Dolar (USD)
34.48
Euro (EUR)
36.40
Gram Altın
2952.84
BIST 100
9300.95
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Aralık 2021

Zamanın evliyası

Geçen haftaki yazımızda Allah'ın arşının gölgesi altında gölgelenecek yedi sınıf insandan ilkinin “Adil Yöneticiler” olduğundan bahsetmiştik.

Allah'ın arşının gölgesi altında gölgelenecek yedi sınıftan bir diğeri de “Rabbine ibadetle yetişen genç” tir.

Elbette yaşlı-genç, kadın-erkek demeden her birimizin yaptığının Allah katında kıymeti vardır. Fakat gençlerin yaptığının Allah katındaki değerinin daha farklı olmasının sebebi vardır. Yani belli bir yaşa geldikten sonra dünyadaki hedeflerimiz, beklentilerimiz gittikçe azalır. Daha uhrevi bir hayat yaşamak, beklenen bir durumdur. Elimiz tutmaz, gözümüz görmez. Kötülükleri istesek bile yapma kudretini kaybederiz. Ama genç öyle mi? Hani bizde bir söz vardır “taşı sıksa suyunu çıkarır.” Peygamber Efendimiz (a.s.)’a hangi sadakanın daha faziletli olduğunu soruyor bir zat. Buyuruyor ki Efendimiz (a.s.): “Sen sağlıklı, zengin olmayı uman, fakirlikten korkan; mala düşkün haldeyken verdiğin sadaka daha faziletlidir.”

Neden? Çünkü malın mülkün olsa da kullanma kudretin kaybolur. Genç böyle değil. Gencin yaptığının kıymeti daha fazladır. Rahmetli Ali Ulvi kurucunun tabiriyle “Ateşin içerisinde ama yanmayan genç.” Yani bütün günahlar önüne serilmiş, kolaylıkla yanlış yapabilecekken; gözüne, eline, diline, beline sahip çıkan bir genç Allah katında ne kadar kıymetlidir.

Rabbim gençlerimizi böyle kıymetli gençlerden kılsın. Rabbim gençlerimize “ateşin içerisinde ama yanmıyor; alev kendisini yakmıyor” diye nitelendirilenlerden olabilmeyi nasip eylesin.

Rabbine ibadet ederek yetişip büyüyen genç ne demektir?

Alim bir zat; gençlik yıllarında, bekâr, evde tek başına ve gecenin ilerleyen saatlerinde mum ışığı altında ders çalışırken kapısı çalınır. Kalkıp kapıyı açar, karşısında genç bir hanımefendi, kendisine; “filânca yerden gelirken yolumu kaybettim. Bu civarda da sadece sizin evin penceresinden dışarıya ışık yansıdığını gördüm. Falanca paşanın kızıyım ben, eğer biliyorsanız beni evime götürünüz ya da beni evinizde misafir ediniz. Gecenin bu karanlığında sokakta kalmaktan ve başıma bir fenalık gelmesinden korkuyorum” der.

Daha sonra büyük bir alim olan genç; evde yalnızdır ve yalnız başına bir hanımefendiyi eve almak ve onu misafir edip etmemekte bir müddet tereddüt eder. Sonra, “buyurun” der, hanımefendiye evde müsait bir yer gösterir ve kendisi yeniden kitaplarının başına döner.

Misafir kızımız herhalde çekinmekten olacaktır ki, gece uyuyamamış, tedirgin bir vaziyette köşesinde oturmaktayken, alimin aralıklarla rahlesinin üzerinde yanmakta olan mumun alevine elini uzatıp bir süre beklettiğini ve geri çektiğini görür. Öyle ki, sabah olduğunda gencin elinin bir parmağının yanmaktan kararmış vaziyette olduğuna şahit olur. Ama aralarında herhangi bir konuşma geçmediği için çekinir, kendisine bir şey soramaz. Gün ağarıp aydınlanır. Misafir kızımız izin ister, evden ayrılır ve kendi evinin yolunu tutar. Eve varınca, evde merakla bekleyen babasına başına gelenleri ve durumu anlatır. Babası merakından olacak ki, genç alimi ziyarete gider. Kızının kendisine anlatmış olduğu bu garip hadisenin sebep ve hikmetini merak etmektedir.

Genç alim: “Efendim, ne yalan söyleyeyim, ben sağlıklı ve genç bir insanım, bir delikanlıyım. Kızınız da genç ve güzel bir hanımefendi. Gece aralıklarla şeytan ve nefsim aklıma bir takım kötü düşünceler, vesveseler sokmaya çalıştı ve ben her defasında elimi mumun alevinin üzerine koydum. Kendi kendime dedim ki: Ey nefsim, bu mumun alevi, cehennemin nârıyla mukayese edilemeyecek kadar hafif, basit ve önemsiz bir ateştir. Dayanabiliyor musun? Baktım ki parmağım mumun alevine dahi dayanamıyor, cehennemin ateşine nasıl tahammül göstersin? Dolayısıyla, nefsimin ve şeytanın beni hayasızlığa, şerre sürüklemesine imanım, edebim, aklım ve kalbim rıza göstermedi, kendimi sakındırdım” diye cevap verir.

Rabbine ibadet ede ede yetişen, büyüyen genç, böyle bir genç olmalı herhalde.

Kötülüklerden vahşi hayvanlardan kaçar gibi kaçan, Günahtan ve haramdan en çok korktuğu ne varsa ondan kaçar gibi uzaklaşan ve Rabbine kullukla, ibadetle, dua ile Kur'an'la yetişen bir genç olmak ne güzel!

Rasûlullah (a.s.): “Allah Teâlâ, gençliğini Allah’a itaat yolunda (arzularının peşinden gitmeden, haramlardan kaçınarak) geçiren genci sever.” buyururlar.

Yine buyururlar ki: “Kul beş şeyden sorulmadıkça kıyamet günü Rabbinin huzurundan hiçbir yere kıpırdayamaz: Ömrünü nere(ler)de tükettiğinden, gençliğini nerelerde yıprattığından, malını nereden kazanıp nerelerde harcadığından ve bilgisiyle neler yaptığından.”

Evliya görmek istiyorsa insan; günahlar her tarafı çevrelemişken, günah işlemeye direnip de Rabbine yönelen gençlere baksın.

İbadetle yetişip büyümeye çalışan bir genç; “Zamanın Evliyası” gibi eli ve alnı öpülmeye değer bir gençtir.

Rabbimiz (c.c.), bütün gençlerimize haramdan uzak durma gayretini ve ibadetle yetişme lezzetini tadabilmeyi nasip eylesin.