz. Peygamber (sav) rızkın meşru yollarını da göstermiş; ziraat, ticaret vs. sanatla uğraşma gibi işlerin helâl rızkın kapıları olduğunu söylemiştir.
Şu halde bizler de Mısır, Suriye Tunus, Libya, Filistin, Yemen, Afganistan, Sudan, Somali vs mekânlardaki mazlumlar ve mücahitler için sadece kavli dualarla yetinmeyip fiilen de bir şeyler yapmaya çalışalım. Ama özellikle duayı çoğaltalım ve süreklileştirelim.
“Kullarım sana beni sorduklarında, (bilsinler ki) ben onlara çok yakınım. Bana dua edenlerin dualarını kabul ederim.” (Bakara sûresi 2/186)
“Darda kalanların, kendisine yalvardıkları zaman duasını kabul eden ve onları sıkıntıdan kurtaran kim?” (Neml sûresi 27/62)
“Dua ibadetin ta kendisidir.” (Riyazus salihin H no= 1468)
“dua ibadetin özüdür” (h.ş.)
Haydi dua edelim ki bu fırsat kaçmasın. Yiğit pir düşer, fırsat bir düşer… Sübhaneke… Bihamdike… Vesteğfiruke…